39

645 78 80
                                    

Üstüme siyah bir elbise giyip onun da üstüne deri ceket giymiştim, altımdaysa siyah botlarım vardı ve saçlarım at kuyruğuydu. Lise hayatımda hiç konsere gitmemiştim ama Kaliforniya'da Chaeyoung ile festivallere katılmış, konserlere gitmiştik. Normalde bu kadar sade giyinmezdim, şu an özenerek hazırlanasım yoktu çünkü bugünün hemen geçip gitmesini istiyordum. Hemen Taehyung'u görmek istiyordum.

Evden çıktığımda zaten Jungkook arabasıyla kapının önünde duruyordu. Ben bindikten sonra beş dakikalık bir yolu geçip Chaeyoung'u da almış, konser alanına doğru gitmeye başlamıştık.

"Woosung bebeğim için deli gibi bağıracağım, benim gibi güzel bir kızı görmediğinden pişmanlık duyacak." Dedi Chaeyoung elindeki aynaya bakarak dudağına rujunu sürerken. The Rose üyesi Woosung'a karşı deli gibi bir hayranlık besliyordu, adam gönderi attığında bu anı bekliyormuş gibi yirmi tane yorum attığı oluyordu bazen.

"Bence iyi ki görmemişim diyecek... İyi ki Woosung değilim." Diye mırıldandı Jungkook. Yanımdaki Chaeyoung'a baktığımda kaşlarını çatmış, öldürecek gibi Jungkook'a baktığını fark ettim.

"Sen nasıl Woosung olacaksın zaten?" Aynasıyla rujunu çantasına koyduktan sonra hızla yüzünü cama yaklaştırdı, camdan dışarıya bakarak konuşmaya başladı. "Ne kadar kalabalık! Çok romantik."

"Ne demezsin..." diye mırıldandım. Şu an konsere uygun bir enerji takınamıyordum çünkü... Pekala, Taehyung'u düşündüğümü bilmem kaçıncı kez söylemeyeceğim.

Jungkook arabayı park ettikten sonra hep beraber arabadan inip kalabalığın içine karışmaya başladık. Nefes alınamayacak kadar olmasa da kalabalıktı, biraz dalgın olduğumdan kaybetmeyeyim diye Chaeyoung'un elinden tutuyordum. Chaeyoung'un insanları itip yolundan çekmesi sonucunda en önlerde bir yerlerde duruyorduk. Sahneye ilk çıkacak olan grup The Rose'du. Sonrasında kimin çıkacağı hakkında bir fikrim yoktu çünkü gelirken sadece The Rose'a odaklanarak gelmiştik.

"Mükemmel! Çok yakın!" Dedi Chaeyoung heyecanla. Hafifçe güldüm, ardından etrafı incelemeye başladım. Herkes enerjik ve mutlu görünüyordu. Bir süre daha etrafı inceledikten sonra Jungkook'un yokluğu gözüme batmaya başladı. Daha az önce buradaydı, iki dakikada nereye gitmişti?

"Chaeyoung, Jungkook'un nereye gittiğini gördün mü?" Diye sordum Chaeyoung'un kulağına yaklaşıp. Herkesin sohbeti havada karıştığından sesleri ayırt etmek zor oluyordu.

"Hayır, görmedim. Çok önemli bir yokluk değil, boşver onu." Dikkatli düşündüğüm zaman Jungkook beni havaalanından aldığından beri bir garip davranıyordu. The Rose dinlemediğini biliyordum, dinlememesine rağmen konser için bu kadar heyecanlı olması gerçekten de bir tuhaftı. Ayrıca Taehyung ile yarın buluşacağımı söylediğimde de bir garip davranmaya başlamıştı.

Pekala, biz zeki bir kızız Lalisa. Tek yapman gereken parçaları kafanda birleştirmek. Geldiğimizde Jungkook konser için çok heyecanlı olduğunu söyleyip duruyordu ve konserde güzel görünmen konusunda sana bir şeyler söyleyip duruyordu, Jungkook The Rose dinlemez. Taehyung ile yarın buluşmaya çalışacağını söylediğinde Jungkook seninle dalga geçer gibi bir hale büründü, ayrıca bir şeyler ima ediyor gibiydi. Son birkaç haftadır telefonda konuştuğunuzda ve Taehyung'dan konu açtığında Jungkook onu yakında göreceğini ima edip durdu... Yoksa... Pekala, şu anda "hayır olamaz" triplerine giremeyeceğim çünkü olabilir. Her şey olabilir.

Etraftaki ışıklar kapandığında sahne ışıkları açıldı, ardından yüksek sesli çığlıklar, bağırışlar eşliğinde The Rose sahnede belirdi. Chaeyoung elimi bırakıp kolları havada zıplaya zıplaya bağırmaya başladığında aklımdan tek bir şey geçiyordu: Taehyung burada. Şu anda üstümde sınav sonucunu öğrenmesem de geçtiğimi bildiğim zamanki gibi bir netlik vardı, Taehyung'un burada olduğunu net olarak bilmiyordum ama burada olduğundan emindim. Etrafı dikkatle inceliyordum, Jungkook'u bulup net bir cevap almak istiyordum ama Jungkook hiçbir yerde yoktu.

ily for 105120 hours, taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin