--
"Minho, nereye gidiyorsun?"
Changbin, haberi duyar duymaz sinirle gitmeye kalkan arkadaşını bileğinden yakalayarak durdurdu.
Minhonun gözü dönmüştü. "Öldüreceğim onu."
Minho tekrar gitmek için hareket yaptığında Changbin tekrar sıkıca tuttu onu. "Aptal saptal hareketler yapma Minho!"
Minho, sert bir hareket ile kolunu arkadaşının elinden kurtardı ve sinirden kızaran gözleriyle oldukça korkutucu bakışlarını arkadaşına dikti.
"Bana yine engel olma Changbin. O benim her şeyimi aldı elimden. Tüm hayatımı aldı. Onu o gün öldürmeliydim. Beni durdurmamalıydın"
Changbinin içi parçalansa da sakin kalıp arkadaşına yardım etmeye çalışıyordu. Chris de daha fazla sessiz kalmayarak elini Minhonun omuzuna attı ve sıktı.
"Onu öldürürsen ne olacak? Jungwoo huzura erecek mi? Hm?"
Boğazı düğümlendi Minhonun. Chris devam etti. "Onu öldürünce ne olacağını ben söyleyeyim sana. O ölecek evet onun için her şey o anda bitecek ama sen de hapse gireceksin. Jungwoo bunu ister miydi? Senin bir şerefsiz evladı uğruna yıllarca hapis yatmanı ister miydi?"
Titreyen çenesiyle sağa sola sallayarak eğdi kafasını Minho. Chris iç çekti.
"En önemlisi... Jisung"
Minhonun kafası kalkmıştı Jisungun ismiyle ve başkomiserinin gözünün içine baktı."Sen artık tek tabanca değilsin Minho. Eşin ve daha doğmamış bir bebeğin var. Onları yanlız mı bırakacaksın? Jungwoo bunu bilse ne kadar kızardı sana."
Minho kalbine yediği büyük darbeyle yıkılacak gibiyken Changbin tuttu onu. Arkadaşını bu halde görmek eskiye döndürüyordu onu. Mahvolmuş hallerine..
Çaylak bir polis yaklaştı komiserlerinin yanına. Hepsinin gözü ona dönmüştü şimdi.
"Minho Komiserim, yoon jinho isimli biri sizinle görüşmek istiyor"
Çaylak polisin verdiği haber ile Changbin, Minho ve Chris bakıştıklarında Changbin sinirle küfretti.
"Buraya kadar da gelmiş"
"Hey, Minho iyi misin?"
Sinirden dişlerini sıkan Minho, başkomiserinin sorusunu es geçerek çaylak polise baktı. "Odama gelsin"
Minho sözünü bitirir bitirmez odasına doğru yürürken Changbin ve Chris de peşinden gelmişti. Odasına giren Minho sertçe sandalyesini çekti ve oturdu.
Sakin kalmaya çalışıyordu fakat yapamıyordu. Kapısı çalındı ve çaylak polisin arkasından yoon jinho girdi.
Yüzünde ki sırıtış odadaki polisleri sinirlendirirken Minho yumruğunu sıkıyordu. Onun yüzüne bakmak bile o iğrenç zamanları hatırlatıyor ve onu gebertmek istemesine neden oluyordu. Fakat yapamazdı. Yeni bir ailesi vardı.
Ne kadar bu karşısında pişkince sırıtan şerefsizi öldürmek istesede yapamazdı. Jisung ve oğlu için sakin kalmalıydı.
Çaylak polisin odadan çıkmasıyla Changbin, jinho'nun üzerine atılacaktı ki Chris onu durdurmuştu. "Ne işin var lan burada it herif!" diye bağırdı Changbin sinirle.
Jinho güldü. "Bende seni özledim Changbin komiser." bakışlarını Minhoya çevirdi. "Ama en çok Minho komiseri özledim."
Minho sessiz kalıyordu. Konuşmak istemiyordu. Sakin kalmak için nefes alıp verirken Chris konuştu.
"Neden geldin buraya?"
Jinho, başkomisere bir bakış atıp tekrar Minhonun gözlerine baktı. "Minhoyu görmeye geldim başkomiser. Hala nasıl hayatta kalmış görmeye geldim. Bakıyorum da iyisin komiser bey. Ben sevdiğinin yanına gidersin diye düşünmüştüm. Hala buralardasın"
Jinho'nun iğrenç kahkahasıyla Minho elini sertçe masaya vurdu ve ayağa kalktı. Chris anında yanına koşarak onun bedenini tuttu ve jinhodan uzak tutmaya çalıştı.
"Nasıl çıktın lan sen dışarı?!"
Minhonun gür sesi karakolu inletirken jinho'nun umrumda değildi. Gülmeye devam ediyordu.
"Ben sana söylemiştim komiser. Para her kapıyı açar.."
"Siktir git lan buradan!"
Changbin, yaklarından tuttuğu adamı dışarı atacakken kapı açılmıştı. Az önceki çaylak polis tekrardan içeri girdi ve direkt Minhoya baktı.
"Eşiniz geldi Minho komiserim"
Minhonun gözleri anında endişe ile büyürken jinho da duyduğu cümle ile iğrenç bir şekilde sırıttı. "Eşin mi?"
Çaylak polisin hemen arkasından içeri giren Jisung, kalabalık ve gergin havanın olduğu odada gözlerini gezdirdi.
"Minho.."
Jisung bu gergin ortamdan biraz tırsmış bir şekilde hızlıca Minhonun yanına gittiğinde Minho tek kolunu jisungun beline sardı.
Korkuyordu Minho.
Aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordu.
Jinho, arsızca jisungu baştan aşağı süzerken Jisung üzerinde ki bakışlardan rahatsız olarak bir elini şişmiş karnına attı ve kendini minhonun bedeninde saklamaya çalıştı.
Jinhonun gözleri bir anda büyüdüğünde Minho, onun nereye baktığını görmek için eşine baktı ve Jisungun şiş karnının belli olmasıyla onu hemen arkasına aldı.
"Git buradan"
Gözleri tehtidkar bir şekilde Jinhonun gözlerindeyken jinhonun şaşkın yüzü sırıtışa geri döndü.
"Tebrikler, komiser Minho. Umarım kucağına alabilirsin"
Son sözünden sonra ki sırıtışını gören Minho korkuyla jisungun bileğini sıkarken Changbin yakalarından tuttuğu adamı söve söve dışarı atmıştı.
Chris de iç çekerek elini minhonun omzuna koydu ve güç verircesine gülümsedikten sonra ayrıldı odadan.
Baş başa kalan ikiliyle Jisung yutkundu. Fazla stres yapmıştı.
"Minho, iyi misin?"
Minho, eşine sarıldı. Jisungun karnından dolayı öyle sıkı sıkıya sarılamasa da duygu yüklü sarıldı.
"Seni de kaybetmek istemiyorum Jisung."
---------------------------------------------------
Minhoya baya sövdünüz bu eski sevgili işinde ama düşündüğünüz gibi değildi mevzu işte..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Policeman | Minsung ✓
Fanfiction"Pardon acaba numaranızı verebilir misiniz yakışıklı polis bey?" "Yaz, 155" |Mpreg| [ChanJeong - HyunMin - ChangLix]