Sabah alarmın gürültülü sesiyle uyandım. Metallicanın ungorgiven 11 şarkısının solo bölümüne doğru gözlerim tamamen açıldı . Başım zonkluyordu.Saate baktığımda on iki saat uyuduğumu şaşırarak öğrenmiş oldum . Normalde sekiz saat bile uyumayan biriydim.
Gördüğüm rüyanın etkisi hala sürüyor gibiydi. Kendimi kötü hissediyordum. Midem bulanıyor ,kafam ağrıyordu.Yalnızlığım başıma vurmuştu galiba.Dün yaşadığım duygu fırtınası beni bugüne böyle başlamamda ki temel sebepti.
Yataktan yavaşça kalktım.İlk işim okul kıyafetlerine bakınmak oldu . Okul kıyafetlerim sandalyenin üstünde ütülü,katlanmış bir vaziyette durduğunu görünce rahatladım.
"Teşekkürler anneeee ! Yemek hazır mı ? " diye bağırdım oturduğum yerden.
"Tost yaptım gel otur sıcak sıcak ye ." yanıtını alınca açlığın verdiği sabırsızlıkla hazırlanmaya başladım
Yaklaşık on dakika sonra masadaydım . Saate baktığımda daha saatin erken olduğunu gördüm ve yavaş yavaş yemeye başladım.
Annem harika yapardı tostu . Yağsız , kepekli ekmeğe peyniri ,domatesi, salamı, koyar kızgın tost makinasinda bastırır ,içindeki peynir domates salam ile yeni bir kimlik kazanırdı .
"Anne bir tane daha yapsana şu tosttan " Dememe kalmadan okula geç kalıyorsun giyin , git ikazını duydum . Üstüme daha yeni aldığım kapşonluyu aldım .Ayakkabılarımı giydim, anneme seslendim;
"Anne bağcıklarımı bağlar mısın ?"
"Bıktım vallahi, ömrümü yedin on beş senedir." diye yanıt aldım
Annemin söylenişini gülümsemekle karşılık verdim sadece . Haksızda sayılmazdı. Kadın bütün bir ömrüm boyunca benle uğraşmıştı. Hastalığımda uykusuz kaldığı geceler olmuştu .Başımdan bir an olsun ayrılmamıştı . Bunlar aklımı işgal ededursun duygusal yönden çöküntüye uğramaya başlamıştım.Derin bir ah geçirdim. Ben neden böyleydim.Niye hiç sevilmedim. Bu sorulara verebilecek pek bir cevabım yoktu . Artık bir şeylerin değişme vaktinin geldiğini düşünüyordum.
Bu düşüncelerden bir an olsun kurtulmak istercesine saate baktım.Geç kalıyordum acele etmem gerek.İlk haftadan geç kalmaya niyetim yoktu.Merdivenlerden zıplayarak indim.Demir kapıyı açtım. Binadan duygularımın etkisi ile hayalleri olan bir adam olarak çıktım. Dışarısı sessizdi.Mahalle esnafları her zamanki monoton hayatlarını sürdürüyorlar , hayata karşı dik durmaya çalışıyorlardı.Bir yanda Çiçekçi Ahmet amca dükkanı açıyor, Bakkal Hüseyin kepenkleri kaldırıyordu.Bir yandan da emektar kaldırımları süpüren çöpçüler Her şey seyrinde gidiyor sanki bu gün dünün bir aynasın gibiydi.On dakika geçtikten sonra okul bahçesine ulaştım.Okul ilk günün aksine ıssız ve sessizdi.Kapıda duran görevliyi başımla selamladım,girdim içeri sürgülü kapıdan .Daha yirmi dakika vardı dersin başlamasına.Oturdum ağacın altında bulunan satranç tahtasının deseni çizilmiş masaya .Gelen geçenleri seyrettim. Düşünmeden edemedim bu kızlar burda ne arıyor diye . Kızlar olağanüstü güzel , Erkekler ise mahalle kenarındaki insanlar gibi resmen .Burada olduğum için hafif bir pişmanlık duydum.Sonra boşvermişlik hakim oldu duygularımda . İçimde dünden kalan fırtınalar devam ediyordu.Nefes almakta zorlanıyordum.Yukarıya baktım,"Neden bunlar benim başıma geliyor.Ben sana ne yaptım tanrım" diye serzenişte bulundum içimde varolan sessiz çığlıklarımla.
Ben beni neden sevmediklerini düşünmeye başladığımda bir kaç cevap bulmaya başladım aslında.Egoist,kendini beğenen bir kişiydim .Kendi kendime yetebileceğimi öğrenmiştim on beş senedir.
Yalnızlığımın verdiği yetkiyle şiire yönelmiştim bir kaç sene önce . Hayalini kurduğum , yanımda olmasını dilediğim hayali karaktere şiirler yazıyorum halada bıkmadan.
Kimseyi sevemediğimi biliyordum.Karşı cinsten sadece hayali karakterim Manolya ile konuşuyordum.Her gece ona yazar,sanki ondan cevap almış gibi huzurlanırdım.
