BÖLÜM 5

2.3K 46 1
                                    

Milena, kendi içinde bir devir atlamıştı. Katı kurallar ve kontrol altında büyüyen kimliği ilk kez tam anlamıyla bir başkaldırı yaşıyordu. En önemlisi de bu devrimi başlatanın kendisi olmasıydı. Başı dönüyor ve midesi bulanıyordu. Tabi bu, başını çarpmasından kaynaklanıyor da olabilirdi. Fark etmezdi, Milena kendini hem daha cesur hem de daha ürkek hissediyordu. Bu karmaşıklık, Aral'ın ağzından çıkacak kelimeleri beklerken daha da artıyordu. Fakat hiçbir şey söylemedi, yalnızca bir süre Milena'nın gözlerine baktı ve kapıyı yeniden kapadı. Şoför koltuğuna oturduğunda Milena'nın aklında dolanan iki senaryo vardı, ya eve sürecekti ya da özgürlüğe... Hoş, o ailede büyüyen Milena için özgürlüğün pek bir tanımı yoktu, bilinmeyenden ibaretti.

Aral arabaya bindi, Milena tekrar çökerek saklandı. Çağatay bindiğinde her şeyden habersiz gazozunu yudumladı ve bir tanesini de Aral'a uzattı. Aral gazozu aldı ve Milena'ya verince Çağatay ne yaptığını anlamayarak arkaya döndü ve gözleri şaşkınlıkla açıldı. Önce neden burada olduğunu sorguladı, sonra suratındaki kanı ve elbisesindeki yırtığı...

"Ne oluyor?" dedi Aral'a dönerek. "Adamın karısını mı kaçırdın?"

"Saçmalama," dedi Aral sinirli bir sesle. Milena'yı işaret ederek, "Kaçan kendisi," dedi. "Yeni fark ettim."

"Yeni fark ettin? Emin misin? Senin gözün her yerde Aral, fark etmemen mümkün değil."

"Abi," dedi dişlerini sıkarak. "Görmüyor musun kızın suratını, sence kaçması normal değil mi?"

"Ne yapacağız? Geri mi götüreceğiz?"

Başından beri onları dinleyen yüreği ağzında Milena dayanamayıp araya girdi. "Evde kamera yok, sizin arabanıza bindiğimi anlamaz. Başınız derde girmez."

Çağatay sinirle karışık alayla Milena'ya döndü. "Ne olacak o zaman? Bir de ev tutalım mı sana? Böyle beş parasız nereye gideceksin, nerede kalacaksın? Nasıl karnını doyuracaksın?"

Milena çıtını bile çıkaramadı. Acemi olduğu bir konuydu hayatta kalma çabası, her şey önüne serilmişti şimdiye kadar. Düşünmeden etmeden, yanına para almadan kaçtığı için sinirlendi kendine. Aptal gibi hissediyordu, karşısındaki adamlara mahcup olmuştu. Sesini bile çıkartamadı, yaş dolan gözleriyle onlara bakakaldı. 

"Yeter," dedi Aral. "Buluruz bir çaresini."

Milena bu sözlerle derin bir oh çekti, Aral'a minnettar bakışlarını yolladığında onun haberi bile olmamıştı. Arabayı çalıştırmakla meşguldü.

"Başımıza dert alırız," dedi Çağatay. "Emre'yi tanıyorsun."

"O gavatı tanımayan mı var?" Sinirle Milena'ya döndü. "Kızım senin de aklın yok mu? Ne diye evlendin o adamla?"

"Bana sorulmadı ki," deyince Aral'ın kaşları çatıldı. Milena'yı hiç tanımıyordu. Yalnızca iflasın eşiğinde olan babasından haberi vardı. Başka bir şey söylenmedi, Milena bilmediği bir dünyaya ilk adımını atmıştı. Üzerindeki yırtık abiye, kaşından aşağı akmış ve kurumuş kanlarla öylece yolu izledi. 

Bir ömür gibi gelen yol sonunda nihayet araba durmuştu. Korku dolu gözlerle etrafı izledi Milena, nereye geldiklerini anlamaya çalıştı. Sonuçta bu adamları tanımıyordu, bir deli yürekle atlamıştı arabalarına ama tehlikeli olabilirlerdi. 

"İn," dedi Aral sert bir sesle. Milena kapıyı açıp indi, yere oturup sıkışmaktan ayakları uyuşmuştu. Bir süre sendeleyerek kendine gelmeyi başardı. Biri çıktı ve anahtarları aldı, arabayı evin otoparkına çekti. Milena'da içeri giren Aral ve Çağatay'ı takip etti. Büyük ve ferah bir evdi burası, güzeldi. Yine de Milena'nın gözü görmüyordu, endişe ve korku doluydu. 

ZORAKİ EVLİLİK +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin