Chrissy'i o gece Dustin bulmuştu. Çıplak şekilde bayılmış. Aslında, bayıltılmış. Sabaha karşı herkesi topladı ve onların yanına gittik. Açıkçası manzara çok korkutucuydu çünkü belli ki başka şeyler de olmuştu. Boğazı mosmordu ve vücudunun bazı yerlerinde tırnak izi vardı. Boğuşma izine benziyordu.
Onu alıp Eddie'nin evine getirmiştik ve şimdi onun başında ben bekliyordum. Ofladım ve yere yattım. Tavanı izlerken bir yandan da şarkı mırıldanıyordum. Sıkılıp oda da göz gezdirmeye başladım. Posterler, kıyafetler ve... Aman Tanrım! O bir elektro gitar mıydı? Gözlerimin büyümesine engel olamadım ve koşar adımlarla yanına gittim. Nazikçe tellerine ve gövdesine dokundum. Bundan hep bir tane istemişimdir ama ailem hep kız işi olmadığını söyleyip geçiştirmişti. Şimdiyse, önümdeydi! Tanrım o Eddie Munson benden daha öndeydi.
"Beğendin mi?" Arkama döndüm ve kapıya yaslanmış, kollarını önünde kavuşturan Eddie'ye baktım. Ona bakmamla gülümsedi ve kollarını salarak yanıma gelmeye başladı. Yutkunup elimi gitardan çektim. "Um, izinsiz dokunduğum için özür dilerim." Yarım yamalak gülümsedim ve ona döndüm. Ellerimi arkamdaki masaya yasladım.
"Kusmak istersen lavabom her daim açık." Göz kırptı ve Chrissy'e yaklaştı. Yanına oturup yüzünü okşayışını izledim. Daha sonra eğilip alnını öptü ve saçlarını okşamaya başladı. Buruk bir gülümseme kapladı yüzünü. Bu halini görünce içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim. Eddie'ye onları derken aklım neredeydi acaba... Dediğim şeylerde ne kadar yanlış olduğumu fark ettim ama çok geçti. Çoktan sözler söylenmiş, kalpler kırılmıştı. Bu raddeden sonra özür dilemek aptallık olurdu.
"Sorun değil," dedi sakince. Bana bakmıyordu. "Ne?" Anlamamıştım. Ne sorun değildi?
"O dediklerin... sorun değildi. Duymaya alışkın olduğum sözlerdi ama senden duymak biraz daha kırdı. Yine de önemi yok. Sinirli ve üzgündün. Seni suçlamıyorum. Hem, dediklerinde çokta haksız sayılmazsın..." Gözlerimi yumdum ve kafamı geriye attım. Tanrım, gerçekten bir aptalım. Öne doğru atıldım ve onun yanına gittim.
"Ben hatalıydım. Ne kadar sinirli olursam olayım birine öyle iğrenç şeyler söylemem hataydı. Özür dilemek bu saatten sonra bir işe yarar mı bilmiyorum ama, özür dilerim Eddie. Sen söylediklerimin hiçbiri değilsin tamam mı? Ben sadece biraz fazla aptalım o kadar." Güldü ve bana baktı. Elimi omzuna koyup sıktığımda o da elimi sıktı. "Sarhoş değilsin dimi." Minik bir kahkaha attım ve kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Siz ikiniz çok tatlısınız!" Chrissy'i duyduğum an ona döndüm ve Eddie'den önce davranıp hemen ona sarıldım. "Tanrım bizi çok korkuttun! Bir daha asla böyle bir şey yapma ponpon kız!" Gülümsedi ve o da bana sarıldı. "Üzgünüm." Ayrıldığımızda biraz gülümseyerek birbirimize baktık. Ne kadar gülümsese de Chrissy'nin yüzündeki mahçupluğu görebiliyordum.
Eddie araya girerek ortamı bozdu. "Ödümü kopardın Chrissy! Başta başının çaresine bakar diyordum." Chrissy omzunu silkti ve gülümseyip Eddie'ye sarıldı. "Üzgünüm tatlım." Aralarında olmak istemediğim için sakince kalktım ve içeri gitmeye başladım. Kapıyı arkamdan çektiğimde çıkan sesle içeridekiler bana döndü.
"Steve bize bir şeylerden bahsetti..." Nancy anlayışlı bir ses tonuyla konuştuğunda derin bir nefes aldım ve Eddie'nin mutfağına yöneldim. Bu küçük karavan oldukça elverişliydi aslında. Güldüm ve rastgele bir bira açıp yanlarına geçtim. "Bira içmeye mi başladın?" Kafamı salladım ve tezgaha yaslandım. "Ne zamandan beri?" Sorguları sinirimi bozmaya başlamadan konuyu değiştirdim. "Normal bir şekilde ölmedi ve eminim bir saat içinde polisler oraya gidecek ve oraya yakın olan herkesi sorgulayacak. O yüzden bence kaçmalıyız, hemen." Birayı kafama diktim ve boğazımın yandığını hissedince yüzümü ekşiterek kendimden uzaklaştırdım.