İyi okumalar...
Menefer
Gerginlik içinde kalmış bedenimin her zerresini amansız bir ağrı sarıyordu. Durmaksızın sarsılan tahtırevan sonunda saray önlerine geldiğinde derince nefesler almıştım.
Yanımda tüm yolculuğunu sessizlik içinde geçiren Firavun'a döndü gözlerim.İnişe geçen tahtırevanıyla yerinden kalkmıştı. Bende hızlıca yerimden kalkıp ellerimi önümde birleştirip ilerleyen Firavun'u takip etmeye başladım. Firavun kısa bir an duraksayıp kafasını hafif yana doğru çevirdi.
"Sarayıma hoş geldin Menefer." dedikten sonra önüne döndü.
"Lütfettiniz." diyip selam vermiştim o görmesede.
Başımı kaldırıp peşine düşerken gözlerim küçüklükten beri hayranlıkla seyrettiğim büyük saraya ilişti. Kocaman heykelleri ve dikili taşlarıyla bu saray yıllarca Firavun ve ailesine ev olmuştu. Dönemin büyük Firavunlarının yaptırdığı bir takım değişikliklerle saray eskiden günümüze kadar büyümüş, görkemine kavuşmuştu.
Aklım burayı ilk gördüğümde babamla yaptığım konuşmaya kaymıştı. Minik adımlarım sarayı gördüğünde yerinde durup önümde oturur vaziyette duran dev adamı görmemle babamın arkasına kaçmam bir olmuştu. Korkuyla çığlık atarken herkesin gözü babam ve bana dönmüştü. Babamsa telaşla arkasına dönüp beni tutmuştu sakin olmam için.
"Ne oluyor Menefer? Neyden korktun kızım?" diyen endişeli babamla gözlerim dolu dolu olurken minik parmağımı kaldırmış büyük adamı göstermiştim.
"O neden bu kadar büyük Baba?" dediğimde arkasını dönüp gösterdiğim yere bakmıştı.
Yüzünü kaplayan tebessümden sonra kahkahasını salıvermişti.
"Kızım onlar sadece birer taş. Bunlara heykel denir. Önceki Firavunlardan en güçlü olanların kendi heykelini dikmişlerdir." dediğinde korkuyla büyük heykele bakarken gözleri çok ürkütücü geliyordu.
"Çok korkutucu gözüküyorlar baba." dediğimde yanımızdan geçenlerle babam yerinden kalkmış selam vermişti hızlıca.
Önümde duran ihtişamlı bir adam başını eğmiş ona korkuyla bakan beni süzmüştü.
"Demek heykellerimizi korkutucu buluyorsun ufaklık." diyen adamla başımı onaylarca sallamıştım.
Babam korku dolu gözlerle beni süzerken önümüzde duran her kimse bu hâlime gülmüştü.
"Korkma Akinis küçük bir çocuğun sözleri asılsızdır. İleride değerlerini anlayacaktır. Bu küçük hanımın ismi nedir?" dediğinde canı sıkılan ben bu konuşmanın bir an önce bitmesini istiyordum.
"Menefer efendim." dediğinde benim yanıma adımlayan adamla korkarak babama adımlamıştım.
"Korkma küçük Menefer." diyen adamla babama dönmüştüm.
Gözleri şefkatle bakarken sorun olmadığını belirtiyordu. Babamdan aldığım güvenle bir adım atmıştım bu ihtişamlı giyime sahip adama.
Yanıma çömelen adam yüzümü sevmişti."Yüzün kadar kaderinde güzel olsun. Bu sana hediyem." dedikten sonra bileğindeki ipi çözmüştü.
Küçük elimi tutup kaldırırken bileğinden çözüp aldığı bilekliği bana takmıştı. İplerini sıkarken gözlerini kaldırıp bana bakmıştı.
"Bunu sakın çıkarma. Sana uğur getireceğine inan her zaman." dedikten sonra ayağa kalkıp arkasına döndü.
"Thut devam edelim." arkasındaki birine seslenirken öne çıkan çocukla bakışlarım ona kaymıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Çiçeği
Historical FictionUyarı: Kitap tamamen tarihi yansıtmıyor bir kısmı benim hayal ürünüm. ******* O hepimizin efendisi aşağı ve yukarı Mısır'ın sahibiydi. Diz çöktüm önünde... Başka şansım var mıydı? Koca semaya bakıp içimden geçenleri haykırmak istesem de sessiz kalmı...