6. Bölüm

49 30 8
                                    

İyi ki kimse başımıza toplanmadı. "Evet, dayanamadım ve öptüm." anlatırken bile yerimde duramıyordum. Çok erkeği yakışıklı buldum, flört ettim fakat hiç biri Ekinde hissettiklerimi, hissettirmedi. Gerçekten aşığım...

"O ne dedi peki?" Geceyi beklemeden sorusunu hemen cevapladım. " 'Ödeşiriz bir gün' dedi" Gece hayla benim gibi şokun etkisinden çıkamadı. Onun bile çıkamadığı bir şoktan benim çıkmamı beklemeyin. "Gelişme var. Ben kendi çadırıma gideyim, sabah görüşürüz. İyi geceler" Gece kendi çadırına gitti ve ben tek kaldım. Uyku tulumumun içine girdim ve yarını bekledim.

Benim güzel uykumu bölen, telefon aramasıyla kalktım uykudan. Kim ama bu ya. Adaletsizlik, kim uyuyan birini uyandırır ki. Telefonu aldım ve çapak olan gözlerimle, buğulu bir şekilde hangi malın aradığına baktım. Gördüğüm isimden sonra sinir krizi geçirmemek için kendimi zor durdum. Uykumdan uyandırılmayı hiç sevmem. Arayan, 'Manyağın Teki Beyefendi'. Ben bundan kurtulmak istiyorum ya. Cevapladım, " Ne var yine, uykumdan uyandıracak kadar önemli ne var, MANYAK!" Dedim fakat şu manyak kısmında biraz bağırmış olabilirim. " Sana da günaydın, uyanmadıysan uyandırayım dedim. Güzel bir fikir" bu beni delirtmek için mi geldi dünyaya? "Günaydın da, sana kendi hakkımda bir bilgi vereyim, ben uyandırılmayı sevmiyorum aptal herif!" dedim sinirle ama o sinir bozucu bir kahkaha ile "Teşekkürler o zaman, her sabah seni uyandırırım deniz kızı" Ben ne günah işledim de bana bu cezayı veriyorsun Allah'ım? "Ben gidiyorum, kimsin bilmiyorum ama bulacağım. Bakalım o zaman bu kadar iyi gülecek misin" dedim. Tam telefonu kapatıyordum ki "Beni bulduğunda bu sözleri yine söyleyebilecek misin bakalım" dedi ve kapattım. Kalkıp gri bir eşofman giydim, üstüne ise siyah sade bir tişört. Siyah converse ayakkabılarımla kombinim tamam.  Saçlarımı güzelce at kuyruğu yaptım. Çadırdan çıktığımda 6 kişi dışarıdaydı. Ama Ekin yoktu, acaba hangi cehennemde ne haltlar yiyor bu çocuk? Benim ardımdan Gecede çadırından çıktı. O, siyah lot pantolon, beyaz crop ve ağır makyajıyla mükemmel gözüküyordu. Kimin kankası tabii. Biz odunu üstüne oturduğumuzda 3 dakika sonra Ekin çadırından çıktı. O kadar çocuğun günahını aldık ya, kendimden utanıyorum resmen. O da bizim karşıda ki oduna oturdu. Dılşadta geldi ve tam oldu. "Nehir gel senle fotoğraf çekelim, anı olur" güzel fikir, kafamı olumlu anlamda salladım. Telefonunu açtı ve telefonunu ileriye götürdü. İkimizde güzel bir gülümseme verdik. Bir ara gözüm Ekine kaydı ve bizi izliyordu. Bana göz kırptı o zalimce gülümsemesiyle. 2. fotoğrafı çekecektik fakat kamera bizi değil Ekin ve Dılşadı çekiyordu. Şimdi anladım ben... Bu Gece sanki kendimizi çekiyormuş gibi yapıp aslında erkekleri çekiyordu. Kurnazca valla, hakkını verelim yani. Bende de bulunsun demi fotoğraf "Kanka sen bana her 2 fotoğrafı atsana" dedim fakat Gece " Yok kanka, ben sadece 1. fotoğrafı atayım. Gerisi önemli değil zaten" bilerek yapıyor ama bu. Ben bunu döversem, hakkımdır. "Bak sende silinir, bende kopyası olarak kalsın" dedim "Yok sağ ol canım benim. Çok düşüncelisin ama gerek yok." Arada bir Ekin ve Dılşadın bize bakıp 'bunlar neyin kafasını yaşıyorlar' diyen bakışlarını görüyordum. Bende uzaktan böyle 2 kızı görsem aynı tepkiyi verirdim. "Ben biraz yürüyüş yapacağım, ama ilk önce öğretmenden izin alayım" dedi Gece, o sırada Dılşad "Hava almak iyi zaman, gel beraber alalım" dedi, tabii ki Gece buna hayır demez. "Olur" dedi gülümsemeyle. Beraber gittiklerinde Ekin ve ben kaldık sadece burada. Hiç birimiz kelime etmeden oturduk ve bir şeylerle oyandık. Ta ki Serkan'ın benim yanıma gelmesiyle. "Selam tavşancık" dedi güler bir yüzle, ben de ona "Sana da merhaba Serkancım" dedim, tamamen son kelimeyi birilerini kıskandırmak için söylemiş olabilirim, zaten işe de yaradı. O güzel gözleride nasıl Serkan'a öldürecekmiş gibi bakıyordu anlatamam. Aslında sadece Serkan'a değil, banada bakıyordu azizim. Korkmadım değil yani. Ekin hiç bir şey demeden ormana gitti ama içinde ki yangın, öfke orman yangınına sebep olur valla. 

