1 Ay Sonra
Soğuk iyice içine işlerken tanıdık olduğu havayı içine çekti William sakince. İngiltere eskisinden çok daha güzele benziyordu. Soyluların çocukları ile beraber oynayan köylü çocuklar. Paranın mutluluğu satın alamayacağı bir dünya tam da istediği bir yere dönüştüğünü hissediyordu. Tabii William bunların hepsine daha sonra da bakabileceği tarafındaydı. Ne kadar tadını çıkarmak istese de açık olmalı ki şu an en büyük mesele bu değildi. Katili bulup bütün işleri kapatması lazımdı. Açık olmalı ki kolay olacaktı. Çünkü gelme sürecinde hiç cinayet işlenmemişti. Ya kraliyet de görevli biri ya da bağlantılı biri olma ihtimali yüksekti. Ama tabii olmama ihtimali de vardı ya kraliyeti kullanan biriyse-
"Geldik Liam." duyduğu sesle yanındakine dönen William gülümsedi. 'Tamam' diyerek açılan kapıdan dışarıya adımını attı ve kraliyet sarayına boş gözlerle baktı. 'Ülke de değişmeyen tek şey buranın yaydığı kibar olsa gerek.' diye düşündü ve birden soğuk elinde hissettiği sıcacık elle Sherlock'a dönüp tekrar baktı. Sherlock alnını alnına yasladı ve eliyle yanağını yavaşça okşadı. Sıcak his ile gözlerini yavaşça kapatan William,
"Haksızlık." dedi mırıldanarak. 'Sherly bu kadar tatlı olman haksızlık.' diye düşündü devamında. Sonrasında ise kafasını uzaklaştırarak elini Sherlock'un kafasına götürdü ve saçlarını okşadı. Yumuşak his elini sıcakça kaplarken gülümsemesi büyüdü.
"Liam geri dönelim." dedi Sherlock aniden huzurlu olan yüzünü ani bir mutsuzluk kaplarken William tekrar düşündü. Ya başlarına kötü bir şey gelirse? Sherlock bu mutluluk için çok çabalamıştı. Şimdi böyle davranmak bencillik değil miydi? Sherlock'un tüm emeklerini boşa harcamaktı. Kendisine bu kadar bencil olduğu için kızıyordu ama korkmuyordu. Sherlock en kötü senaryoyu yaşasa bile, kendisi en kötü senaryoyu yaşasa bile asla ama asla Sherlock'u bir uçurumun kenarında yalnız bırakmayacaktı. Sherlock'a bunun yeminini vermişti. Sherlock ona geldiği ilk günden beri yemini geçerliydi. Asla ama asla bırakmayacaktı.
"Haha. Ne oldu yoksa beni başımıza kötü bir şey gelse bıraka-"
Birden ağzını kapatan elle beraber sustu. "Nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin Liam. Ben seninim ve sen benimsin. Ne olursa olsun asla bırakmayacağım seni." dedi. Devemında sıkıca sarıldı ve mırıldandı. "Kimse seni benden alamaz." Tabii fısıltı şeklinde çıkan mırıltıyı asla ama asla William duymamıştı.
_
Birden Mycroft Holmes'un gelmesiyle ayrılan -daha doğrusu sadece William ayrılmıştı- Kraliyet sarayına girdiler. Mycroft önden rehberlik ederken her konuşmasında Sherlock gözünü sıkılmışçasına deviriyor ve iç geçiriyordu. William ise içinden biraz da olsa özlem duymaya başlamıştı. Albert ve Louis'i özlemişti. Acaba onları görebilir miydi?
Düşüncelere daldığı sırada birden girdikleri uzun koridor da karşılarına çıkan 10 Kraliyet askeri etraflarını sardı ve yürürken eşlik etmeye başladılar. 'Kraliçe'nin korumaları.' kim olursa olsun her zaman koridora girenleri karşılar ve eğer kraliçe onları yanında istiyorsa da konuşma sırasında içeride bulunurlardı.
Büyük altın işlemeli koridorda ki tek kapıya geldiklerinde Sherlock William'ın elini sıkıca tuttu. Ona cesaret vermek ister gibi gözükebilirdi ama William biliyordu ki Sherlock şu an korkak bir kedi gibiydi. Sherlock kaybetmekten, bulduğu, yarattığı, huzuru kaybetmekten korkuyordu. William da onu teselli edemezdi. Bu konuşma bitene kadar hiçbir şey kesin değildi.
"Girin." Kapı açılırken gerginlik çoğaldı.
_Konuşma kısa sürmüştü tabii William ile olanı değil. Kraliçe geldiğinde yüzünde sıcak bir gülümsemeyle karşılamıştı Sherlock ve William'ı. Uzun koridorun en ucunda tahtında oturan Kraliçe gülümsemesiyle etrafa ışıklar saçıyordu. Kraliçe'nin asla yaşlanmayacağı veya güzelliğini asla kaybetmeyeceği bir gerçekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angels Like You | SherLiam +18
Romance"seni yakaladım" "bana baktığın zaman benim neler hissettiğimi biliyor musun? gerçekten doğrunun ne olduğunu hissettim. bir meleğin nasıl görünebileceğini gördüm. cennetin nasıl bir yer olduğunu fark ettim. cehennem beni yanına almadan önce, uçu...