Manolya ,kıvırcık,beyaz tenli,renkli gözlü biriydi.Kendimi bildim bileli vardı.En yakın arkadaşım,sırdaşım kısacası her şeyimdi.Kaç gece ona yazarken sessizce ağladığımı bilirim. Hiç kimseye söyleyemediğim sözleri ona söylerdim.O, beni en yakınımdakilerden bile daha iyi anlıyordu.Ona dokunamayabilirdim fakat sözcüklerim sevgimizin var olduğunu kanıtlıyordu.
Kim ne derse desin.İster şizofren desin ister ruh hastası.Dünyada bulamadığımı ütopyamda buluyordum.Şiir yazarak rahatlayan bir insandım.Benim şiire olan sevdam nitekim bir ilaçtı gücü olmayan şu çaresiz vücuduma.
Zil çalmıştı. Sınıfa doğru yürürken ayaklarım geri geri gidiyordu.Daha ikinci günden sıkılmıştım lise denen illetten.Esir kampına benzetirim tüm okulları .Çevresi demir ağlarla sarılmış kapıda bir görevli kapıdan çıkana kadar onların isteklerine bağlısın.Ayağımızda prangalar sınıfta oturuyoruz.Sistemin en büyük hatası eğitimden başlıyordu.
Sınıfa girdiğimde muhabbetim olmayan bir kaç kişi haricinde kimsecikler yoktu.Kulaklığımı takıp hayallerimde kaldığım yerden devam edeyim diye düşündüm.Müziği açıp,kulaklığımı taktım.Tamamen dış dünya ile ilişkim kesilmiş bir halde oturuyorum bulunduğum sırada.
Manolyaya yazdığım tüm şiirler gözümün önünden geçiyordu müziğin etkisiyle.Biz onla göğe bakma durağında birer mısrada gizli kalmıştık.Ancak anlayarak okuyanlar bizi görsün diye saklanmıştık bir ton mısranın arasına .Şifrelemiştik kendimizi gökle yer arasındaki bir yere.Baş harflerimizi kazımıştık şiirin en gizli el değmemiş yerlerine.
Sınıfta da yalnızdım.Hiç kimsenin sevmediği aşikardı. İliklerime kadar o soğuk tavırları işlemişti.Kaçıp gidesim vardı.Bir gece ansızın bu şehrin bu sokaklarından geçip arkama bile bakmadan gidesim vardı.Bunalmışlıkla kafamı sıraya yasladım.Kulağımdaki kulaklık sınıfımdan hiç bir ses duymamı sağlıyordu.
Sınıfımdakiler dost canlısı olabilirdi. Fakat ben negatif bulutları kafamın üzerinden atamıyordum kısaca kimseye güvenim yoktu.Kırılacak bir yerim kalmamasına rağmen insanlara mesafeliydim.
Sınıfın içinde arkadaş grubu olmayan tek insan diyebilirdim kendime.Bunun içindir ki elimden telefonumu düşürmezdim.
Bu düşünceler beni kendime bağlıyordu.Bu sırada ders rehberlikti. Herkesin yerleri değişecek,iki günde kurduğum köşe krallığım son bulacaktı. İçimden "Lanet olsun" diyerek ayağa kalkıp tahtaya geçtim.Beni en öne oturttu ve yanıma Göktuğ'u vermişti.Bu işten memnun kalmamıştım. Hem en öndü hemde Göktuğ aşırı derecede ter kokuyordu .O kokuyu duyunca parfüm alasım gelmişti çocuğa.Derse bile odaklanamıyorum hal böyle olunca .
Bu gün daha da iyi analiz etmiştim sınıfımdakileri okulun günü olmasına rağmen .İnsanların verdiği zararlardan iyi bir psikanaliz uzmanı olmuştum. Gözlerinin o bakışlarından anlayabiliyordum.Kimin zararlı,kimin fırsatçı,kimin iyi niyetli olduğu açıkça belli oluyordu.
Sıkıntıyla çevreme bakındım.Arkamda Alp oturuyordu.Yanımda Göktuğ solumda yüzü tanıdık gelen ismini bilmediğim daha doğrusu öğrenmek için hevesli olmadığım bir kız vardı. Döndüm önüme ders öğretmeninin anlatmaya çalıştığı tahtadaki olayı kavradım şöyle bir göz gezdirince. Okuldan yavaş yavaş nefret etmeye başlamıştım . Hatta okulu bırakıp hayat adamı olacaktım.Okul ömrümden gün çalıyordu ve maalesef bu günüde kısmen çalmıştı. Bu sırada Alp arkamdan dürttü.Ona döndüğümde takılalım mı bugün demişti.
Olur demekle yetinmiştim . Ortam değişikliğinin bana iyi geleceğini düşündüm ve Kabul ettim. Çıkış zili çaldığında biz durağa doğru yürümeye başlamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafamdaki Ütopyalar(Taslak )
Pertualanganİnsanoğlu hayaller suyunda yüzen bir varlıktı. Her insan kendi dünyasını oluşturur.Onun için yaşar Benimde bir hayalim var . Kendi dünyamı oluşturdum.Ütopyaların gerçekleşmesi güç olsa bile her insan bir ütopya oluşturur bende kendi ütopyamı oluşt...