21

632 55 46
                                        

O gün Jungkook'un kollarında bayıldıktan sonra gözlerimi evde kendi yatağımda açmıştım. Yanımda kimse yoktu çünkü Jennie yalnız kalmak isteyeceğimi düşünüp herkesi evden kovmuştu. Buna Bambam yüzsüzü de dahildi. Yüzündeki o 'iyi bir şey yaptığını sanan' gülümsemeyi görmüştüm ve benim hakkımda bu kadar büyük yanılabiliyor olması artık sadece midemi bulandırıyordu.

Birkaç gündür okula gitmiyordum ancak günler geçmesine rağmen susmayan telefonumdan ve bitmek bilmeyen bildirimlerimden anladığım kadarıyla partideki olayların yankısı hala devam ediyordu.

Ben ise tüm bu olanlar yüzünden dağılmış hissediyordum. Artık lanetlendiğimi ve geçmişimin hiçbir zaman peşimi bırakmayacağına inanıyordum. Ben geride bırakmak istedikçe bir şeyler hep beni buluyordu: önce Mina ile aynı okulda olduğumu öğrenmiştim, sonra Bambam gelmişti ve şimdi de herkes beni mağdur olarak anıyordu. Yıllardır kaçmaya çalıştığım o yerdeydim yine ve yaratmaya çalıştığım ben en güçlüyüm imajımın bu kadar kolay bir şekilde elimden kayıp gitmesi haksızlıktan başka bir şey değildi ama hayatım boyunca hiçbir zaman pes eden biri olmamıştım o yüzden şu an okula gitmek için hazırlanmakla meşguldüm.

Dürüst olmak gerekirse korkuyordum. Yine de korkularımın benliğimin önüne geçmesine izin vermek istemiyordum. Her şeye rağmen önüne bakabilen bir Lisa olmak istiyordum. Her şeye rağmen günün sonunda olmak istediğim güçlü kız olmak istiyordum.

Ben kendi düşüncelerimle ve hazırlanmakla yeterince meşgul olmalıydım ki kapının çaldığını son anda fark etmiştim. Jennie'nin kapı ağzında biri ile konuştuğunu duyabiliyordum ancak kim olduğunu seçemiyordum. Bir kaç dakika sonra odamdan çıkıp gelene baktım; Jungkook'tu.

Heyecanla odadan çıktım ve sevgilimin yanına adımladım. Onda en sevdiğim şey beni gördüğünde yüzünde oluşan başka kimsede görmediğim gülümsemeydi. Ona o kadar çok yakışıyordu ki bunu kelimelerle ifade edemezdim bile ve bu gülümsemenin sebebi olduğumu bilmek bana çok değerli hissettiriyordu.

Ben kolunun altından beline sarılırken o omuzlarımdan bana sarılmış ve saçıma öpücük bırakmıştı.

'Ah ne çok özledim seni. Bu kedi kaç gündür eve yaklaşmama bile izin vermedi.' Ben de çok özledim demek istesem de Jennie bana izin vermeden konuşmuştu.

'Çok konuşma tavşan. Lisa bazen kendi kabuğuna çekilmek ister.' Bilmiş bir edayla konuşan en yakın arkadaşımla gülümsedim.

Jungkook'un cevap vermek için hırsla ağzını araladığını gördüğümde hızla araya girdim çünkü ikisi de inatçıydı ve ben izin verirsem sonsuza kadar tartışabilirlerdi.

'Sevgilim, Jennie haklı biraz. Kimseyi görmek istemiyordum' dedim hâlâ sarılmaya devam ettiğimden çok da uzaklaşamadığım sevgilimin suratına bakarken. Jungkook söylediklerimle ciddileşmişti.

'Benimle de yalnız kalabilirdin. Ben her zaman senin yanındayım o yüzden bundan sonra ihtiyacımız olduğunda beraber yalnız kalalım.'

Kalbim Jungkook'un söyledikleriyle hızlanmıştı. O kadar tarifi zor şeylerdi ki o ve onun yaptıkları ya da söyledikleri... Dilim tutuluyordu genelde şu an olduğu gibi.

Bu güzel anı bozan ise en yakın arkadaşım olmuştu. İki elini de kalbinin üzerine koymuş ve yüksek sesle bağırmıştı.

'Ah tanrım, kalbim. İyi değilim sanırım.'

Biraz utanmış oluşumun biraz da heyecanlanmış oluşumun da etkisiyle bulunduğumuz ortamdan kaçmak için Jungkook'un elinden tutmuş ve onu dışarıya sürüklemiştim. Jennie'ye ise verdiğim tek karşılık göz devirmeydi. O ise bununla daha da eğlenmiş ve bir kahkaha atmıştı ve ardımızdan seslenmişti.

Burn Bridges -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin