Taehyun erkeklere katlanamıyordu.
Bunu kendini diğer erkeklerden ayrı tutmak için söylemiyordu, kendisi de zengin ve güçlü bir ailenin tek erkek çocuğu olarak toplumdaki ayrıcalığının farkındaydı. Erkeklerin aptal olduğunu söylediğinde amacı 'elbette ben hariç erkekler, ben farklıyım, ben diğer erkekler gibi değilim!' demek değildi. Basitçe erkeklerin aptal olduğunu söylemek istiyordu, en azından çoğunun.
Karşısında oturmuş can sıkıntısıyla masadaki bageti kemiren Choi Soobin buna bir örnek olabilirdi.
Taehyun ve Soobin yıllardır babalarının ortaklıkları sebebiyle aynı ortama sürüklenmişlerdi. Ayrıca her yaz birlikte işi öğrenmek amacıyla ailelerinin otellerinde çalışıyorlardı. Çocukluklarından beri tanışmalarına rağmen yakın sayılmazlardı. Soobin Taehyun'a karşı en az Taehyun'ın Soobin'e olduğu kadar ilgisizdi. Gereksiz konuşmalar ve sahte samimiyete ihtiyaç duymuyorlardı, çoğu zaman basitçe birbirlerini görmezden gelmeyi seçiyorlardı. Düşündüğünde Soobin o kadar kötü bile değildi, yalnızca aklı biraz havadaydı. Soobin'in varlığı Taehyun için tolere edilebilirdi.
Tabii bu şirketlerinin üçüncü ve son ortağının oğlu Choi Yeonjun için geçerli değildi.
Aralarındaki en büyük kişi oydu, henüz üniversitede olan Soobin ve Taehyun'ın aksine eğitimini tamamlamış, annesinin şirketinde gelecekte işin başına geçmek üzere çalışmaya başlamıştı bile. Sosyetede ise çoktan örnek bir evlat ve gelecek vadeden genç bir iş adamı olarak yer edinmişti.
"Napıyosunuz lan burda ot gibi?"
Gerçek hayatta ise moronunun tekiydi.
"Oturuyoruz." Soobin ilgisizce adamı yanıtladı. "Hadi ya?" Yeonjun da yanlarından bir sandalye çekerken alayla güldü. "Tüm davet böyle boş boş oturacak mısınız?" Soobin omuzlarını silkti. "Benim planım o yönde." Yeonjun burnunu kırıştırdıktan sonra başını onaylamazca iki yana salladı. "Oğlum senin seneye okulun bitmiyor mu? Git bir iki iş insanıyla tanış." Soobin tekrar ilgisizce omuzlarını silkti. "Klasik Choi Soobin. Peki ya sen Kang?"
Taehyun sıkıntıyla yanaklarını şişirdi. "Muhtemelen birazdan tuvalete gitme bahanesiyle yanınızdan kalkar, davet boyunca odalardan birinde saklanırım." Yeonjun laflarına abartıyla gülerken elini omzuna vurdu. "Çok gülüyorum bu çocuğu ya." Taehyun cevap vermek yerine sandalyesini biraz daha uzağa çekip gömleğini düzeltmekle yetindi.
"Sen neden buradasın? Bana diyeceğine kendin gitsene konuşmaya." Yeonjun sandalyesinde iyice yayılırken Soobin'e doğru sırıttı. "Konuştuk heralde oğlum. Davetlilerin hepsi daha gelmediğinden çok birini bulamayınca uzaktan kafanızı gördüm, on metre öteden anladım bunlar benim saksı bitkileri diye. Yanınıza geleyim dedim."
"İyi yapmışsın Hyung. Gelmeseydin daha iyiydi." Yeonjun Soobin'e doğru genişçe gülümserken tek eliyle Soobin'in ensesini kavradı. "Döverim seni." Soobin de gergince gülüp bir şeyler gevelerken Taehyun dikkatini onlardan çekip sıkıntıyla dirseklerini masaya dayadı.
Taehyun hayatında kimseyi istemiyor ya da aşka inanmıyor değildi. Yalnızca henüz tanışmadığı erkeklere karşı bile sebebini tam olarak çözemediği bir kin besliyordu. Tanrı bir yerlerden onu izleyip dalga geçiyor olmalıydı, erkeklerden bu kadar nefret edip aynı zamanda gay olmasının başka bir açıklaması olamazdı.
Ön yargısını kırmak istiyordu fakat etrafında sahip olduğu erkeklerin hepsi bir avuç aptaldan ibaretti.
"Çocuklar, ne yapıyorsunuz bakalım?" Taehyun tanıdık sesi duymasıyla birlikte sandalyesindeki oturuşunu dikleştirdi. Diğer iki çocuk da aynısını yaparken yanlarına gelen kadını selamladılar. Bayan Choi bir cevap beklercesine gözlerini üzerlerinde gezdirirken Soobin her zamanki gibi zaman kaybetmeden konuşmayı devraldı. "Öylesine konuşuyorduk Bayan Choi." Gamzelerini göstererek kadına gülümserken Taehyun bunun daha on dakika önce burada olmaktansa elindeki bagette boğularak ölmeyi yeğleyeceğini söyleyen çocuk olup olmadığını merak etti.
"Masanız biraz uzak değil mi? Davetliler gelmeye başlıyor, onlara selam vermek istemez misiniz?" Üç çocuk da bunun bir soru değil de emir olduğunun farkında olduklarından senkronize bir şekilde başlarını sallayarak kadını onayladılar. "Özellikle sen Yeonjun. Misafirlerimizin geldiğini görmedin mi? Deagu'dan onca yolu çektiler, lütfen kendilerini burada rahat hissetmelerini sağla."
Soobin ve Taehyun Bayan Choi'nin ağzından Deagu'nun çıktığını duydukları anda kafalarını kaldırıp şaşkın bakışlarını birleştirdiler. İkilinin gözleri Yeonjun'u bulurken o misafirlerinden kaçtığını fark eden annesine mahcup bir ifadeyle bakıyordu. "Tabii anne."
"Deagu derken... Acaba konuklarımız-" "Choiler! Bu yaz iş ilişkilerimizi geliştirebilmek adına bir süre misafirimiz olacaklar. Hepinizin onları hoşgörüyle karşılayacağını düşünüyorum. Arkadaşınız da babasının isteği üzerine bu sene sizinle birlikte otelde çalışacak." Üçünün de gözleri şaşkınlıkla açılırken Bayan Choi gülümsemekle yetindi. "Hadi bakalım çocuklar, arkadaşınızı çok yalnız bırakmayın." Yanlarından ayrılmadan önce hepsine uyarıcı bir bakış atmayı ihmal etmedi.
"Yani... Choi Beomgyu yazı burada geçirecek." Soobin sessizliği bozarken Taehyun ve Yeonjun derin bir nefes verdi. "Siki tuttuk biz, demiş olayım." Yeonjun bakışlarını annesinin geldiği yöne doğru çevirirken konuştu.
Choi Beomgyu'nun babası oldukça tanınan bir iş adamıydı. Hepsinin ailesiyle köklü bir geçmişi vardı. Neredeyse aile dostu sayılabileceklerinden her yıl mutlaka en az bir iki kez ziyarete gelir, yanında da tek çocuğu olan Beomgyu'yu getirmeyi ihmal etmezdi.
Beomgyu onlar ile birlikte olduğu sınırlı süre içinde bir şekilde başlarını belaya sokmakla kalmaz, işin içinden sıyrılmayı da her seferinde başarırdı.
Yeonjun cehennem bekçilerinden biriyse Beomgyu şeytanın ta kendisiydi.
"Yarrağımın başına bakın, nasıl sırıtıyor." Yeonjun sinirle kapının girişine bakarken Taehyun da merakla onun bakışlarını takip etti.
Gözleri onlara doğru el sallayan kırmızı saçlı çocuğu bulduğunda derin bir nefes verdi.
Sinirlerinin bir Choi'yi daha kaldırabileceğini sanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how to date men when you hate men
Fanfictiontaehyun erkeklere katlanamıyordu. taehyun x txt