Arkasında ki hışırtı birden fazla olduklarını söylüyordu. Kılıcını çekti ve karşısındaki dev boğaya saldırdı. Havaya sıçradı, kendi ekseni etrafında dönerek ivme kazandı ve boğanın boynuna saldırdı. Daha doğrusu saldırmaya çalıştı. Çünkü boğanın derisi çok sertti ve kılıcı işinde pek de iyi olmayan bir demirci tarafından dövülmüştü.
Arkasından yeniden bir hışırtı geldi ve yana atladı. Çalıların arasından çıkan boğadan son anda kurtulmuştu. Sayıları ikiye katlanan yaratıklara baktı "lanet olsun" diye mırıldandı ve gözlerine kapattı. Boğaların kendisine doğru geldiklerini biliyordu ama gözlerini açmadı, son ana kadar bekledi ve geriye takla attı.
Gözlerini açtığında eskisi gibi değildi. Artık gözleri kahverengi değil, kırmızıydı. Kılıcını soldaki boğaya fırlattı ve sağdaki ne doğru koşmaya başladı. Boğanın boynuzuna tutundu ve diğer boğanın sırtına atladı. Kılıcı boğanın boynuna saplanmıştı. Atladı ve kılıcını tuttu, düşerken kılıcı da deriyi keserek peşinden geliyordu. Yere düştüğünde boğa yana devrilmişti bile. Diğer boğaya döndü. Üzerine koştu ve 2 metre yukarıya zıpladı, kılıcını hayvana sapladı ve kılıca basarak kendini yukarıya fırlattı. Sol bacağında saklı olan bıçağı çıkarttı ve boğanın kafasına doğru düştü. Bıçağı kafatasına sapladı ama bıçak paramparça olmuştu. "Böyle birşey hayal etmemiştim" dedi ve boğa kendisini aşağıya atmadan o atladı. Tekrardan kılıcını aldı ve ilk başta yaptığı gibi havaya zıpladı, ekseni etrafında dönerek boğaya doğru yol aldı ve boğanın kafası yere düştü. Ardından da dev beden.
İki boğanın da sağ gözünü oydu ve normalde bıçağının olması gereken yere koydu. Geldiği yöne geri dönerken yerdeki ceketini aldı ve ormanın içine girdi.
Yaşadı şehre girdi. Nefret ettiği şehre girdi. Annesinin katili olan şehre girdi. Lanet babasının olduğu şehre girdi.
Bu gün büyük gündü, 10 yaşından beri planladığı gibi bu gün bu şehirden ayrılacaktı.
Yaşadığı şehir Tolbana tarafından yönetiliyordu. Güçlü bir klan değildi ama diğer klanlar şehri ele geçirmeye bile uğraşmıyordu. Çünkü işe yarar bir şehir değildi. Küçük ve pisti.
Tolbana klanı şehirdekilere zorbalık yapıyordu. Her gün biri sokakta katlediliyordu. İnsanlar buna katlanıyordu çünkü dışarıdaki yaratıklardan korunmalarını sağlıyorlardı. 10 tane dev boğa gelse kaçıp şehri bırakmayacaklarından bile şüpheliydi. İşverenin olduğu sokağa doğru yürümeye başladı. İnsanlar ölesiye dövülüyordu. Bir kadın kendisinden ağlayarak yardım istedi. Ama Yone onlara yardım etmemesi gerektiğini uzun zaman önce öğrenmişti. "Yaşamak istiyorsan sus". Kural buydu. Bunu ona annesi söylemişti.Dükkana vardı. İçeriye girdi ve adını bile bilmediği adama gözleri uzattı. Adam gözleri aldı, cebine attı ve diğer cebinden bir kese çıkarttı. Çocuğa fırlatıp "120 Pris, anlaştığımız gibi." dedi. Çocuk başıyla onayladı ve dışarıya çıktı.
Tek odalı evine vardığında güneş batıyordu. Yatağının yanındaki dolaba uzandı ve sırt çantasını çıkarttı. Bir kaç kıyafetiyle iç çamaşır aldı. Yastığının altından bir fotoğraf çıkarttı. Fotoğrafta 30'lu yaşlarında genç ve güzel bir kadın vardı. Kahverengi saçları ve gözleri çocuğuna da geçmişti. Fotoğrafı ve cebinden çıkarttığı büyük bir para kesesini çantanın içindeki gizli bölmeye koydu. Son kez odasına baktı. Artık buradaki son dakikalarıydı. Derin bir nefes aldı ve dışarı çıktı.
