30. Bölüm

131 13 2
                                    

pişt sen evet sen sen bakma sağına soluna şu yıldıza bir dokunda kalbimi parlat hadi tatlı şey seni hadi yaparsın.

İyi okumalar


Aradan 4 gün geçmişti ve günlerden çarşambaydı. Bu üç günde hayatımda hiçbir şey değişmemiş, sadece değişen şey dengesiz ruh halimdi ve köpekler gibi gelişen burnumdu. Konakta ne yemek yapılsın, hemen kokusundan anlıyordum. Arel ve erkekler bu gün yine gezmeye gitmişlerdi, sözde bana sözleri vardı ama unuttu, beyefendi bir de oğlumu da alıp gitti. Sıkıntıdan patlayacağım.

Öğlen sıcağı sanki sadece bu konağa vuruyordu, sanki sıcaktan ölüyorum. Yaz ayında olmadığımız halde bu kadar sıcaksa, yazda nasıl oluruz Allah bilir. Ben sedirlerin üstüne uzanmıştım, başımı da Hazal annemin dizlerine koymuştum. Hanımlar dedikoduya dalmışken ben hiçbir şey yapmadan yorulan bedenimi dinlendiriyordum.

"Ah, bizim küçük gelin iyi iyi kilo almış, maşallah." Babaanne biraz önce bana kilo mu aldın dedi. "Yok anne, yanlış anlamışsın, kızın yüzü sapsarı, ne kilo alması." Hazal anne sözünden hemen sonra babaanne kaşlarını çatarak anneme baktı.

"Eh, o zaman gelinin sana çekmiş, aynı gebedir. Sende gebeyken ahanda böyleydin, eşek oğlan seni yataktan kaldırtmazdı." Aa şimdide hamile olmuş, yok artık.

"Yok babaanne, hamile falan değilim, beni temiz hava çarptı." Dediğimde alayla bana güldü.

"Eh, gittin doktora, test falan yapmadı mı? Kesin sende bir şey var, bizim buranın havası kimseye çarpamamış, sana mı çarpacak, güldürme beni, küçük gelinim. Ebe kadın düğünde demişti, kesin gevesin, sen gebe."

" Babaanne, ayıp olacak burada, ama biz korunuyoruz, hamile asla olmamam imkansız." Dediğimde yine bana alayla bakıyordu.

" Aha, bu da korunuyoruz dedi geldiğinde, ahanda bebesi var." Babaanne bunu demesiyle Asya'ya döndüm, çünkü doğruydu, o hem de iğne yaptırarak korunuyordu. Yok canım, olamaz, yok imkanı yok, yoksa ben hissederim, anneyim ben.

"Bu konuyu burada kapatalım, canım, aaa, gebe değildir, benim güzel kızım, hadi içi hazır sarma saracağız daha." Teyzem doğru dedi, ama babaannem bize çok kötü bakıyordu.

" Gelin, sen otur o zaman, gebe olmayan en küçük gelin bu gün yemeği yapacak. En küçük gelin daha temizlik işinde var, artık gelinisin bu konağın misafiri değil de, haydi işlere atıl." Dediğinde bu sefer ben şaşkınlıkla bakıyordum.

" Anne, kızın yüzü sapsarı, ne yemeği, ne temizliği bırak, biz yardım ederiz her şeye." Hazal anne korumak istese de babaanne hamile olmadığımın sinirini benden çıkarmak istiyordu.

" Hazal, senin söz hakkın yok bu vakitten sonra. Arnavut kızı diye gelin aldık, Arnavut kızı sadece oturmaya gelmiş." Dedikçe bam telime dokunmuştu.

Ayağı kalkıp mutfağa gittim, gösteririm ben onlara Arnavut kızı nasıl olurmuş. Ne var canım, temizliği de yaparım, yemekleri de.

7 Saat sonra, saat 19.00:

Yemekler tamamdı, sadece son oturma odasının temizliği az kalmıştı, bitti bitecek, çok azdı tek yapmam gereken koltukları geri getirmekti. Bunlar da mübarek eşek ölüsü kadar ağırlardı. Tam koltuğu yerleştirecekken kapı sertçe açıldı. Durup baktığımda Arel yüzünden bariz şekilde öfkeli olduğu belli oluyordu.

"Lal, yanıma gel, bırak artık temizliği, bunlar senin işin değil!" dediğimde ses tonundan korkarak yanına gittim ve odamıza çıktık. Bir elini yanağıma koyup okşayarak konuşmaya başladı.

BENİM LÂL HAYATIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin