38

387 65 56
                                    

2 yıl (17520 saat) sonra

Yatağımdan heyecanla kalktığımda mutlulukla etrafı incelemeye başladım. Önceki günden toplanmış valizler, temiz oda, taze gün ışığı... Bugün Kore'ye döneceğim gündü. Döneceğimi Jungkook'a ve anneme söylemiştim ama asıl heyecanlı olduğum konu ikisi değildi çünkü ikisini de iki yıl içinde görebilme şansım olmuştu. Annemle babam iki kez yanıma gelme şansı bulmuşlardı, geldiklerinde beklentimin üstünde, güzel günler geçirmiştik. Jungkook birkaç kez yanıma gelmişti, aslında işin başında hiç gelmeyeceğini düşünüyordum. Beraber Kaliforniya'da baya iyi vakit geçirmiştik, ona gezdirebileceğim her yeri gezdirmiştim. Aslında burada olduğunda yaşadığımız tek sorun oda arkadaşım Chaeyoung ile atışmaları olmuştu. Burada edinebildiğim tek yakın arkadaşım olan Chaeyoung ve Jungkook sanırım birbirlerinden pek haz etmemişlerdi, gezdiğimiz zamanlarda sürekli birbirlerine laf sokup durmuşlardı ama yine de mutluydum.

Gelmeden önce bir arkadaşa bile sahip olacağımı düşünmemiştim ama bir yakın arkadaşa sahip olmuştum işte. Chaeyoung da benim gibi Kore'den geliyordu. Beraber kampüste kaybolduğum zaman tanışmıştık -aslında kaybolduğum değil kaybolduğumuz zaman- ve yeni tanıştığım biriyle bu kadar sohbet edebileceğimi o zaman anlamıştım.

"Sonunda uyanmışsın! Bugün büyük gün." Diyerek girdi odaya Chaeyoung. Bunu söylediği sırada kollarımı havaya kaldırmış esneme hareketleri yapıyordum.

"Evet, Kore'ye gidiyoruz." İkimizin heyecanı da besbelliydi. Chaeyoung ailesine çok bağlıydı, hatta ailesi iki yıl içinde on kez falan yol masraflarını umursamadan buraya gelmişlerdi. Son dört aydır görüşemiyorlardı ve bu Chaeyoung için çok büyük bir zamandı, onları göreceği için çok heyecanlı olmalıydı ki yine de heyecanı benimkini geçemezdi. Benim için göreceğim bir isim hepsinden değerliydi, Taehyung.

Gitmeden önce mesajlaşacağımızı, görüntülü konuşacağımızı söyleyip durduğumuz Taehyung ile her şeyi mahvetmem yüzünden iki yıldır konuşmamıştık. Kokusu hâlâ aynı mı, saçlarını kestirdi mi yoksa uzattı mı, birisiyle görüşüyor mu, gerçekten beni bekleyeceğini söylediği gibi bekliyor mu... Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyordum çünkü Jungkook'da onu en son bir yıl önce gördüğünü söylemişti.

"Kahvaltıyı hazırladım, üstünü giyin de gel hadi." Başımla onayladım Chaeyoung'u. Bugün giymek için hazırladığım kıyafetlerim komodinin üzerinde hazırda duruyordu. "Seninki umarım iyi durumdadır, sana kötü halde yakalanmasın." Dedi kıkırdayarak. Elbette Taehyung'dan haberi vardı. Buraya geldiğim ilk aylarda her gece hüngür hüngür ağlıyordum.

"O her zaman iyi durumda." Gülümseyip odadan çıktığında derin bir nefes alıp verdim. Geleceğim Taehyung, umarım hâlâ benim için oradasındır çünkü ben bugünü iki yıl boyunca sabırsızlıkla bekledim.

105120.

Dün gece saat 00.00 olduğu zaman tam 105120 saat olmuştu. Kim Taehyung'u seveli 105120 saat. Daha doğrusu, onu sevdiğimi anlayalı 105120 saat.

Pijamalarımı çıkarttıktan sonra valize yerleştirdim, ardından komodinin üstündeki siyah kot pantolonla baskılı tişörtü giyip saçlarımı taradım. Odadan çıkıp önce tuvalete gittim, tuvaletten sonra mutfağa doğru yürümeye başladığımda kızarmış ekmeğin kokusu şimdiden burnuma geliyordu.

"Aşırı iyi kokuyor." Dedim mutfak masasına geçerken. Chaeyoung gururla gülümsedi, karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Bu işi kimse benim kadar iyi yapamıyor, kabul edelim." Hakkını yememek lazımdı. Ekmek kızartmak gibi basit bir işte tatlar nasıl bu kadar farklı olabiliyordu, gerçekten anlamıyordum. Ekmeklerden birini alıp ağzıma götürdüm, bir ısırık aldım. "Gittiğimiz zaman annemler beni alacak zaten, o tavşana benzeyen çocuk da seni alır ve sonra duygusal kavuşma sahnesi!" Güldüm.

ily for 105120 hours, taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin