Sıcacık olan dükkanın içinden yeni yağmaya başlayan karı izliyorum pencereye yaklaşarak. Arkada kısık sesli bir müzik çalıyor ama ne olduğunu anlayamıyorum. Kardan ve soğuktan korunmaya çalışan insanlar sayesinde dükkan kalabalık. Kahve makinasının yüksek sesi durmadan çalışıyor. Omuzlarımda biraz ağrı var ama kendimi çok dinç ve mutlu hissediyorum.
"Yorgun musun şef, istersen çık sen, bugün ben kapatıyorum." diyor açık kahve rengi saçlı yirmilerin başında bir genç adam.
"Kyungsoo'yu bekliyorum, keki de alıp birlikte aile yemeğine gideceğiz." diyorum. Sesim güçlü ve sakin. Halimden mutlu olduğumu sesimden buram buram etrafa saçılan çiçekler olmasa da duyan herkes anlayabilirmiş gibi geliyor. O kadar huzurlu ve mutlu hissediyorum ki sabah beşte kalkmak da, yaklaşık on bir saattir bir fiil ayakta çalışmak da beni azıcık bile yormuyor. Vücudum eskisinden daha dik duruyor, kaslarımın daha güçlü olduğunu biliyorum, neredeyse otuz üç olmama rağmen hayatımda ilk kez karnımın üzerinde kendini belli eden kasları hissediyorum. Sanırım bunlara six-pack deniyor ve Kyungsoo hiç sesli itiraf etmese de onlara bayılıyor.
Kyungsoo'nun arabası dükkanımızın önünde durduğunda içimde kocaman bir heyecan dalgası doğuyor ve her kıyımı kendi ile yıkıyor. Kardan korunmak isteyerek hızlı adımlarla içeriye girdiğinde onu kapıda karşılıyorum. Kollarımız bilinçsizce birbirimizi sarıyor, öyle büyük bir alışkanlık olmuş ki anlamıyoruz bile, yaparken düşünmemiz gerekmiyor.
Başını kaldırıp parlayan iyi siyah gözleri ile karşılaştığımda onu ilk günkü gibi katıksız sevdiğimi biliyorum. Sadece daha çok seviyorum. Gün be gün üstüne koyarak sevgimin, öyle büyük seviyorum.
"Hazırsan çıkalım mı?" diye soruyor.
"Evet, ben de seni bekliyordum, pastayı alıp geliyorum hemen, kahve ya da başka bir şey ister misin?"
"Akşam yemeğine saklıyorum açlığımı, annelerimiz sabahtan beri uğraşıyor, yaptıklarının resimlerine bakmak bile beni kurt gibi acıktırdı. Fena haldeyim şu an."
"Bekle beni bir dakikaya geliyorum o zaman."
"Tamam aşkım." derken eli yüzüme hafifçe dokunup geri çekiliyor. Parmağındaki eşi bende olan yüzüğü görmek beni her seferinde kalp krizinin kıyısına götürüyor.
Düzenli müşterilerimize gülümseyerek elime karton paketimle gelirken, yan komşumuz olan çiçekçinin sahibi Mirae noona, kızına tatlı yedirir ve Kyungsoo ile havadan sudan sohbet ederken bana sesleniyor. "Jongin-ah, dükkanın dördüncü yılı partisi ne zamandı?"
"Ah, daha beş günümüz var noona, çiçekleri hazırlamaktan vazgeçmedin değil mi?"
"Ah, hayır tabii ki, siparişleri ona göre vereceğim, istediğin çiçek fidanlarını şehir dışından getirtmem lazım, teslimat tarihini henüz bildirmemiştim onlara."
"Noona, sana güvenim tam, görüşürüz Minjoo balım." diyerek yanlarından ayrılıyorum. Kyungsoo benim için kapıyı açıyor. Pastayı arka koltuğa dikkatli ve düşmeyeceğinden emin olarak koyduktan sonra ön yolcu koltuğuna geçiyorum.
Kyungsoo şakıyarak konuşuyor. "Çok heyecanlıyım Jongin, o kadar sabırsızdım ki resmen akşam olmak bilmedi. Haberi duyduklarında yüzlerinin alacağı ifadeyi öyle merak ediyorum ki."
"Şaşkınlıktan bayılabilirler, enişteme yanında birkaç tane ilkyardım personeli getirmesini mi söylesem acaba?"
"Önce bana müdahale etmeleri gerekebilir ama kocacığım, diğerlerinden aşağı kalır bir yanım yok. Dünden beri heyecandan uyuyamadım bile."
"Ben yaparım senin ilk yardımını kocacığım, hayat öpücüğü falan ne gerekirse hepsi bende mevcut, biliyorsun."
Kyungsoo'nun tatlı kahkahası ruhumu yıkarken bir ses duyuyorum, alarmım çalıyor. Yavaşça uyanıyorum. Bir an gözlerimi açmadan duruyorum, Kyungsoo'nun kahkahasını duymaya devam etmeyi bekliyorum. Alarm susmuyor. Derince ofluyorum. "Rüya mıydı yani?"
Tam sızlanmak üzereyken, "Dur Jongin." diyorum. "Olmadığına üzülmektense, bunu gerçek kılabileceğin için sevinsene."
Alarmı usulca kapatıp, geç uyuduğum için uykumu tam alamamış olsam da mutlulukla kalkıyorum ayağa. "Ay hakikaten de bugün hayatımın ilk günü." diyorum kıkırdayarak. Hemen masamın başına geçip, unutmaya başlamadan önce defterime rüyamı yazıyorum. Sonra da Kyungsoo'ya mesaj atıyorum.
Günaydın aşkım,
birlikte kahvaltı yapalım mı?
harika bir yer biliyorum
<3
Günaydınnnnn
büyükbabam kahvaltı hazırlamaya başladı bile
sen bize gel
bu arada,
söyleyeceğin şeyi hala merak ediyorum
tamamdır, ben geliyorum o zaman
öptüm
ah,
istediğin bir şey var mı hayatım
seni istiyorum?
büyükbabama sorarım birazdan,
yazarım sana
tamamdırrrrr
görüşürüzzzzzzz aşkııııım
Hazırlanıp çıkmadan önce uyuyakalan annemi kontrol ediyorum, babam annemi uyandırmaya kıyamayıp erkenden işe gitmiş olmalı. Otobüsle uğraşmak istemesem de Kyungsoo ile birlikte işe gitmek için annemin arabasını almıyorum. Otobüsle en az kırk dakikamı harcayacak olsam da arabayı alırsam işe ayrı ayrı gitmek zorunda kalırız, ayrıca yalvararak da olsa iş çıkışı onunla yemek yemek ve ardından beni eve bırakmasını sağlamak istiyorum. Bazen kirli oynamak gerekiyor. Merhamet edin, ben yalnızca çok aşığım.
Sokaktan çıkarken daha kepenklerini yeni kaldırmış çiçekçiden bir buket taze çiçek alıyorum, adını bilmesem de onlar bana neşeli renkleri ile gülümsüyorlarmış gibi hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüreğime konan dert "kaisoo (tamamlandı)
Hayran KurguBilinmeyen numara: Jongin Bilinmeyen numara: Evleniyormuşsun Jongin, ağzına sıçayım senin. Jongin yalnızca bir kişi bu hayatta onunla olsun isterdi, Jongin aradı, aradığı Jongin'i buldu.