Orta büyüklükteki surların kapısına vardığında durdu. Gözleri dolmuştu, yine. 4 yıl önce annesinin ağlayarak şehirden kaçmaya çalışmasını hatırladı ve babasının yüzünde ki gülümsemesiyle ona kılıç saplamasını. Annesi yerde kanlar içinde son anlarını yaşarken babası onun başında gülüyordu.
Yone ise sadece izliyordu. Sadece ağlayarak izliyordu. 4 yıl boyunca kendine kızdı. Kendinden nefret etti. Bu kadar güçsüz olduğu için kendine acıdı. Elinden hiç birşey gelmediği için kendine küstü.
Belki babası şimdi hapisteydi ama günahlarının bedelini çekmemişti, çekmeyecekti, en azından hapisteyken değil. Ama Yone hapisten çıktığı gibi onu karşılayacaktı. Annesine yaptığı gibi onu yerde sürükleyecekti. Ve ona kılıcıyla ufak ama acı yaralar açacaktı.
Ama en önemlisi, bunları yaparken gülecekdi. Tıpkı babasının annesini öldürürken güldüğü gibi.Şehirden çıktı. Şimdi bir klana katılmalıydı. Çünkü bir klana katılmazsa güçlerini sadece yarım saat aktif tutabilirdi. Ama bir klana katılırsa hem güçlü bir kılıç alacak hem de gücünü 1 ay sürekli olarak kullanabilecekdi.
Yone güçlüydü. Tolbana gibi güçsüz bir klana katılmayacaktı.
Biraz araştırma yapmıştı. Kendisine uygun bir klan vardı, Otaku klanı.Otaku'lar Tolbana gibi pek de iyi olmayan 2 küçük şehre sahipdi. Ama güçlüydüler. Ona göre, isteseler büyük bir şehri ele geçirebilirlerdi. Ancak kendi halinde yaşamayı tercih ediyorlardı.
Otaku'lar Norpine klanıyla hep bir savaş içindeydiler. Norpine klanı Otaku'nun aksine 3 büyük ve 4 küçük şehre sahiptiler. Ama Otaku'ları yenemiyorlardı. Söylentiye göre Norpine Naxus'un yardımını alıp Otaku'lara saldıracaktı. Otaku ne kadar güçlü olursa olsun Naxus'a karşı şansı yoktu.
Çünkü Naxus birden fazla klanın toplanmasıydı.
Naxus 19 tane büyük ve 51 tane küçük şehre hükmediyorlardı. Tolbana gibi insanlarına iyi davranmıyorlardı ama diğer klanlar arasında olanlara çoğunlukla karışmıyordu. Fakat karışırsa, karşısındaki her türlü kaybediyordu.Otaku burdan 3 gün uzaktaydı. Oraya vardığında klan giriş sınavına girmesi gerekiyordu. Otaku klanına katılmak için 1 hafta boyunca belirlenmiş bir alanda -ormanda- canavarlarla savaşman ve hayatta kalman gerekiyordu. Bunun kendisi için bir sorun olacağını düşünmüyordu çünkü canavar avlayarak para kazanıyordu.
Gece olmuştu, haritasını açtı ve en yakındaki şehrin kendisine ne kadar uzakta olduğuna baktı. Önündeki ağaçlar yüzünden göremiyordu ama ormanın hemen sonunda olduğunu biliyordu. Adımlarını hızlandırdı. Ormanın sonuna vardı ve şehri gördü. Şehre girdi ve 50 Pris ödedi. En yakında ki otele yöneldi.
Kapıdan içeri girdi, 3 numaralı odanın anahtarını aldı ve 120 Pris de otele ödedi. Odasına girerken "fiyatlar uçmuş ya" diye mırıldandı. Kendini direk yatağa attı ve gözlerini kapattı.~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
savaşçılar
FantasyYaşadığı şehirden ayrılan Yone bir klana katılır ama savaş başlamak üzeredir, peki buna hazır mı?