1.Bölüm

238 12 5
                                    

Bugün şanslı günümdeyim.Gri bulutlarla çevrili,hafif yağışlı ve ona eşlik eden sert rüzgarların estiği bir pazar günü.İnsanlar evlerine bir an önce gitmek için hızlı adımlarla ilerlerken,ben kendime yakıştığı gibi dışarı atmıştım kendimi. Neden eve gitmek istiyorlar anlamıyorum. Eminim onlar da beni anlamıyorlardır. Zaten ne zaman anladılar ki ?

Ellerimi siyah yağmurluğumun cebine sokmadan önce müziğin sesini biraz daha açtım. Kafamın içinde dönen şüpheleri duymazdan gelerek kontrol amaçlı arkamı dönüp baktım. Evet kimse beni takip etmiyordu. Kimse bana saldırmaya da çalışmıyordu. Az sonra gelip biri boğazıma bıçakta dayamayacaktı.Kendime kızarken,şarkıya odaklanmaya çalıştım. Havanın tadını çıkarmalıydım. Çoktan çalan şarkıya kaptırmıştım kendimi. İşte bu benim hayatımdı.

Dış görünüşümden bahsedecek olursam; yaklaşık 1.72 boylarında 60 kilo civarındaydım. Belime uzanan siyah saçlara sahiptim. Kahverengi gözler,uzun kiprikler. Hiç bir zaman ısınmayan buz gibi ellerim vardı birde. Siyah beni anlatan tek renkti.

Dinlediğim müzikler genelde metal tarzıydı. Güçlü hissetmeme yardımcı oluyorlardı. 18 yaşımı bitirmiştim daha bir kaç ay önce. Ama sınıfta kaldığım için hala 12. sınıftaydım. Birazda iç dünyamdan bahsetmeliyim. Kimseye açamadığım belki de sadece açmaya korktuğum dünyamdan. Sürekli şüphelerle,korkularla yaşayan,güven,sevgi,mutluluk,huzurdan yoksun yalnız başıma geçen bir hayatım vardı. Tabi buna yaşamak denirse. Kim isterdi ki bu hayatı ?

Sürekli şüphe içinde yaşamak.. Ah,gerçekten berbattı. Ama buna engel olamıyordum. Yıllardır gördüğüm tedavilerin bana hiçbir yararı olmamıştı. Belki de ailem destek olmalıydı ? Ya da bir kaç yakın arkadaş fena olmazdı. Ama yok,boş hayallerle kendimi kandırmama gerek yok.

Birkez daha arkamı dönüp birinin peşimden gelip gelmediğini kontrol ettiğimde hala rahatlamamıştım. Hemen ilerdeki banka oturup etrafa daha iyi baktım. Büyük bir ihtimalle şiddetli yağmur başlamadan evlerine yetişmek isteyen bir kaç insan dışında kimse yoktu. Yalnızlığı seviyordum. Hemde çok. Şu zamana kadar sanırım dört sevgilim olmuştu. Beşte olabilir emin değilim. Bir hafta sürerdi ilişkilerim genelde. Kimse bana tahammül edemezdi. Ben bile kendime tahammül edemezken,nasıl başkalarından beklerdim ki bunu?

Doğru düzgün sevemedim kimseyi zaten şu güne kadar. Çünkü izin vermediler sevmeme. Sevmek neydi onlara göre? Sarılmak,öpmek,el ele tutuşmak? Ah,hayır. Bu bana göre değil. Bu yüzden yalnızdım belki de. İnsanlar.. Hiç bir zaman anlayamadım onları,isteklerini,duygularını. Onlar da beni anlamazdı zaten.  Fazlasıyla olumsuzum evet. Bu zamana kadar yaşadığım herşeyin büyük bir payı var bu olumsuzlukta. Sürekli dışlanan,sevilmeyen taraf olmak.. Gerçekten zor zamanlardan geçtim. İntihar ettim,ölmedim. Kaçtım,geri getirildim. Bende artık yaşamanın yollarını arıyorum son zamanlarda. Yalnızlıktan asla şikayet etmedim,en azından insanlardan daha huzurlu. Ama aile sevgisi nasıl bişey hep merak etmişimdir. Ya da yakın arkadaşlarla yapılan eğlenceler,partiler,geziler.. Bana o kadar yabancı ki bu kelimeler.

Düşüncelerimle boğuşurken kulaklıklarımı çıkardım ve yağmurun sesine odaklanmaya çalıştım. Sırılsıklam olmuştum ama yağmur beni rahatlatıyordu. Bir süre daha oturduktan sonra eve dönmeye karar verdim. Kulaklıklarımı takacağım sırada bir ağlama sesi duydum. Emin olamadım çünkü çoğu zaman aslı olmayan sesler duyardım. Her zaman ki paranoyaklıklarımdan biri sanıp yoluma döneceğim sırada tekrar aynı sesi duydum. Gidip bakmaktan bir zarar gelmezdi değil mi?  Sese doğru ilerlerken,ağlayanın bir erkek olduğunu anlamıştım.

Tam karşımda başını ellerinin arasına almış,sırılsıklam olmuş,ağlayan bir adam duruyordu. Yüzünü göremiyordum. Ama siyah saçları vardı tıpkı benim gibi. Siyah postalları,deri çeketiyle ikizim diyebileceğim biri karşımda oturuyordu. Sanırım o da benim gibi yağmur başladığından beri burdaydı.

Benim karşısında dikildiğimi farkedecek ki kafasını kaldırdı ve bana baktı. Gözleri koyu kahverengiydi. Kayıp kardeşim falan mıydı bu ?
Altı kızaran gözlerle bana bakmaya devam ederken verdigim hiç bir tepki yoktu. İkimizde konuşmuyorduk. Tek bir mimik dahi oynamıyordu yüzlerimizde. Yaptığımız tek şey birbirimize bakmaktı.

O şekilde beş dakika durduktan sonra gitmeye karar vermiştim. Yanından geçeceğim sırada beni kolumdan çekip sarıldı ! Bana sarıldı ? Hayatımda ilk defa gördüğüm bu gerizekalı bana sarıldı ! Sarılmaktan nefret ederim ! Ve bu gerizekalı gelip bana sarıldı ? Hemde bana sormadan? Bir kaç saniyelik şoktan sonra onu omuzlarından ittirdim ve postallarımla karnına mükemmel bir tekme attım. Tekmenin sertliğinin yanı sıra postallarımın sertliği daha da yakmıştır o gerizekalının canını. Bir tekme daha attığımda yere düştü. Yanından geçip gideceğim sırada bir tekme daha attım. Abarttığımın farkındaydım ama bu beni rahatlatıyordu.

Sarılmaktan nefret ediyordum. Ama o gerizekalı bana sarıldığında çok farklı şeyler hissetmiştim. Farklı bir yerdeydim sanki. Daha önce hiç hissettmediğim şeyler. Garip bir kokusu vardı. Tam tanımlayamıyorum ama huzur verici bir kokuydu. O aptala ait olmasaydı saatlerce koklayabilirdim.

Kulaklıklarımı takacağım sırada arkamdan birinin seslendiğini duydum.
"Hey sert kız,adım Demir ! "
Ses tonunun bu kadar etkileyici olmasınamı sinirlenseydim yoksa onca tekmeyi yemesine rağmen arkamdan bağırmasına mı ?

PARANOYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin