İyi okumalar
Alba'dan;
Ordudan olabildiğince uzaklaştığımızda at huzursuzlanmaya başladı. Batıya gitmeme izin vermiyordu. Doğuya dönünce ise hiçbir şey olmamış gibi ilerliyordu.
"Demek yol orası." Tomundları son gördüğüm yere götürüyordu beni. Ama orduyu uyarmalıydım.
Atı dinlemeye karar verdim. Başka çarem de yoktu. Onca yolu yaya çıplak ayak gidemezdim.
"Tamam. Bir süreliğine patron sensin." Kişneyip hızlandığında düşmemek için sıkıca tutundum.
***
Dağa geldimizde Tomund ve askerleri bulduk."Tomund."
"Alba! Alba?" Attan inip yanına gittim.
"Ne işin var senin burda?"
"Bu ordu asıl ordu değil. Tuzak kurmuşlar."
"Ne?"
"Batı'ya orduya doğru giderken at huzursuzlandı. Durdum. Sonra orduyu gördüm. Bu ordudan daha güçlü daha büyük. Ormanda durdular. Onları izledim. Mola verdiler. Ama mola bizim ordumuza yetişmelerini engelleyecek kadar uzun değildi. Ben de bir şey yaptım."
"Ne yaptın tek başına orduyla mı savaştın?"
"Hayır daha beterini."
"Kralı yaraladım."
"Ne?" Tomund gözlerindeki sevinçle karışık korkuyla baktı.
"Kendi canını tehlikeye attın."
"Kralı öldürmek için..."
"Alba-" Derin nefes aldı. "Ölebilirdin."
"Evet ama-"
"Aması yok. Sana o sancağı koru dedim. O sancağı dikemeden öl demedim."
"Yaşıyorum."
"Evet." Çıplak yaralı ayaklarıma baktı. "Orduya yetişmeliyiz."
"Evet."
"Hazırlanın."
Askerler hazırlanırken bana baktı.
"Ve şu çatlağa da bir çift ayakkabı verin."
"Öldü mü peki?"
"Sence onu görecek vaktim var mıydı?"
"Neresinden vurdun?" Göğsümün yanına dokundum.
"Cida tam burdan girdi."
"Eğer kalbine geldiyse. Ölür. Eğer ölürse sen yaşarsın Alba." Attan inmeme yardım etti.
"Kızdım ama belki bu yaptığın bile seni kurtarır-" Söylememesi gereken bir şeyi söylemiş gibi durdu.
"Ne demek beni kurtarır?"
"Boş ver. Vakti değil."
~~~~~~
Orduya yaklaştığımızda -Tomund'un dediği kadarıyla- Tomund askerleri önden gönderip beni durdurdu.
"Sancak."
"Ne?"
"Sancağı buraya göm."
"Neden?"
"Bu senin ilk büyük zaferin olacak. Eğer sancağı buraya gömersen yerini asla unutmazsın."
Sancağı çıkarıp gömdüm.
"Vakti geldiğinde bu sancağı çıkaracaksın. Ama o güne kadar sancak gizlenmeli."
Kafa salladım.
"O günün geldiğini nasıl anlayacağım?"
"Anlaman konusunda kafam karışıktı. Ama bu olandan sonra eminim. Bu kadar ahmaklık derecesinde cesur olan bir kişiyi tanıdım. O da babandı. Eğer onun kızıysan günün geldiğini anlarsın."
"Öyle olsun."
Atlarımıza binip askerlerin peşine gittik.
Orduya vardığımızda askerler hemen mareşalin çadırına yöneldi. Mareşal Hans çıkıp bizi gördüğünde yüzündeki kırmızılığı gördüm. Gerçekten de yaşamamızı istemiyordu.
"Ne işiniz var burda? Orduyu gözetlemeniz lazımdı."
"Haber getirdik lordum." Dedi Tomund öne çıkarak.
"Ne haberi?"
"Tuzak kurmuşlar." Herkes sessizdi şimdi. Tomund'un dudağından çıkanları dinliyordu.
"Orduyu ve ordudaki özensiz askerleri görünce size bildirmek için Alba'yı size gönderdim. Bir sorun olduğu belliydi." Sen devam et. Dedi bana bakarak.
"Geliyordum. Ancak atım huzursuzlandı. Bu yüzden durdum. O sırada parlak zırhlı askerleri gördüm. Ardından Kral Goth'u." Mareşal'in gözleri açıldı.
"Kral Goth'u mu?"
"Evet. Sizi kıskaca almak için arkadan saldıracaklardı. Diğer ordu kuklaydı. Mola verdiler. Düşündüm, onları yavaşlatmak için bir şey yapmalıydım-"
"Anlat be kadın geveleme!"
"Kralı vurdum. Cidayla." Askerler birbirine baktı. Komutanların gözü ise bendeydi.
Mareşal'in gülüşü herkesin dikkatini ona vermesini sağladı.
"Ve sağ mı kurtuldun.?" Daha büyük kahkaha attı. Üstüme yürüdü. "Sen beni ne sanıyorsun? Bir ahmak mı? Bu aptal adama inandırmış olabilirsin yalanını?" Dedi Tomund'u göstererek.
"Kral'ı yaralamayı bırak. Ona yaklaşan birini yaşatırlar mı sanıyorsun? Hem de hiç yara almadan karşımda dikilip söylüyorsun bunları. Çabuk götürün bu hainleri." Askerler koluma girdiğinde Lio'yu gördüm. Gözlerindeki korkuyu...
"Orduda savaşarak onurluca ölmeyi hak etmiyorlar. İdam edilecekler."
"Götürün şunları. Savaş başlamadan ayak altımızdaki sıçanlardan kurtulmamız lazım."
İşte böyle başladı hikayem. Bu olay benim idam için krala gönderilmemi sağladı. Ordudan ayrılıp bir birlikle başkente getirildim. Tomund ve adamları da yanımdaydı. Zindana atıldık. Günlerce. Saygı değer(!) mareşalimiz bizim ölümüzü izlemek için bizzat gelmeliymiş. Öyle dediler.
Öleceği günü bilen biri için ne kadar da önemli oluyordu günler. Sürekli düşünüyordum. Sürekli. Lio'yu, Anna'yı olanları.
Tomund ise susuyordu. Dişlerini sıkmış duvarı izliyordu. Onun da umudu yoktu belliydi. Ama benim yalan söylemediğime inandığını sürekli söylüyordu. Fark etmezdi eğer kral ölmediyse yaralandığını duyurmazlardı ordu morali için.
Bu da öldüm demekti.
~~~~~~
Diş ağrımı unutmak için yazıyorum hadi iyisiniz. Dua edin ağrım geçsin de daha hızlı atayım bölüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK AYNA • GXG
Ficțiune generalăYazdığı her şeyin gerçek olduğu bir dünyada yazarın macerasına şahit olun.