Ekin ormana gideli 1 saat oldu ve hayla gelmedi. Umarım başına kötü bir şey gelmemiştir. Telefonumun melodisiyle çadırımdan çıktım. Doğru çadırdaydım, ve telefonlar çok çekmiyordu ama şuan az da olsa çekiyordu. Telefonuma baktım ve 'Manyağın Teki Beyefendi' Aradı. Cevap verdim yoksa peşimi bırakmazdı.

"Deniz kızı naber" dedi, şuan o kadar iyiyim ki anlatamam. "Sevdiğim kayıptayken, hayat mükemmel. Ben zaten şahaneyim" dedim dalga geçerek. "Sen zaten hep şahanesin" kaskatı kesilmeme sebep olan çocuğu bulacağım ve o yüzünü hastanelik yapacağım. "İltifatın için teşekkür ama senden önemli bir işlerim var. Ne söyleyeceksen çabuk söyle" dedim aceleci bir tavırla. "Yarın akşam parti olacakmış, güzel hazırlan ve bende orada olacağım. Bakalım beni bulabilecek misin?" dedi ve kapattı. Yarın parti var ve o da olacakmış, ben bu fırsatı kaybedemem. Bulmam lazım yada bulacağım demeliyim. Ben ayaktayken ormandan gelen Kakaolu kurabiyemi gördüm ve bu 1 saatte ömrümden ömür gitti valla. İnsanın ormanda başına her şey gelebilirdi de mi ama.  Alana girdiğin an beni görmeyi beklemiyordu. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu ama ben ona endişeli gözlerle bakıyorum. Hemen yanına gittim ve "Sakın kimseye haber vermeden ortalıktan kaybolma, anladın mı?" sesimi ne kadar kızgın çıkarmaya çalışsam da olmuyordu. Sanki o olduğunda bütün duvarlarım yıkılıyordu. "Neden, korkuyor musun yoksa?" bu sesi endişe değildi kesinlikle, tamda kızgınlık ve alay vardı sesinde. "Evet, korktum!" diye bağırdım. " Şu 1 saatte ömrümden ömür gitti, tabii sen anlamazsın ki!" dedim ve sinirle çadırıma gidiyordum ki kolumdan tutup kendine çekti. Birbirimizin gözlerine bakarken aramızda sadece birkaç santim vardı. Ilık nefesi dudaklarıma değerken öpmek elimde değildi. Eğer öpersem tamamen suçlu o, sebebi ise o beni kendisine çekti hakim bey. "Ömründen ömür gitti demek, sadece benim için mi yoksa Serkan içinde gidiyor mu ömrün." dedi, ben ise dürüst olmayı seçtim. Gözlerim dudaklarına dalaşırken onunda gözleri benim dudaklarımda oyalanıyordu. "Sadece sana Ekin, sadece sana..." ve o dudaklarıma yapışması bir anda oldu. Ona karşılık vermedim ilk başta ama sonrasında ellerim ensesine gidip ona karşılık verdim. Bu benim ilk değildi ama ilk gerçek öpücüğümde. Bu anı kafamda asla silmeyeceğim. Büyük tutkuyla beni öpmeyi bıraktı ve "Ödeştik sanırım" dedi o güzel gülümsemeyle. Ona cevap olarak "Öde-" "Gençler burada ne oluyor acaba" daha cümlemi bitirmeden arkadan Uğur Hocanın sesini duyduk ve hemen birbirimizden ayrıldık. Bu utanç içinde bir ömür yaşayamam, ilk bulduğum fırsatta kendimi öldüreceğim. 

Bu bölüm bu kadar, beğendiyseniz oylamayı unutmayın <3

GİZLİ AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin