"Neden istemiyorsun?" Gözlerini kısıp şaşkınlıkla gülümsedi.
"Güzel bir rüyanın içindeyken bana; 'Biraz da karabasanlardan bahsedeyim.' diyorsunuz. Bunu istememek çok normal değil mi? Ama bir gün karabasanlar güzel bir rüyadan daha çok ilgimi çektiğinde bu konuşmayı yeniden yapalım."
Gözleri doldu.
"Böyle söyleyince sanki sana haksızlık yapıyormuşum gibi geliyor. Vicdanen bana kendimi rahatsız hissettiriyorsun."
"Ben de karabasanları bize gelmeden yakalayan doğa üstü güçlere sahip güçlü bir koruyucunun himayesi altında olarak görüyordum kendimi."
"Bade."
"Bakın, eski eşinizle ne yaşadığınızı bilmiyorum, onun hakkında bir şey duymak bile haddim değilmiş gibi geliyor." Konuşmak için öne atıldığında işaret parmağımla onu susturdum.
"Ama en azından bildiğim bir şey var. O da kızlarınız için her şeyi yapabilecek güçte olduğunuz. Bu sadece güzel bir kalpte olabilecek bir şey. Yaşadıklarınız kötü olabilir, yaşantınız değer yargılarıma ters düşebilir, yanlış şeyler yapmış veya yaşatmış olabilirsiniz; yine de ben içinizdeki o iyi şeyin kazanıp hayatınızı düzene sokacağına inanıyorum."
Öyle güzel bakıyordu ki bana kalbim oda sıcaklığında eriyen tereyağ kadar yumuşacık olmuştu karşısında.
"Bade, hiç kötü düşünmez misin?"
"Bir Bade kolay yetişmiyor tabi." Dil çıkarıp gülümsedim. "Sanırım bu kadar olumsuz şey yaşadıktan sonra mutlu şeyler düşünmek işime geliyor."
"Sana bakınca..." Bu nefesimi kesse de gözlerimin derinliklerinde dolaşmasına izin verdim.
"Sana bakınca damla damla eriyorum Bade."
Gönlümün ortasında yanan aşk ateşinin içinde ateşin ta kendisi olup çıktım bir anda. Üstelik bu kadar kısa bir zamanda. Belki de haklı. Ben istemesem bile onu ilk gördüğüm anda tıpkı onun gibi ondan hoşlanmış olmalıyım.
Kalbim hızlı hızlı atarken göğüs kafesim heyecanla bir yükselip bir alçalıyordu. İyice bana doğru yaklaştı. Nefesinin ılık esintisi yüzümü yalayıp geçerken bedenimdeki her bir hücrem ona ait olmaktan başka bir şey düşünemiyordu.
Yüzümü tuttu. Elleri de bedeni gibi titriyordu. Gözlerindeki yaşlarla göz bebeklerinin ışıl ışıl parladığını görünce tıpkı onun gibi gözlerim doldu.
"Dolunay'ı öğrendiğimde üçüncü bir çocuğun daha bana baba diyeceğini bilmek ölesiye korkutuyordu beni. Zaten düzgün bir hayatımız yoktu ve ikisiyle baş etmek yeterince zor olmuştu ve bir de..." Aklına gelen şey boğazında düğümlendi. "Şimdi düşündüğümde..."
Gözlerinden akan yaşlar yanaklarından aşağıya doğru süzülürken onunla birlikte aynı hüznü yaşıyor gibi içim sızladı.
"Onun sayesinde buradasın Bade. Onun şansı sensin ama tek şanslı olan o değil. Halimize bak. Sana kendimizi bıraktığımız yirmi dört saat içinde üzerimize sihirli bir değnek değmiş gibi."
Baş parmakları yanaklarımı okşarken yüzü hayranlıkla bana bakmaya devam ediyordu."Beni bir şans olarak görmekte acele karar verme istersen. Tersim pistir." Gözlerimi yuvarladım.
Güldü. Dudaklarımdan öptü. "Tersinin pis olduğu halin son tartışmamızsa..." Yeniden dudaklarımdan öptü. "O bence benim en pis halimdi." Yeniden istekle öptü beni. "Ve bundan utanç duyuyorum."
Beni yeniden öpecekken daha hızlı davranıp ben onu öptüm. Gözlerini kocaman açıp bana baktı.
Sonra baş parmağıyla nazikçe dudaklarımı okşadı.
"Artık sadece dudakların yeterli gelmiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomanceBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...