❗uyarı; bu kurgu madde bağımlılığı, kendine zarar verme, çeşitli hastalıklar,küfür ve yetişkin içerik bulundurmaktadır.❗ keyifli okumalar 💖
çalma tuşuna hızlıca bastıktan sonra kırmızı renge sahip olan dönen sandalyesinde geriye yaslandı siyah saçlı. ilk defa değildi ama alışkın da değildi. ömrünü müziğe adamış bir insan belki de üçüncü kez yaşıyordu bu hissi, kendi yaptığı müziği dinlediğinde kendinden geçiyor; haz dolu gülümsemesini yüzüne yerleştiriyordu.
yine o anlardan biri, yayınlansa belki de herkes tarafından çok beğeni toplayacaktı fakat siyah saçlının cesareti yoktu bunu yayınlamaya. kendi sesini dinlerken gözlerini kapattı ve iyice odaklandı şarkıya, her bir sözünü dinlerken boğazı acıyordu ve baş parmağını diğer dört parmağının uçlarında gezdiriyordu.
daha fazlasını istiyordu,yetmiyordu.
daha çok açtı şarkının sesini, engellerine rağmen bu sene kazandığı okulun şehrinde en ucuz, en eski bir mahallede tek göz odalı evi; "acaba komşularım rahatsız olur mu?" diye düşünmeden yüksek bir müzik sesiyle yankılanıyordu.
utanmıyordu biri bana bir şey der diye, korkmuyordu zar zor bulduğu evden atılmaktan, gitar çalmasın diye parmak uçlarının yakıldığı zamanlardan geçti, çok uğraştı gizli gizli müzik yapmamak ve bu müziği sadece kulaklıkla, kısık seste dinlememek için.
kalın alt dudağını ısırdı, öksürse kendi sesini duyamazdı. kulaklarına değil adeta bütün organlarına dinletmek istiyordu şarkıyı. ellerini birleştirip kafasının arkasına koydu ve siyah lekesi olan tavanına baktı.
bitmek üzereydi açtığı şarkı, yüzünden gülümsemesi silinmemişti çünkü şarkılarına döktüğü hayatı sadece üç dakikaya sığamazdı, bir diğerini açtı. ağlayarak yazdığı şarkı sözlerini yüzünde bir tebessümle dinliyordu şimdi.
acılarına gülemiyordu fakat eskisi gibi de acıtmıyordu artık.
farklı şarkı, farklı sözler fakat aynı his. yaşadıkları ve yaşayamadıkları; okul karnesi çok iyi geldiğinde isterdi babasından bir klasik gitarın hediye gelmesini, yeni bir şarkı öğrendiğinde koşarak annesine çalmayı ya da o şarkıyı öğrenene kadar bastığı tellerin parmak uçlarında iz yapmasına rağmen vazgeçmemeyi.
istediği olmadı ama tenha sokaklarda ailesine yakalanma korkusuyla arkadaşından ödünç aldığı gitarla şarkı söyledi sessizce, para biriktirip ilk gitarını almak için. ilk başarısıydı bu fakat hayallerinin ilk adımı, kahverenginin en güzel tonuna sahip olduğu gitar babası tarafından parçalandığında, bir daha o tellere basmaya cesareti olmasın diye parmak uçları yakıldığında saat sabah beş gibiydi.
her taraftan boğazını sıkıyordu hayat, ilk aşkının karşısına geçip 'seni seviyorum' dediğinde on yedisine yeni girmişti; sevdiği kızın gözünün önünde öldürülmesinden beş yıl geçmişti; bu beş yılda ise tam sekiz tane şarkı yazmıştı o kıza, ondan kalan her eşyaya.
şarkının sonu geldiğinde gözünden bir damla düşmüştü, her şeye rağmen burada olması ona kırık bir mutluluk veriyordu. altı buçuk dakikadır bütün evi inleten şarkıların sonunda derin bir sessizlik olmuştu. bu sessizliği bozan ise kapıya yavaşça vurulan iki parmak sesiydi. kapalı gözlerini açtı ve kapının çaldığından emin olmak istermiş gibi kendini dikleştirdi ve çok geçmeden o kapı tekrar çaldı sessizce.
terliklerini yere sürterek yürüdü salonundan kapıya doğru, eski demir kapının deliğinden baktığında; sürekli iki eliyle sarı saçlarını geriye atan ve olduğu yerde sallanan en fazla yirmili yaşlarında ince bir çocuğun olduğunu gördü.