∝
Taehyung gözlerini bedenindeki acı ile açtığından beri polis merkezinde, elleri kelepçelenmiş bir şekilde sorgu odasına oturuyordu. O'nu kelepçeleyen polis memuru bir arabanın üzerine düştüğünü söylediğinde neden her yerinin ağrıdığını anlamıştı fakat saatlerdir bu loş odada tek başına oturma sebebini hala çözebilmiş değildi. Altı üstü üzerindeki reçetesiz haplarla yakalanmıştı, neden hala onu sorgu odasında tutuyorlardı?
Çelik kapının açılmasıyla birlikte önüne düşen başını kaldırdı. Odaya giren polis memuru, kenara çekilerek takım elbiseli bir adamın içeri girmesine izin verdi. Adamın bir elinde Taehyung'un dövdüğü kılıç, diğerinde ise deri bir çanta vardı.
Polis memuru odadan çıkmadan önce, "İşiniz bitince haber verin, efendim," demiş ve kapıyı kapatarak ikisini yalnız bırakmıştı.
Taehyung ne kadar polisin arkasından bağırarak, "Telefon hakkımı kullanabilir miyim?" diye sorsa da, sorusunu cevaplandıran olmadı. "Hey, telefon hakkımın olması gerekiyor!"
İçeri giren iyi giyimli, siyah takım elbisesi jilet gibi ütülenmiş esmer adam elindeki kılıcı Taehyung'a doğru kaldırdı göstermek istercesine ve güldükten sonra kılıcı aralarındaki masaya koydu. Ardından ise Taehyung'dan gözlerini ayırmadan ve onu inceleyerek masanın diğer tarafındaki sandalyeye kurulduğunda arkasına yaslandı rahatça, sanki mekan ona aitmişçesine.
"Polis olamayacak kadar iyi giyimlisin," diye mırıldandı Taehyung. "Doktor musun?"
Adam, Taehyung'un sözlerini umursamayarak merak ile parlayan gözlerini ona yönlendirdi ve masaya doğru eğilerek, "Hiçbir şey yok mu gerçekten de?" diye sordu. "Hiç mi tanıdık gelmiyorum? Sanırım biraz incinmiş hissediyorum." Taehyung bıkkınlıkla nefes verdiğinde adam takmadı bile, konuşmaya devam etti: "Siraküza'yı hatırlıyor musun?"
"Siraküza..." diye yineledi Taehyung alaylı sesiyle. Adam onunla dalga geçiyor falan olmalıydı. Ya da akıl hastası olan suçlulara uyguladıkları yeni yöntem falan mıydı bu?
Adam, "Kuşatma," dediğinde Taehyung, histerik bir gülüşün dudakları arasından kaçmasına engel olamadı. Elbette Sirakuza'nın neresi olduğunu biliyordu, ona boşuna 'Vikipedi' demiyorlardı ama kendisi ve şu anki durumu ile olan ilgisini kesinlikle çözebilmiş değildi. Adam, yine Taehyung'un tepkisini görmezden geldi. "İkinci Kartaca Savaşı. İlk karşılaştığımız yer."
Kabaran öfkesine engel olamazken iğneleyici bir şekilde mırıldandı Taehyung: "Tabi Birinci Kartaca Savaşı kadar heyecan verici değildi ama..."
"Beni hayal kırıklığına uğrattın."
Taehyung, adamın sözlerine karşı gözlerini devirdi. "Tanrı aşkına, ne saçmalı—"
"Kim Taehyung!" Adam, yüksek ve sert sesi ile Taehyung'un sözlerini ağzına tıkadı. "Maket bıçağı ile göğsüne 'içine bak' kelimelerini oyduktan sonra on iki yaşında şizofreni teşhisi konuldu. Elektroşok işe yaramadı. Ama bunlar..." Cebinden çıkardığı hapları Taehyung'un gözleri önünde salladı. "Fena değil, değil mi?" Adam hapları önüne koyduğunda Taehyung tereddütle kaşlarını çatsa da haplara doğru uzandı. "Lütfen," dedi adam. "Çekinme, al."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the reincarnationists | taekook
FanficŞizofrenik halüsinasyonlardan muzdarip Taehyung, bir uyuşturucu alışverişinin kötü sonuçlanmasıyla kendini reenkarnasyonistlerden oluşan bir örgütte bulur. ❝Hiç daha önce gitmediğin bir yere doğru çekildiğin oldu mu? Resmini gördüğün ama hiç bulun...