Aile, aynı cehennemde yanmayı kabul ettiğin kişilerdir,
Bir gün aynı cennette buluşacağımızı umut ederek.
Ölüm...
Hayatta aslında tek bir gerçeğin var olduğunu şu an anlıyorum. Ölümden başka her şey yalandı. Her şey sadece çocuksu bir oyundu. Tek gerçek vardı ki, o da hepimizin bir gün eninde sonunda gidecek olmasıydı. Fakat en acısı, alıştırmadan, aniden kapıyı çarpıp gitmekti.
İnsanın kendi canı yanmadan, kendi kalbi paramparça olmadan ölüme inanması galiba imkânsız oluyordu.
Parmağımı kaldırıp buharlaşan cama, minik bir melek çizdim.
Kız kardeşim için...
Sakinleşmek için müzik dinliyordum ama mümkün değildi. Kulağımdaki kulaklık, yavaşça omzunun üzerinde doğru saçlarımın arasında kaydı. Geri takmak yerine. Ellerimi yüzüme kapatıp kendime sakinleştirmeye çapalarken bunun gereksiz olduğunu biliyorum ama elimden başka bir şey gelmiyordu. Çaresi yoktu. Yanağımdan boynuma doğru süzülen yaşları silecek takatım yoktu. Kalmamıştı. Uzun zaman önce ağlarken o yaşların boşu boşuna silindiğini öğrenmiştim.
Silsem de fark etmiyordu. Yerine yenileri, daha acı dolu olanları geliyordu çünkü.
Hayatta her zaman olduğu gibi...
Başını iki yana salladı "Biz onsuz ne yapacağız, Ecrin? Onsuzluğu hiç düşünmedim ki ben. Başım sıkıştığında, Burak'la tartıştığımda, kendimi çıkmaz da bulduğumda hemen onu arardım. Ben şimdi kimi arayacağım?" diye sorduğunda derin bir nefes aldı. Haklıydı. Biz onsuz yaşamanın nasıl olacağını hiç düşünmemiştik ki. Bedeninden yayılan gerginliğin kokusu burnuma doluyordu. Gözlerinin etrafı ağlamaktan kızarmıştı. Elaları yeşilin berrak bir tonu olmuştu ve hala dolu doluydu.
Derin bir nefes aldım ve elini kavradım. Parmaklarını parmaklarımdan arasına geçirip sıkıca tutuğunda başını yeniden koltuğa yasladı. Ben ise yanağımı omzuna dayayıp gözlerimi yumdum. Hayatım ne ara bu hale geldi diye düşünmeye başlamıştım. Ah, evet, babamın ölümünden sonra...Beş sene önce babam öldüğünde, geriye altı çocuk bırakmıştı. Yirmi yedi yaşında ablam Melike, yirmi dört yaşında abim Burak, yirmi bir yaşında ben ve ikizim Nisa, yirmi yaşında Berra, on dokuz yaşında Aysıla...
Ağlamamak için kendimi sıkıyordum ve bu ister istemez tüm vücudumun titremesine neden oluyordu.
"Abimle de böyle olmuştuk," diye fısıldadı bir şekilde dile getirmişti. Elfida halamın dikiz aynasından da bana baktığını fark ettim. Babamın öldüğünde Elfida halamla İtalya'da yaşamaya başlamıştık. Psikolojik danışmanlık yapıyordu, işi gereği genellikle geç gelip mutlaka şarabını içtikten sonra uyurdu. Bana kalırsa önce kendi şarap bağımlılığını tedavi ettirmeliydi. Neyse ya yine de çok tatlı bir kadındı ve onu seviyordum. Benimle yaşamayı neden kabul ettiğini bilmiyordum, fakat sarhoşken onun odasına taşıdığım sırada anneme olan borcunu asla ödeyemeyeceğini mırıldandığından emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNU BOZUYORUM (Kitap Oluyoruz)
Mistério / SuspenseEcrin Duru, beş sene sonra kasabaya döndüğün de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Kirli oyunlar dönüyordu. Herkes bu oyundaydı. Sırların ardına gizlenmiş ailesi bile... Peki kız kardeşi Nisa bu oyunda yeri neresindeydi? Peki gerçekte neydi o...