¹

53 8 2
                                    

Durduğu balkondan aşağı çevirdi bakışlarını. Yorucu bir toplantı geçirmişti ve başı ağrıyordu. Nilüferler ve ördeklerle dolu gölün yanında oturmuş elindeki ekmeği ufalayıp göle atan turuncu, kısa saçlı bir genci gördü o zaman.

Bu onu ilk görüşüydü. Ama son görüşü değildi.

Oturup bir süre onu izledi. Siyah saçlarından elini geçirdi ve derin bir nefes aldı. Sanırım nefesi biraz fazla sesliydi ki gölün başındaki genç ona döndü.

İlk başta gözlerini kocaman açtı daha sonra da ayağa kalkıp eğilerek selam verdi. "Üzgünüm sizi rahatsız ettim galiba" yanındaki sepetine uzanıp gideceği sırada Hyunjin sesiyle onu durdurdu.

"Odama gel" ardından içeri girdi. Aşağıdaki genç ise telaşlanmış ve yanlış bir şey yapıp yapmadığını düşünüyordu.

Hızlı adımlarla saraya girip prensin odasına yöneldiğinde Hyunjin çoktan korumalara "Eğer turuncu saçlı birisi gelirse içeri alın" diyerek emir vermiş ve geri odasına girmişti.

Genç sonunda en üst kata çıkabildiğinde sağa dönmüş gördüğü büyük kapıya ilerlemişti. Kapıya yaklaştığında neden burada olduğunu söyleyecekti ki kapıdaki muhafızlar tek bir kelime etmesine fırsat vermeden büyük kapıyı aralamıştılar.

Hepsi altından oluşan kapı zorlukla ağır ağır açılmış o geçtiği zaman da aynı şekilde zor bir yavaşlıkla kapatılmıştı.

Yerden asla kaldırmadığı başını gören Hyunjin yine derin bir nefes bırakmıştı büyük ve ferah odaya. "İsmin ne turuncu şey?"

"Minho efendim" Hyunjin güldüğünde bakışlarını ona çıkarmıştı Minho. "Soy ismin yok mu senin?" Ağzını kocaman açıp "Var tabii ki Lee. Lee Minho" diyerek ellerini kaldırmış ve kendini açıklamaya çalışmıştı.

"Demek öyle Lee Minho. Baş ağrısını nasıl geçirebileceğini biliyor musun peki?"

"Yok"

Nilüferler ve Ördekleri | HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin