İyi okumalar.
~~~~~
Alba'dan (Orta Çağ);
İkindi vaktine doğru yaralıların yararlarını sarıp yola koyulmuştuk.
"Akşam olduğunda yavaşlayacağız. Bu yüzden hızlanalım nehrin doğusuna varırsak kamp yapabiliriz."
"Orduyla ne zaman birleşeceğiz?"
Bana baktı. Gülümsedi.
"Orduyla birleşmeyeceğiz."
"Bu da ne demek?"
"İntahar birliğiyiz Alba." Atımı hızlandırıp yanında sürmeye başladım.
"Ne?"
"Başından beri öyleydik. Amacımızı gözcülük yapmak değil. Pusu kuran birliklerin adamlarını azaltıp ordunun buraya geleceğine inandırmak."
"İyi de bunun için neden senin gibi bir komutanı görevlendirdi."
"Karşı çıktım Alba. Kralın 'en sadık' adamına konseyde katılmadım."
"Kime?"
"Meraşal Hans'a."
"Ya askerler."
"Bu gariplerse sürgüne yollananlardan birkaçı."
"Niye ordu için savaşıyorlar peki?"
"Ordu için değil. Aileleri için savaşıyorlar. Sürgünlerinin cezasını aileleri ödemesin diye bu anlaşmayı yaptılar. Kan anlaşması. Eğer ömrüm yeterse sana her şeyi anlatacaktım. Ama hafızanı kaybettin. Tanrı hazır olmadığını bağırıyor hem de bas bas."
"Ne hazırlığı neyden bahsediyorsun Tomund?"
"Sadece ailenle ilgili olduğunu bil yeter. Gerisini ya ben ya da Caladog anlatacak. Bu ancak kaderin elinde Alba ------" Sonunda fısıltıyla bir şeyler söyledi. Duymadım. Duymamı istemediğine göre vakti gelmemişti.
****
Tepeye geldiğimizde düşmanın ordusunu gördük. Koca bir ordu.
"Bunu yapmak zorunda değilsin Tomund."
"Bunu borçluyum efendim." Attan indi. Çantasını karıştırdı ve kırmızı bir kumaş çıkardı. Önümde eğilerek sancağı uzattı.
"Siz de bize borçlusunuz." Attan indi ve selam verdi. Diğer askerler de onu izledi. Ayağa kalktı ve sancağı uzattı.
"Parçaları bul. Bu senin görevin."
Sancağı aldım çantama koydum.
"Batıya git. Orduya katıl. Lio'yu bul. Ve o çocuğu kaybetme. Sancağı da."
Lio ile ne alakası vardı? Bu sancak da neyin nesiydi? Bu soruların bir zamanı vardı. O zaman da şimdi değildi şüphesiz.
Atımı batıya sürdüm. Dörtnala arkama bakmadan. Tomund adamlarıyla ordunun dikkatini dağıtırken. Batıdan gelmekte olan orduya doğru ilerledim.
****
"Hareket etsene be!" Atı çekiştirerek Batıya ilerlemeye çalışıyordum.
"Hadi!" Daha fazla zorlayınca bana kafa atıp yere düşmemi sağladı.
"Ah! Aptal hayvan." Kalçamın acısıyla söylenirken gelen sesle durdum. Dizlerimin üstüne çöküp sesin geldiği yere baktım. Sağımda bir hareketlenme hissettiğimde sağıma baktım. At dizlerinin üstüne çökmüş sesin geldiği yöne bakıyordu. Yorgunluktan olduğunu düşünmek istesem de bakışlarının gezindiği yer tam tersini iddia ediyordu.
Ağaçların arasından geçen grup zırhları ışıltılı kalkanları güçlü silahları ise keskindi. Tomundla gördüğümüz ordudakiler gibi değildi. Daha şaşalı ve nizamlı. Bu birliğe göre o grup birkaç yağmacı topluluğu gibi kalmıştı.
"Ne kadar kaldı?"
"Ordu batıya ilerlemeye devam ediyordur. Biz bu ormanı aşana kadar onlar çok yol katetmiştir majesteleri."
Majesteleri mi? Askerlerin arasından konuşan iki gösterişli ata binen adamlar konuşurken durdu.
"Mola verelim."
"Ama efendim-"
"Açım."
"Krala yemek getirin."
Göbekli, kumral saçlarında ara ara beyaz tel olan adam, kraldı.
Eğer kral burdaysa ordunun asıl gücü burada demekti. O ordu bir intahar birliğiydi. Tıpkı Tomund'un birliği gibi. Aklıma gelen şeyle gerim gerim gerildim.
Pusuydu bu. Sahte ordu bizimkileri beklerken, bu ordu arkadan kıskaca alacaktı.
Onları durdurmalıydım. Fakat koca bir orduyu bir kişi nasıl durdursun?
Yemeğini iştahla yiyen krala izledim. Ağzından sular aka aka elindeki tavuk budunu ısırıyor, aç olan karnımı iyice zorluyordu.
Tabi ya. Krala bir şey olursa, ordu en büyük darbeyi o zaman alır. Eğer bunu yaparsam sağ çıkmam imkansızdı. Sancağı düşündüm. Terazinin bir kolunda sancak ve gizemi bir ucunda ise Lio, Tomund ve Caladog. Seçimim belliydi.
Ayakkabımı çıkartarak kenara koydum. Atın eğerindeki cidalarımı aşdım. Gizlice etrafı tarayan gözcülerin göremeyeceği bir noktaya ilerleyip ağaca çıktım.
Dengesiz bir dala basıp ses çıkarttığımda gözcülerden biri benim tarafıma doğru baktı. Nefesimi tutmuş dururken atımın kişneyip adama çarpmasıyla vakit kazanmıştım. Cidayı aldım, odaklandım. Kral'a doğru fırlattım. Cida kol ve göğüs zırhı arasındaki boşluktan girip göğsünün sağına saplanınca kral elindeki yemeği fırlatıp acıyla inledi.
"Ah!" Ne olduğunu anlayamayanlar krala döndüğünde durduğumda dalın altında bekleyen atıma atladım. Az önce atımın çarptığı adama tekme atıp atımı koşturdum.
"Kral vuruldu! Pusu!" Arkama bakmadım son duyduğum ses bu uyarı sesiydi. Ardından arkamdan ardı ardına fırlatılan oklar. Atımı çatlatırcasına sürdüm.
~~~~~~
Hasta hasta kafa dağıtmak için dizi izlerken kitabı yazasım geldi. İyi geceler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK AYNA • GXG
General FictionYazdığı her şeyin gerçek olduğu bir dünyada yazarın macerasına şahit olun.