after like

173 27 50
                                    


Savaşlar beraberinde büyük yıkımlar, galibiyetler, yenik düşüşler ve yoğun duygularla birlikte gelirdi. Savaşların bir kazananı olmazdı çünkü herkes bir şeylerini bu yolda feda edip kaybederdi. Korkak olanlar ise kaçar, bir köşede ölümü bekler ve pişmanlıkları içinde kendini yer dururdu. Düşününce savaşlar bir aşk gibiydi. Kazananı yoktu, büyük yıkımlar yaşatırdı insana. Aşkına yenik düşerdin, hissettiğin duyguları icinde tutamaz olurdun ve eğer korkak olursan hayatın boyunca pişman olurdun. Pişmanlık ise aşka özlem katardı.

Özlemek neydi? Rei kendi kendine sorduğu bu soruya cevabı ağrıyan kalbiyle yine kendi kendine verdi. Özlemek canını acıtsada sonuna kadar sevmekti. İnsanın kalbini sızlatır ve sevdiğini, kalp sızısı yapardı. Rei'nin de bir kalp sızısı vardı. Kendisinden kilometrelerce uzakta, konuşmaya cesaret edemediği o zambak kokulu sevdiği...

Rei'ye bunları düşündüren elindeki kitaptı. Sakince düşüncelerinden ayrılıp kitabı aldığı rafa koydu ve kitapçıdan hizla ayrıldı. Özlüyordu, deli gibi konuşmak ve ona sarılmak istiyordu ama korkaktı. En başında yaptığı korkaklık onları bu hale getirmişti zaten. Akşam vakti boş olan parkta bir banka oturdu ve derin bir iç çekti. Eli sürekli beş yıl önce sevdiğinin aldığı, ucunda minik bir inci olan, kolyesine giderken aklına dolan anılarla gözleri doldu. İnci tanem derdi Jiwon ona hep. Jiwon... Adını anmaya bile korkuyordu ya son zamanlarda, içinde büyüyen özlem, onu geri dönüp 'ben geldim!' demesi için sıkıştırıyordu ancak geri dönse bile Jiwon'un bu beş yılda kurduğu düzeni mahvetmek istemezdi.

Yine de insan kalbine yenik düşebilirdi ya, Rei de bunun büyük örneklerindendi. Ertesi akşam uçağa atlamış ve ailesine iş için gidiyorum diyerek yalan söylemişti. Halbuki iki hafta önce başvurduğu Güney Kore'deki sirket onu işe kabul etmiş miydi onu bile bilmiyordu. O yalnızca geri dönmek istiyor ve bu sefer cesur davranabilmek, ailesinden korkmamak istiyordu.

Bir otele yerleşti önce sonra da ilk işi o eve gitmek oldu, anahtarları hala duruyordu ama yıllar sonra onları kullanmak istemedi. Onun yerine yıllar önce büyük hayallerle tuttukları evi dışarıdan izlemeye başladı. Dış boyası yer yer lekelerle dolmuş ve eskimişti. Yıllar, dedi. Yıllar geçti bu evden mahrum kalışının üzerinden.

Koluna dokunan bir el hissetmesiyle gözlerini evden ayırıp yan tarafına baktı Rei. Eş zamanlı olarak kalbi sızladı, kalp sızısı gözlerinin önündeydi. Yıllar güzelliğinden hiçbir şey eksiltmemiş aksine olgunlaşmak onu asil göstermişti. Ne diyeceğini bilemedi, gözleri artık sarı olmayan saçlarında dolaştı. Parıldayan gözleri buluştu sonra. O bacaklarının tutamayacağını hissederken Jiwon bunu hissetmiş gibi kolunu tuttu sıkıca. Düşmesinden korkar, gitmesinden korkar gibi bakıyordu.

"Jiwon-"

Düşen bir damla yaş ikisininde ağlamasına sebep olurken Jiwon onu hemen kolları arasına almıştı. İyice sarılıyor ve sanki yok olabilirmiş gibi istemeden sıkıyordu Rei'yi.

"Ben üzgünüm, gitm-"

"Sus olur mu? Bu sefer konuşmak istemiyorum. Her şeyi öğrendim, annen ve babanın seni zorla götürdüğünü biliyorum. Onlara karşı çıkmayacağını da tahmin ettim. Sen her zaman korkardın onlardan, seni tanıyorum, inci tanem. Ve bu yüzden bekledim seni, geleceğini ve bizi unutmayacağını biliyordum. Herkes güldü, bana unutmuştur o seni, dediler. Onlar seni tanımıyordu inci tanem, seni en iyi ben bilirdim."

İkisi de kendilerini kaybetmiş şekilde ağlarken Jiwon içindekileri tek tek sıralamış ve Rei'nin içine bir miktar su serpmişti.

Ne kadar olduklarını bilmedikleri bir süre boyunca o kaldırımda sarıldıktan sonra eve girdiler. Ev ayni eskisi gibi duruyordu, değişen tek şey ise duvardaki tablolar ve eve sinen ada çayı kokusuydu. Rei kendini gerçek evine gelmiş gibi hissediyordu.

zambak kokuyorsun, aynı eskisi gibi - [reiliz] [oneshot] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin