İyi okumalar.
"İşte böyle."
"Vay be. Demek Goth'u öldüren sendin." Biralarını yudumlarken olanları konuşuyorlardı.
"Evet."
"Cidayla."
"Evet."
"Kral sana bunun için toprak vermeliydi."
"Toprak insan demek. İnsansa sorumluluk. Sorumluluk istemem.
" Tomund sakince Alba'ya baktı."Bunu isteyecek son kişisin. Eninde sonunda sorumluluğun olacak. Şimdiden yüz askerin var. Emrinde ölecek insanlar."
"Ben sadece yaşamanı istedim."
"İnan bana gereğinden fazla yaşadım." Yaşlı Tomund'un gözleri masaya baktı. Bakışlarından bir hüzün geçti.
"Ömrümü bir kişi için feda edebilseydim. Ederdim. İnan bana. Sonra bir umut belirdi. Sen doğdun. O zaman anladım. Bazılarının ölümü bazılarının doğumu demekti. Demek sırası gelenler vardı. Saygı duydum."
Bir süre sessizlik oluştu. Sessizliği ilk bozan Caladog'du.
"Ordu büyük kayıp verdi." Bıyığını düzeltti. "Kazanabilirdik. Ama..." Sessizce devam etti. "Mareşalin inadı, kaybetmemizi sağladı."
"Bir kadından akıl almak isteğeceği son şey."
"Öyle baba. Ama zeki insanlar kimi dinleyeceğini bilir."
"Güç hırsı kurnaz zekasını köreltti."
"Güçlüydü de." Diyerek söze karıştı Alba. "Kralın gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm. Hans'a çok güveniyordu." Birasından yudum aldı.
"Müstakbel damadı." Dedi Tomund. Alba elindeki kupayı bıraktı.
"Damadı mı?"
"Henüz değil. Ama olacağı kesin."
"Kral'ın sadece kızı mı var?"
"Evet. Tanrı ona erkek evlat vermedi. Ama mareşali verdi. Öyle derdi hep. Kızını ise kanını devam ettirsin diye ona sunacak. Tabi eğer-"
"Tabi eğer ne?" Dedi Alba, Tomund'a devam etmesi için.
"Kızına daha uygun birini bulmazsa."
"Niye şuana kadar evlenmediler?"
"Ölümüne yakın olmasını istiyor. Varisi belli olduktan sonra öldürülmekten korkuyor."
"Bir tek kızı yok mu? Belli değil mi varis zaten."
"Bir kızı yok. İki kızı var."
"Hangi kızı varis olsun istiyor."
"Büyük olan. Manastırda yetişen. Mareşal onunla evlenecek."
"Ya küçük kızının kocası tahtta hak iddia ederse."
"Küçük kız evlenemez." Dedi Tomund emin bir şekilde.
"Neden?" Merakla bakıyordu Alba.
"Talihsiz çünkü."
"O ne demek?"
Hana birden giren adamlarla konuşmaları bölündü.
"Yüzbaşı Alba." Asker selam verdi.
"Evet?"
"Zırhınız için gelmeniz gerek. Kral en iyi demircisine emir verdi."
"Geliyorum." Adamlar çıkarken Alba ayaklandı.
"Lio benimle gel." Tomund ve Caladog içmeye devam ederken ikili demirciye doğru askerlerle ilerledi.
Demirci kısa boylu, kaslı, gür sakallı ve kel bir adamdı. Ellili yaşlarının ortasında olduğunu belli eden gri bir sakalı vardı.
"Hoşgeldiniz yüzbaşı." Selam verdi.
"Hoşbuldum."
"Size en iyi zırhlarımdan dövmek isterim."
"Bundan sonrasını biz hallederiz, şimdi izin verin." Askerler çıkarken Lio kaldı.
"Bu çocuğa da bir zırh istiyorum. En az benimki kadar güzel olsun."
"Sizinki kadar güzel yapamam."
"Niçin?"
"Bir kahramanla bir askerin zırhı aynı olmaz."
"Ben kahraman değilim."
"Benim için öylesiniz."
"Lena! Çabuk yüzbaşının ölçülerini al. Şu odaya girin efendim. Orada ölçünüz alınsın." Kafa sallayıp odaya girdi.
Kırklı yaşlarının ortasındaki kadın elindeki ölçüyle bekliyordu.
"Fazlalıkları çıkartın efendim." İç çamaşırlarıyla kalıncaya kadar soyundu. Kadının sıcak bakışlarıyla karşılaştı.
"Kocamın size neden kahraman dediğini merak ediyorsunuzdur." Ölçüleri alırken konuştu.
"Halk kahraman öykülerini sever."
"Kral Goth'u öldürdüğünüz yalan mı?"
"Değil. Ama bu beni bir kahraman yapar mı?"
"Oğlumuz savaşta ölenlerden." Kadına baktı.
"Onurlu bir savaşta onurlu bir şekilde öldü. Kaybetse de kral öldü. Sizin sayenizde. Bu yüzden bizim için kahramansınız."
"Kaybınız için üzgünüm."
"Oğlum zırhlara işlemeler yapmayı çok severdi. Biz zırhları yapar gönderirdik. O ise her sanatçının sanatında imzası olmasını isterdi. Bu yüzden yaptığı zırhlarda işlemeler olurdu. Güzel olanlar. İzin verin zırhınızda güzel bir işleme bulunsun." Ölçü bittiğinde kadın bir kağıt getirdi.
"Bu onun çizimi. Hep böyle bir zırhın içinde olmayı hayal ederdi. O kadar güçlü bir zırhı krallar giyer dedim. Pahalıydı. Ama kral sizin zırhınız için her şeyi ödemeye hazır. İzin verin bu zırhı size yapalım."
Kağıdı aldı. İnceledi.
"Bu çok güzel."
"Öyle."
"Zırh bu olsun. Bunu taşıdıkça oğlunuzu hatırlarım. "
Kadın sarılıp ağladığında ellerini kadının sırtına koydu.
"Teşekkürler yüzbaşı."
****
Demirciye kağıdı götürdü.
"Zırhımın çizimi." Demirci resmi görünce burukça gülümsedi.
"Elimden geldiğince çabuk yaparım."
"Lio'nun zırhını da unutma."
"Elbette."
Demirciden çıktık.
"Kadın neden ağlıyordu?"
Alba kısaca özetledi.
"Oğullarıyla gurur duyuyorlar." Alba hüzünle dikilen Lio'ya baktı.
"Eğer iyi bir asker olursan. Seninle de gurur duyan olur."
~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK AYNA • GXG
Ficção GeralYazdığı her şeyin gerçek olduğu bir dünyada yazarın macerasına şahit olun.