Aşağıdaki hararetli konuşmayı odamdan duyabiliyordum. Korkuyla nasıl giyindiğimi bilmeden çabuk olmaya çalıştım.
"Yaptıklarınızı anlatalım istersen. O zaman Bade'nin yüzüne bakabilecek cesaretin olacak mı görelim?" dediğini duydum Atilla'nın.
"Sen beni tehdit mi ediyorsun lan!" diye cevap verdi Cesur da.
Merdivenden inerken neyden bahsettiklerini anlamaya çabalıyordum.
Onları görebildiğimde Atilla salonun bir ortasında yüzü düşmüş öfkeli bir halde ona bakıyordu.
Cesur işaret parmağını ona doğru sallarken göğsünü bir horoz gibi dikleştirdi.
"Bir daha Bade'nin bir metre bile yakınına yaklaşmayacaksın!"O sırada Atilla'yla göz göze geldik. Onu görür görmez göremediğim ayların verdiği açlık gözlerimin içini hüzne boğmuştu.
"Bade, Bade sen iyi misin?"
Atilla panikle yanıma gelmeye çalışırken Cesur onu sertçe geri itti."Bade bahçeye geç!"
Cesur'un sert ama aynı zamanda korumacı tavrı üzüntüyle atan kalbimi daha da coşturmaktan başka bir işe yaramıyordu."Ben..." Gözüm istemsizce yeniden Atilla'ya kaydı. "Atilla senin burada..."
"Bade! Lütfen bahçeye kızların yanına geçer misin?" Onunla konuşmama izin vermiyor aynı zamanda nazik görünmeye çalışıyordu.
"Bade, senin bu psikopatla ne işin olur! Gel gidelim. Burası, bu hayat, bu adam sana göre değil."
Cesur sinirle güldü. "Sen misin lan Bade'ye göre olan? Hamile karını bırakıp başka bir kadınla gününü gün eden, canın yanınca da kuyruğu sıkışmış kedi gibi af dilemek için onu arayan şerefsiz! Sende yürek olsa buraya gelmezdin!"
"Bir dakika ne!" Gözlerimi hızlıca kırpıştırdım. Her şey daha da karmakarışık bir hale bürünüyordu.
"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"
"Biliyorum." Cesur'un gözündeki öfke ateşi bir türlü sönmüyordu. "Vicdansız bir ailenin vicdansız oğlu. Azıcık ahlak olsa doğrusu neyse onu söylerdiniz Bade'ye."
"Ulan ben seni var ya!" Atilla Cesur'a yumruk savurmak için öne atıldığı sırada, Cesur, çevik bir hareketle yana kayıp ona çelme takarak sırtından yakaladı ve karnına bir yumruk indirdi.
"Madem öyle anlat her şeyi Bade'ye. Hangisinden başlamak istersin?"
Kafam allak bullak olmuştu. Kim, neyi anlatacaktı? Cesur onu nereden tanıyordu?
Atilla sessizce soru işaretleriyle dolu yüzüme bakıp hemen sonra bakışlarını kaçırdı. Cesur'un onu nereden tanıdığını bilmek için daha çok sabırsızlanmaya başlamıştım.
Atilla'nın ailesi kendi hallerinde sıradan bir aileydi. Annesi ve babası öğretmenlikten emekliydi. Ömrünü tek çocuklarını iyi yetiştirmeye adamışlardı.
Öyle de olmuştu. Atilla iyi bir üniversitede biyomedikal mühendisliği okuduktan sonra yurt dışında yüksek lisans ve doktorasını tamamlamış, burada iyi bir şirkette güzel para kazanan bir mühendis olmuştu.
Onunla da zaten bu sayede tanışmıştım. O dönem özel bir hastanede çalışıyordum. Cihazlarımızdan biriyle ilgili bir sorun çıkmıştı ve her nasılsa onunla iletişime geçmiştim. Normalde bu gibi şeylerde farklı kişiler görevlendirirler ama o gün olay öyle gelişmişti.
Aradan iki ay sonra onunla bir konferansta yine tuhaf bir şekilde karşılaşmıştık. Yeni geliştirdiği cihazı tanıtım için gelmişti. Fazlaca alkış toplamıştı. Özgüveni, kendinden emin duruşu, düzgün diksiyonu takdire şayandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomanceBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...