Başını avuçlarının arasına yasladı, göz kapaklarını kapattı. İçinde bir ürperme hissi oluştu, gözleri doldu. Düşünmek ona acı veriyordu. Düşünmeyecek kadar sarhoş olmayı dilerdi, tabii eğer bir öykünün içerisinde olsaydı.
Sarhoşluğun verdiği çarpıntı, ayağa kalktığında sersemlemesine neden oldu. Kapıyı olabildiğince sessizce aralayıp Guizhong'un resmedilmiş tablosunu izleyen Zhongli'ye baktı ve kapıyı geri kapattı.
Oturduğu iskemleye gerisin geri yığılı verdi. Bir önemi olmadığını fısıldayarak kendini telkin etmeye çalıştı, yine de söylediği bu kelimeler kendini kandırmak adına yeterli olmadı.
O zeki bir adamdı, aptal değildi. Ancak aptal olmayı dilediği zamanlar çoktu, meselâ şuan. Ne zamandan beri sıktığını bilmediği yumruklarına baktı, avcuna batan tırnakları sızıyan kan damlaları için kusursuz bir yol açan kesiklere neden olmuştu.
Biraz olsun ayıldığını hissettiği zaman odadan ayrıldı. Zhongli'nin kaldığı odasına, odalarına girdi. Erkek arkadaşının üstünü örttü, huzurla uyuyan yüzünü izledi. Saçlarını düzeltti, sessizce mırıldandı. "Özür dilerim.." beni Guizhong'un yarısı kadar bile sevmeni sağlayamadığım için.
Akmak için üstün bir çaba gösteren göz yaşlarınk engellemeye çalıştı. Hayır o Guizhong'un yerini doldurmak istemiyordu, o sadece onun hayatında kendisinin de bir yeri olsun istiyordu.
Odadan sessizce çıktı. Kapının önüne çöküp ilk defa Tsaritsa değil de, Celestia'ya yalvardı. Ve eğer yapabilseydi yerlerini değiştirmesi için Tanrı'yla bir anlaşma yapardı.
Zhongli'nin kendisiyle mutlu olmadığının farkındaydı. 1 yıl olacaktı bir ilişki içerisinde olmalarının üstünden geçen zaman. Koskoca 1 yıldır, Tartaglia'nin Zhongli'ye gece uyurken verdiği öpücüklerden öteye gitmediler.
Tartaglia hep bekledi, erkek arkadaşnın kendisini ona açmasını. Doğru kişi değildi belki de.
Sadece Mora için mi çıkıyordu ki kendisiyle? Öyleyse düşünmeden bütün parasını ona sermeye hazırdı.
Ve o gece, Tartaglia uyuyakaldığında Celestia onu duydu ve dileğini gerçekleştirdi.
Zhongli sabah uyandığında asla onu bulamadı, bulduğu tek şey geride kalan bir mektuptu.
Ondan özür dileyen tonla zırvalık, geride kalan her şeyini kendisine bıraktığı gibi saçmalıklarla doluydu. Bir kelime olsun kendisinin acı çektiğine dair bir şey bulamazdınız.
Morax o zaman anladı ki Ajax'ın kanıyor olduğunu. Ama bilirsiniz fark etmek için bir boyut kadar geç kalmıştı.
Ve eğer soracak olursanız, Guizhong geri gelmedi çünkü Zhongli böyle mutlu olmayacaktı. Ancak Ajax'ı kaybetti çünkü değerini bilmedi. Daha doğrusu düzeltmek gerekirse, epeyce geç bildi.
Ondan geriye kalan şeylerin hiç birine elini sürmedi. Moralara dokunmadı bile.