Max sinirle içeri girdi ve Eddie'nin önünde durup elindeki torbayı ona uzattı. "Ah, harika..." Eddie torbayı aldı ve ayağa kalkıp bize kısa bir bakış attı. Daha sonra Max'i kolundan tutup dışarı çıkarttı.
"Bu çok garipti... Her neyse devam mı?" Oflayarak onlara döndüm. "Belli ki devam edemeyeceğiz. Çünkü Max'in gösterdiği şey Metamfetamin adlı bir uyuşturucuydu." Zaten toplu olan kağıtları çantama tıktım. Ne de olsa devam edecektim.
"Metam... ne?" Dustin yüzünü buruşturarak bana baktı. "Ahh," Omuzlarımı düşürdüm ve alnıma vurup, kalçamı masaya yasladım. "Metamfetamin. Ağır bir uyuşturucudur. Bazı yerlerde yasaklanmış bile. Bir zamanlar fakirlerin uyuşturucusu diye geçiyordu ama artık oldukça elit bir şey. Ve bu kasaba da onu alabileceğiniz yalnızca bir tane torbacı var. O da, tahmin edebileceğiniz üzere..." Dustin oflayarak benim sözümü kesti. "Eddie." Kafamı onaylarcasına salladım ve dilimi şaklattım.
"İyi de Max'in Eddie ile, elinde o uyuşturucuyla ne işi olur?" Saatime baktım ve yüzümü kırıştırdım. "Hmm, büyük ihtimalle bir dakika içinde öğreneceğiz." Kafamı kaldırdım ve çantamı koluma takıp odanın anahtarını aldım. Lucky tam konuşacakken kapı sinirli bir şekilde açıldı. "Kes sesini Eddie Munson!" Max hepimize tek tek baktı. Oldukça sinirli duruyordu. "Im, bir sorun mu var?" Öfkeyle burnundan soludu ve uyuşturucuyu önümüze fırlattı. "Eddie Munson bunu Chrissy'e satmış! Ve Chrissy'den saatlerdir haber alınamıyor. Her yerde Eddie aranıyor çünkü Chrissy'nin tüm eşyaları ormanın içinde bununla birlikte bulunmuş ve bilin bakalım bu lanet şeyi kasabada yalnızca kim satıyor? Sikik Eddie Munson!" Deli gibi bağırıyordu ve Eddie'ye dönük olduğu için göremediğim kırmızı yüzünü buruşturuyordu.
"Bu kadar dramatik olma. Eminim ki o iyidir! Chrissy'den bahsediyoruz kızıl kafa. Sikik bir basketbolcudan değil." Gözlerini devirdi ve içeri geçip eşyalarını toplamaya başladı. "Bana bak Eddie Munson, ya bu gece Chrissy'i sağ salim buluruz," Eddie sinirle onun sözünü kesti ve üzerine yürümeye başladı. Araya girecekken Erica beni durdurdu. "O bunu halleder." Diye fısıldadı kulağıma.
"Ya da ne, Max Mayfield? Ya da ne?!" O da hafiften sinirlenmeye başlıyordu. İkisi yüz yüze durduğunda kimsenin geri adım atmayacağını anladım. Max'in omuzları dikti ve oldukça sinirliydi. Eddie'de öyle. "Ya da, seni, birini ölüme doğrudan teşvik etme suçundan tutuklattırırım. Artıdan, birini kasıtlı bir şekilde yaralama ve komaya sokmadan da dava açtırırım. Ha, eğer bunlar yetmiyor diyorsan, en basitinden seni torbacılıktan tutuklattırırım ve diğer suçları üzerine eklerim. Ve sonun ne olur biliyor musun? Müebbet." Oldukça hızlı ve sinirli bir şekilde konuştuğunda Eddie sertçe yutkundu ve geri çekildi. Max'in söylediği şeylerden yalnızca uyuşturucu satışını biliyordum. Ve diğerlerini ilk defa duymanın verdiği şaşkınlıkla Eddie'ye baktım. "Max, doğru mu söylüyor?" Sesim titremişti. Tanrım, o bir katil miydi? Hemen bana baktı. Gözleri korku doluydu. Korkuyordu. "Hayır, hayır! O öyle olmadı. Öyle olmadı..." Sona doğru kısılan sesi ve Max'e dönen bakışları oldukça tehditkardı.
"Yani, ya şimdi benimle birlikte gerekirse günlerce sürecek olan bir 'Chrissy'i Bulma' oyunu oynarsın, ya da sana cehennem ateşini tattırırım." Eddie bir şey demeden eşyalarını aldı ve yürümeye başladı. Bu yenilgiyi kabul ettiğinin göstergesiydi. Onların peşinden gittim. Tabii benim peşimden de diğerleri...
"Sizin sikik bakıcınız nerede?" Diye söylendi Eddie. Steve'den bahsettiği barizdi. "İkinizde durup bize açıklama yapın, hemen!" Diye bağırdı Erica ve ikisininde kafasına taş fırlattı. Tanrım, kafayı yemiş olmalıydı. İkisi de öfkeden gözü dönmüş bir şekilde durdu ve ona döndüler. Siktir, işte başlıyoruz.
"Bana bak, çocuk. Ya çeneni kaparsın ya da seni diri diri gömerim. Ve emin ol, kimse seni bulamaz. Kimse benden şüphelenemez. Yani, hak etmediğin bir şekilde ölürsün. Ayrıca, soykırım yapılan bu ülkeyi senin adını söylemeden de söylerim ve bunu kaldıramazsın, ha?" Bu sözlerine güldüm ama hemen ciddiyetimi koruyup Erica'nın önüne geçtim. "Bana bak, kıza bağırma. Kız haklı. Bir açıklama bekliyor ve hak ediyoruz!" Diğerleri de onayladığında Eddie Max'e küfür etti. "Sonra çocuklar, sonra. Şu an olmaz. Önce Chrissy'i bulmalıyız, tamam mı?" Hepimiz kafamızı salladık ve ben Dustin'den önce davranarak Steve'e ulaştım. "Selam tatlım. Bir şeyler oldu. Belki duymuşsunuzdur. Chrissy kayıpmış ve Eddie'den şüpheleniyorlar. Şimdi de ormanda Chrissy'i aramaya gidiyoruz ama yanımızda ki çocuklarla çokta mümkün değil gibi. Gelip onları alır mısın? Teşekkürler." Hattı değiştirip telsizi çantaya geri tıktım. Eddie dışında hepsi bana tip tip baktığında omzumu silktim ve yürümeye devam ettim.