Londra...
Ecrin Duru'dan;
Yağan yağmuru aldırmadan elimdeki kitapları başıma siper edip karşı yola geçtim. Eve ulaşmama sadece bir kaç sokak kalmıştı.
Etrafta koşuşturan insan manzarasına artık öylesine aşinaydı ki, sanki en usta ressamın elinden çıkan tablolar gibiydi.
Son caddeyi de geçtikten sonra adımlarımı daha da hızlandırıp kendi evime ulaştım.
"Nerede bu anahtarlar ya?"
Çantamın içindeki karışıklık anahtarımı bulmaya çalışırken birden evin kapısı açılı verdi.
"Laura, kusura bakma tatlım. Uyuyacağını söylemiştin ancak sanırım fazla gürültü yapıp uyandırdım seni," cümlemi henüz tamamlamıştım ki, başımı kaldırıp karşımdaki kişiye baktığımda beni karşılayan bir çift yeşile yakın ela gözler oldu.
"İçeri girmeyecek misin? "
" Hı? "
Yanlış eve mi gelmiştim? Londra'nın göbeğinde yanlışlıkla geldim bu evde onunla rastlamam ihtimali yüzde kaç olabilirdi ki? Koyu siyah saçları gündüz ışığında elmas gibi parlıyordu. Yeşile yakın ela gözleri ise her zaman ki muzip parıltısı taşıyordu. Sol yanağındaki gamzesini belirginleştiği. Ellerini iki yana açtı ve dişlerini gösterek sırıttı.
"Kelebek, beni gördüğüne sevinmesin mi?" dedi isim takma konusunda başarılı olan Kaan, özgür ruhlu yaşam tarzımdan dolayı bana kelebek diyordu.
Bu arada Kaan, babamın evlatlığı. Kaan benden bir yaş büyüktü. Kalbim resmen yerinden çıkarcasına atarken, içinde bulunduğum şoku atlatmaya çalıştım. Donuk yüzüme öyle bir gülümseme yayıldı ki, ağzım kulaklarıma değecekti.
"Kaan."
Bu ismi döküldüğünde dudaklarımdan heyecandan elim ayağım dolaşmıştı. Kalp krizi geçiriyorum gibi elimi kalbime koydum ve gözlerimi kırpıştırdım.
Sonunda kendime geldiğimde elimdeki kitapları, Laura'ya vererek ona doğru koşmaya başladım.
Kaan, sırıtarak güçlü kollarıyla. Beni yakaladı ve kollarını belime dolayıp hava kaldırdı. Kaan onbir yaşında bir anda uzayıp bana fark attığından beri boyuna yetişmesi hep zor oluyordu, o yüzden sarılırken genelde bu hareketi yapardık. Kaan'nın şuan burda olması benim içimdeki kasveti silip süpürmüştü. Kaan sadece kardeşim değildi... Arkadaşım, dostumdu.
"Aman Tanrım" dedi Kaan soluyarak.
"Kelebek, kelimesini atıyorum artık tam bir panda olmuşsun. Çok ağırsın!" suratımı buruşturarak homurtulu bir ses çıkardığında, daha çok gülmeyi başladı.
"Sana aldığım donutları atsam iyi olacak," dediğinde tırnaklarımı, Kaan'nın boynuna geçirdim.
Acı dolu bir inilti ses çıkardıktan sonra Kaan kollarını belime daha çok dolayıp başını boynuma gömdü.
"Bu hareketi bile özlemişim."
Geriye doğru çekilerek yüzüne baktım ve "Bende bunu," diyerek parmağımı gamzesini bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNU BOZUYORUM (Kitap Oluyoruz)
Mistério / SuspenseEcrin Duru, beş sene sonra kasabaya döndüğün de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Kirli oyunlar dönüyordu. Herkes bu oyundaydı. Sırların ardına gizlenmiş ailesi bile... Peki kız kardeşi Nisa bu oyunda yeri neresindeydi? Peki gerçekte neydi o...