Şahane güzellikteki bir öğle yemeğinden sonra çocukları eğlendirmek için profesyonel bir grup bahçede yerini aldı.
Güzel müzikler ve oyunlar eşliğinde yüz boyamadan, illüzyona ve yarışmalara kadar her çeşit eğlenceyle çocuklar eğleniyordu.
Birce ve Melina bile o kadar mutluydu ki yüzlerinde hep sevimli bir gülümseme vardı. Buraya ilk geldiğim anı, onları ilk gördüğüm zamanı anımsıyordum da fark etmeden ne çok yol katetmişiz.
Hep birlikte neşeli fotoğraflar çekindik. Atilla'yla konuştuğum konunun üzerinden haftalar geçmiş gibi hissediyordum. Arada aklıma gelip içim sıkılsa da hala çok fazla düşünmemeye çalışıyordum.
Zaten Cesur buna asla izin vermiyordu. Yanımdan bir an olsun ayrılmadığı gibi azıcık sessizleşsem beni güldürecek bir şey mutlaka buluyordu.
Bu sırada Fatih, Cesur'un bir anlık yokluğunu fırsat bilip yanıma sokuldu.
"Abla, Füsun'la ilgili bir şeyler buldum.""Dur, hemen söyleme. İyi mi kötü mü?" dedim gözlerimi sıkıca yumup açarak.
"Ne iyi ne kötü. Sen karar ver." diye cevap verdi. Cesur yanımıza gelip aramıza girdi ve imayla Fatih'e baktı.
"Ne fısıldaşıyorsunuz bakalım?"
"Hiç öyle." Fatih göz kırpıp uzaklaştı yanımdan.
Cesur daha da meraklanmıştı. "Bir sorun mu var?"
"Yok, hayır, sorun yok."
Cesur bir süre daha yüzüme baktı. Neyse ki tam o an Melina yanıma geldi. Yüzümü boyatmam için çok ısrar edince Cesur'a bakıp sorudan kurtulmuş olmamın verdiği rahatlıkla omuzlarımı kaldırıp indirdim.
Onunla birlikte gidip abartmadan hafif bir kedi suratı yaptırdık yüzümüze. Fatih yanıma gelip her anımızı fotoğraflıyordu. Bu bahaneyle arada yakınlaşıp bana bildiklerini anlatmak istiyor; fakat Cesur bunu biliyormuş gibi her defasında aramıza girip buna kesinlikle izin vermiyordu.
"Ben aslan istiyorum." dedi Cesur, yüzümüzü boyayan genç çocuğa. Önündeki sandalyeye oturdu.
Çocuk, boya kalemleri içinden renklerini seçip onun yüzünü boyamaya başladı. Melina ve Birce kıkırdayarak babalarına destek oluyorlardı. Ben gözlerimi kapatıp başımı salladım. Onun gibi birinin böyle bir şey yaptırabileceğini asla düşünemezdim.
"Ne var? Çocukluk anılarım depreşti."
"Yok canım, bir şey demedim. Yakışır."
"Yakışır değil mi?"
"Baba." Melina'yla Birce ona sıkıca sarıldı. Cesur'un da yüz boyası bittiğinde Fatih ikimizin absürt fotoğraflarını kahkahalarla çekmeye başladı. Annemler bir yandan Kiraz teyze ve Lütfiye teyze bir yandan gülerek bize bakıyorlardı.
Sonra herkesi yüz boyamaya ikna etti kızlar. Annem tilki, babam kaplan, Kiraz teyze ve Lütfiye teyze sadece yanaklarına bir kalp çizdirmişlerdi. Fatih vaşak isteyince daha önce bunu hiç denemediğini düşündüğüm genç çocuk ona sevimli bir tavşan çizdi.
Hepimizin gülmekten gözünden yaş geliyordu artık.
Oldukça keyifli vakit geçirip mutlu anılar bıraktık zamana.Akşam olmak üzereydi. Güneş tüm ışıklarını bavuluna toplamış, gökyüzünü karanlığa teslim ediyordu. Tüm misafirlerimizi uğurladık.
Cesur, çocukların öğretmenlerini yolcu ederken Fatih fırsattan istifade yeniden yanıma geldi.
"Akıl hastanesinden raporu var."
diye fısıldadı. Etrafa ve Cesur'a bakıyordu duyulmasın diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomansBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...