juu go

258 25 12
                                    

Elimdeki yarısına kadar dolu olan su şişesini sertçe masaya koydum.

Arkamı dönüp bana aptalca sırıtan Kimiko'nun o mavi saçlarını elime sarıp kafasını sıraya çarpmasını sağladım.

Daha sonra yüzüne eğilip dişlerimin arasından konuştum.

"Bir daha haddin olmayan şeylere karışacak mısın?"

O cevap verme zahmetinde bulunmayınca yüzünü sıraya daha da çok bastırdım.

Hala bir şey demiyordu benim ise sinir kat sayım gittikçe artıyordu.

Elimi saçından çekip vurmak için kaldırdığımda karnıma attığı tekmeyle beş altı adım geriye gittim. Canım acısa da bir şey yapmadan onun yapacağı şeyi bekledim. Sinirle nefes alıp veriyordu.

Ve,

Ve en sinir olduğum şey ise gülümsüyordu. Kız resmen sağ yanağında büyük bir morluk olmasına rağmen gülümsüyordu.

O gülümsemesini bozmak için yeniden elimi kaldırdım. Bu sefer o kadar sert vuracaktım ki o ağzından çıkan bütün sözleri yutacaktı.

Ama lanet olsun ki yine vuramamıştım.

"Dur."

Sağ tarafımdan gelen Kei'nin aptal sesiyle göz devirdim. Bir şeye de karışmasa olmuyordu. Hem ben ona vuracaktım inat etmiştim bir kere.

Elimden kurtulmak için kolumu salladım ama bırakmıyordu.

İfadesiz bakışlarımı yüzünde gezindirdim.

"Bırak."

Beni hiç unursamıyordu bile.

Ve o an yaptığım için en çok pişman olacağım şeyi yaptım.

Dişlerimi bileğimi sıkmaktan bembeyaz olmuş eline geçirdim.

O acıyla inleyip kolumu bıraktığında bende zaferle gülümseyerek önümdeki Kimiko'nun sol yanağına okkalı bir tokat geçirdim.

.

Şuan yanımdaki mavi saçları karışmış sağ yanağındaki morlukla beraber oturan Kimiko'yla müdürün odasındaydık.

Ben gelmeden önce saçını başımı düzeltmiştim ve hiç de kavgadan çıkmış gibi görünmüyordum. Dış görünüşüme her zaman ne olursa olsun önem verirdim.

Odada bizimle beraber annem, babam, Kimiko'nun ailesi ve Tsukishima vardı.

Yaklaşık yarım saattir müdürle konuşan annem bana arada korkunç bakışlar atıyordı ve tırsmıyorum diyemezdim. Eve gidince ne olacak, neler yaşanacak hiç bir fikrim yoktu.

"Efendim, kavgayı Yui başlatmış olabilir ama onu Kimiko tahrik etti."

Tsukishima birden araya daldığında gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Az önce beni mi korumuştu o?

Kimiko'nun ağzından şaşırdığına dair bir nida çıkarken sinirle Tsukishima'ya döndü.

"Sen!"

Devamını getirmemişti. Ben ise başımı eğmiş gülümsememeye çalışıyordum.

Kel kafasına bir şaplak atmadan ölürsem gözümün açık kalacağına emin olduğum müdür konuştu.

"Kimiko, kızım doğru mu?"

Cevap vermemişti.

"Evet efendim, geçmişim hakkında ağıza alınmayacak laflar söyledi."

O kadar değildi fakat abartsam da kimse fark etmezdi.

Hızla başını kaldıran Kimiko'ya karşı gülümsedim. Alaycı bir gülümsemeydi bu. Onunla arkadaş olmak hayatımda yaptığım en büyük hataydı ve ben bunu yeni anlamıştım. Önceden ona her şeyimi söyleyecek kadar da aptaldım.

Müdür derin bir nefes alıp konuştu.

"Kimiko, maalesef sana uzaklaştırma cezası vermek zorundayım kızım."

"Ne?! Ama ben bir şey yapmadım ki! Onun alması gerekirken neden ben alıyorum?! Kabul etmiyorum! Baba!"

Babası sanki onun kölesiyimiş gibiydi her istediğini yapmak zorundaydı. Yani Kimiko için.

"Çıkabilirsiniz."

Müdürün konuşmasıyla hepimiz dışarı çıktık. Annemlerin laflarından korktuğum için hızlıca yukarı kata çıktım.

Yanımdaki tsukkiyi görmemle şaşırdım, onun Kimiko'nun yanında olması gerekmiyor muydu?

Gerçi muhtemelen bu olaydan sonra ayrılacaklardı.

Önüme dönüp yavaşça yürümeye başladım.

"Benden nefret ettiğini sanıyordum."

Sakince konuştuğumda derin nefes alışını duydum.

"Senden hiçbir zaman nefret etmedim Yui."

"Ha? Ama.."

Alayla sırıttım.

"Natsu benim yüzümden ölmedi mi? Benden nefret etmen gerekiyor."

Sinirlenmişti, farkındaydım ama üstüne gitmek hoşuma gidiyordu.

"Bak, biliyorum seni boş yere suçladım, ve bunu benden sadece bir kez duyacaksın..."

Titrek bir nefes aldı. Özür dileyecekti büyük ihtimal ve bu onun için çok zordu. Özür dilemek onun için o aptal gururunu yere sermekti.

Ah, tsukki ve saçma düşünceleri işte.

"...özür dilerim."

Gülümsedim ama bu içten bir gülümsemeydi.

"Natsu, babamın kavgalı olduğu kişiler yüzünden.. ölmüş."

Devamını getirmesini beklemiyordum zaten.

Natsu ölmeden önce beraber çokça vakit geçirirdik, bazen gittiğimiz yerlere onu da çağırırdık.

Bir gün yine parkta buluşacaktık, ben Natsu'yu da çağırmak istemiştim ve keşke istemeseydim.

Karşıdan karşıya geçmek için bir adım atmıştı, ama ikincisi olmamıştı. Zaten bay Tsukishima'nın "kendince düşmanları" ailesinden birine zarar vermek için can atıyordu.

Siyah bir araba hızla gelerek minik Natsu'ya çarpmıştı ve geriye kalan sadece Natsu'nun eski telefonuydu.

don't blame me °keiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin