hyunjin, yanındaki bedenin kıpırdanmasıyla gözlerini açtı.
"seni uyandırdım mı?" dedi sevdiği adam, yatakta oturur vaziyette, kucağındaki dori'yle.
"evet." dedi hyunjin ve minho'ya sarıldı. minho gülümsedi ve dori'nin gitmesine izin vererek belindeki elleri okşadı. hyunjin'in kolları arasında arkasına döndü ve güzel sevgilisinin alnına bir öpücük kondurdu.
"böyle uyanmayalı çok oldu." dedi hyunjin huzurla gözlerini kapatarak.
"yaklaşık üç yıldır böyle uyanıyoruz, hyunjin." dedi minho garip bir surat ifadesiyle.
hyunjin bir süre sessiz kaldı. içinde garip bir his vardı ama bu hissi anlamlandıramıyordu. minho, hyunjin'deki garipliği görmezden gelerek "kahvaltıya ne istersin?" diye sordu ve hyunjin'in dağılmış saçlarını düzeltmeye başladı. hyunjin o sırada içindeki hissi istemsizce boşvermiş, minho'nun gözlerini incelemeye başlamıştı. minho ne zaman ona baksa, hyunjin gözlerinde yıldızlar görürdü. sevgilisinin ona olan bakışları hyunjin'in ağlamak istemesine neden oluyordu.
"pankek." diye cevap verdi. "şu küçük olanlardan."
"onları yapmak çok zor." diye sızlandı minho. "normal yapsam olmaz mı?"
hyunjin omuz silkti. "fark etmez, boyutunu sana bırakıyorum o zaman." dedi ve minho'nun dudaklarından küçük bir öpücük çalıp lavaboya gitmek üzere yataktan kalktı. arkasından da minho kalktı, mutfağa gitti ve malzemeleri çıkardı. hyunjin de mutfakta kendisine katıldığında ona meyveleri dilimlemesini söyledi ve pankek hamurunu hazırlamaya başladı. meyveleri doğramayı bitirdikten sonra evdeki üç kedi ve kkami'nin mama ve su kaplarını doldurdu. mama seslerini duyunca dörtlü adeta uçarak gelmiş ve yemeğe başlamışlardı bile.
şakalaşarak kahvaltılarını hazırladılar. onlar masayı kurarken kkami yanlarına geldi ve hyunjin hemen masayı hazırlamayı bırakıp kkami'nin yanına gitti. minho başını onaylamaz bir şekilde salladı ve hyunjin'i azarlamaya başladı. hyunjin onun azarlamalarına gülerken minho çoktan masayı hazırlayıp, masadaki yerini almıştı bile. hyunjin de kkami'yi bırakarak minho'nun karşısına oturdu.
hyunjin, tabaktaki küçük pankeklere baktı. minho her ne kadar söylense de, ona istediği pankeki yapmıştı. uzun saçlı gülümsedi ve üstü meyvelerle dolu pankekten tabağına alıp yemeye başladı.
"sadece pankek yeme, masada başka şeyler de var." dedi karşısındaki minho ve tabağına kahvaltılıklardan koymaya başladı.
"bu kadar çok şeyi yiyemem!" diye sızlandı hyunjin.
"yemen lazım çünkü artık tabağındalar." dedi minho ve sevgilisine gıcık bir gülümseme sundu.
hyunjin oflayarak tabağındakileri yemeye devam etti. o sırada kkami de hyunjin'in yanındaki sandalyeye oturmuş, hyunjin'in ona bir şeyler vermesini bekliyordu. hyunjin tabağındaki peynirin birazını ona verdi ve sohbet ederek yemeklerini bitirdiler.
masayı topladıktan sonra atıştırmalıklar hazırlayıp oturma odasına geçtiler. izlemek için bir şey seçmeye çalışıyorlardı.
"bu arada," diye lafa girdi minho. "bugün dışarı çıkmam lazım."
"nereye?" diye sordu hyunjin, netflix'de gezerken.
"chan ile buluşacağım. kafeye gideceğiz." dedi ve saate baktı. "daha dört saat var gerçi."
hyunjin kafa salladı. "young royals izleyelim mi? güzele benziyor."
"izleyelim." dedi minho ve yanındaki hyunjin'in saçlarının arasına bir öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
train to nowhere, hyunho
Fanfictionhyunjin, pencerede beliren silüetle arkasına döndü. kanlı ellerini suratından indirdi ve şokla ona baktı. "minho?" "gel." dedi ve elini ona uzattı sevdiği adam. "sana yolu göstereceğim." [oneshot, angst.]