“Bir daha birbirimizi göremeyeceğimizi hissettiğim için yazıyorum bunu. Bir daha birbirimizi görmeyeceğimizi düşündüğüm için konuştum bugün seninle. Çok düşündüm ben merak etme, okudum, yazdım, dinledim, dinlendim, en çok da sessiz kaldım. Konuşmadım, sustum, uzaklaştım, senin de unutmana yardımcı olmak için sensizliğe katlandım bazen.."
Akının bana verdiği, Cihanın benim için yazdığı mektubu okuyordum. Gözyaşlarım hiç durmadan akıyordu o kağıdın üstüne. Kendime hakim olamadım. Hissettiğim acı, günden güne daha da çok büyüyordu hiç durmadan.
"Yine gidiyorum. Bence son kezdi sevdiğim, öptüğüm, kokladığım saçlarını, dudaklarını, gözlerini, ellerini görüşüm. Bugüne kadar nasıl sessiz kaldıysam, bundan sonra da öyle olacak. Duramazdım normalde bilirsin, ama artık öyle değil"
Devam ettim okumaya. Her okuduğum cümlede iç çekiyordum. Cihan hiç böyle şeyleri söyleyen,yazan biri olmamıştı. Ben onu değiştirmiştim. O karanlığından çekip çıkarmıştım. Ve en sonunda o karanlık onu tekrar aldı ve bu sefer gerçekten yuttu.
"Dolu dolu bir hayat yaşamak mümkün oldu seninle,Delalim... Bir gün, hiç de beklemediğim bir vakit elimden tuttun, bir daha hiç bırakmadın"
Gülümsedim. Hiç bırakmam, Cihanım. O kadar çaresiz hissediyor ki insan bazen, aldığı nefesler boğazında takılı kalıyor. Hani ağlamak istersiniz, gözyaşları düşmez ama iğne iğne boynunuza bir şeyler batar. Kırık hayalleriniz cam kırıklarına dönüşmüş kalbinize karşı saçma bir direniş gösterir. İşte tam olarak da böyleyim şimdi. Gözyaşlarımı tutmaya çalıştıkça,onlar daha da çok direniyor.
"Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin.. Gözlerin gördüğüm en gerçek rüyaydı,Handan.Ah benim güzel sevgilim hayatta yediğin darbelere karşı seni koruyacağıma söz vermiştim ama bilemezdim ki bu darbelerin bende de geleceğini. Seni o kadar seviyorum ki eğer bir gün kötü bir şey olursa yoluna devam etmeni istiyorum hatta seni o kadar seviyorum ki mutlu olman için kendimden vazgeçerim ben. Biliyorum ki hayatında seni üzen, kalbini kıran, en kötü insanlara rastladın ve her nolursa olsun bu insanların seni değiştirmesine izin vermedin onlar gibi olmadın .Sen iyi şeyler ve en güzel sevgilere layıksın bitanem. Sen her şeyden önemlisin. Seni koruyamadım kendimden biliyorum. Bir gün yaşamına dair savaşlarını anlatacaksın torunlarına, çocuklarına. Seni koruyacağım.Sana bile sezdirmeden,gökyüzü gibi uzaktan ve beklentisiz.Sevmek birazda bu değil midir nede olsa hep benim kalacaksın. Sen son umudumsun sevgilim..Bunu okuyorsan,ben yanında yokum. Gittim. Sözümü tutamayıp kaçtım birtanem,ama kızma bana. Kızımıza ve oğlumuza çok iyi bak, onların sana ihtiyacı olacak. Tüm mal varlığımızı da sana devirdim. Sen istediğini yaparsın ondan sonra. Gidiyorum,birtanem.. Hepinizi çok seviyorum"
Mektubun sonuna geldim. Ağlaya ağlaya oturduğum yerden kalktım. Mektubu elime aldım tekrar. Uzunca öpmüştüm ve yastığımın altına koydum. Cihanın ölümünden tam üç ay geçmişti. Benim yüreğim ise hâlâ ilk günkü gibi yanıyordu. Hiç sönmüyordu. Bu odaya girdiğim an, sıcacıktı o buradayken. O gitti, odanın duvarları ise tekrar soğuk olmuştu. Bu odaya renk katan Cihandi. Ama o artık yok. Geceleri tek başıma uyumaktan korksam da,kimseyi odaya almıyorum artık . Kimseyle konuşmuyorum. Hani derler ya, ölüm bir eve girince diğer kalanları da öldürüyor diye,tam olarak öyle olmuştu. Kapı çalmıştı.
"Sana yemek getirdim,Handan"
Zehra'nın sesiydi o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delalîm
Romance"ben seni çok sevdim.." bu cümleyi kurarken sesi titriyordu. Çünkü o kimseyi sevmezdi. Karanlıkta büyüyen bir adamdı.Sevgi ve aşk ne demek bilmezdi. O küçük kalbini kış sardı. Hiç bahar görmemişti.. Dağ gibi bir adamdı Cihan ağa. Sert ve acımasız bi...