TANITIM

67 3 0
                                    

Önüme gelen perçemime bir kez daha lanet ederek bisikletin pedalına daha sert bastım hangi akla hizmet bu saçı kestirim diye düşünürken aklıma şahane arkadaşım Özge geldi.

 Oraya sağ salim varırsam bunu onun burnundan getireceğime dair söz verdim kendime.

Özge lerin evine giden yokuş aşağı yolun yokuşunu tırmanırken neden bu kadar sapa bir yerde oturduklarına bir açıklama getirmeye çalıştım bininci kez.

Sahi bugün neden bu kadar agrasiftim ben, yatağın solundan kalkmış olmalıyım diye düşündüm ama benim yatağım sağ tarafa yaslı olduğu için mecburen solumdan kalkıyordum.

Belki de Allah'ın belamı vermiş olmasının nedeni buydu.

Kafamda yanan ampulden sonra bunu daha sonraya saklamaya kara verdim. Çünkü bir elinde telefon bir elinde elma tutmak ve bütün bunları yaparken bir de bisiklet sürmek yeterince zordu.

Bir de düşünmeye başlarsam bünyem bu kadar fazla işi bir arada yapmayı kaldıramayabilirdi. Normal insanların aksine düşünmek benim için bir işti evet. Hayır gocunmuyordum!

 Nihayet tepeyi aşıp yokuş aşağı inmeye başladığımda bu yolu ilk defa kullandığım için bir elimle de olsa direksiyonu tutmaya kara verdim. Evet fazla zekiyim.

Ama henüz elmadan da telefondan da vazgeçemezdim bu yüzden telefonu tuttuğum elimi direksiyona dayayıp frene basmaya çalıştım. Fakat hesaplamadığım şey aniden önüme çıkan -evet önüme atlamışti!- tümsekti.

Oturaktan kayarken tutunabileceğim hiç bir şey olmadığını biliyordum. Ve o kısacık zamanda zihnimin önüne Oğuz Atay ın tutunamayanlar kitabını getiren bilinç altına lanet ettim.

Övündüğüm bisiklet hakimiyetimin bana yalnızca azıcık frene basmak gibi bir yardımının dokunması hazmedilir gibi değildi.

Sol tarafımdaki duvara kafa üstü çarpmadan önce telefonun ve elman elimden fırladı.

Ve ben Deniz ERBAŞ tepeüstü duvara tosluyordum bravoydu bana tebriklerdi.



Aşk BisikletiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin