"kırgınım sana her an, kızgınım kimi zaman"

85 4 27
                                    

chan, çok sevdiği, yurt dışına gitmiş olan sevgilisini havaalanından alacaktı. ama sevgilisinin haberi yoktu, sürpriz yapmak istemişti.
çok heyecanlıydı chan. çok özlemişti sevgilisini.

sonunda geldi havaalanına. arabasından indi, çok sevdiği adamın işi için gittiği şehir olan New York uçağının indiği yere gitti.

uçak inmişti. insanlar, sevdikleri insanlara sarılıyor, öpüşüyorlardı. bir dakika - changbin?

changbin birini öpüyordu.
o biri..
chan'ın kardeşim dediği, en yakın arkadaşı felix..

gözyaşlarının yanaklarından aktığını hissetti chan. engel olmaya çalıştı, ama başaramadı.

"sevgilisinin" yanına gitti, ve gözlerinin içine baktı.
buruk bir gülümseme koydu yüzüne.
her ne kadar changbin onu üzmüş olsa da, chan kıyamazdı ki changbin'e kaba olmaya.

felix'e baktı.
ona da gülümsedi.
changbin de, felix de sessiz durdular.
hiçbirşey demeden, chan'ın gözyaşlarının o al yanaklarından süzülmesini izlediler.


"teşekkür ederim. herşey için. ikinize de."
chan arkasını dönüp gözlerini kollarıyla sildikten sonra koşmaya başladı. arkasında ise şaşkınca arkasından bakan 2 kişi bıraktı.

eve gitti chan. telefonu çaldı tam o an.
şöyle bir baktı ekrana. changbin arıyordu.
her ne kadar ona kırgın olsa da, açtı telefonu.

"alo, chan?"
"alo??"
"chan?"

"ah evet, efendim?"

birşeyler anlatıyordu changbin.
chan anlayamıyordu ki.
ne dediği kelimeleri, ne de ne anlattığını.
tek düşündüğü, bunun büyük ihtimalle changbin'le son konuşması olduğuydu.

"orada mısın?"

"evet, dinliyorum.

"yani, dediğim gibi."

"böylesinin ikimiz için de daha iyi olacağını düşünüyorum."

"yani, evet. böylesi ikimiz için de daha iyi olacak gibi galiba."

"güzel. görüşürüz yada görüşmeyiz chan."

"görüşmeyiz changbin."

ve telefon kapandı.
chan yatağına yattı, ve biraz daha ağladı.
çok seviyordu changbin'i.
uyumaya çalıştı.
saat 19.00
saat 20.00
saat 21.00
saat 22.00
saat 23.00
uyuyamıyordu.
asla olmuyordu.
yatağında dönüp duruyordu, ancak asla uyuyamıyordu.
insomnia hastasıydı chan.
normalde böyle durumlarda changbin'i arardı.
chan'ı mayıştırırdı sevdiği kişinin ses tonu.
eli telefonuna uzandı ki, aklına ayrıldıkları geldi.

artık elinde hiçbirşey kalmamıştı ki.
onu hayata bağlayacak tek bir nedeni bile kalmamıştı.
ailesi, o küçükken bir trafik kazasında can vermişlerdi.
tek arkadaşı felix'di, o da arkasından iş çevirmişti.
ve sevgilisi changbin.
artık o da yoktu hayatında.
ne kalmıştı ki ona?
ne için yaşayacaktı?
ne yapmalıydı?
kendini mi öldürmeliydi?
eğer bunu yaparsa kurtulacak mıydı?
belki de, ancak korkaktı chan.
bunun sebebi ölümden korkması değildi.
olur da arkasında bıraktığı insanlardan üzülenler olursa, onların kalbi kırılırsa diye korkardı.

her zaman kendinden önce başkalarını düşünürdü chan.
changbin ona bu huyundan vazgeçmesini söylerdi, meh, artık önemi yoktu.

changbin'le tanışmadan önce, uyuyamadığında gidip şarkı hazırlardı.
sonra yaptığı şarkıları soundclouda koyardı.

bilgisayarının başına oturdu ve ekipmanlarını çıkardı. hemen birşeyler hazırlayıp eline söz yazacağı kağıdı aldı.

aslında mutlu birşeyler yazmak istiyordu, ama aklına sürekli changbin geliyordu. burada birlikte yazıp söyledikleri şarkılar geliyordu.
en önemlisi;
changbin ona tam burada açılmıştı.
onu sevdiğini söylemişti.
anlaşılan hepsi bir yalandan ibaretti.

kalemini eline alıp yazmaya başladı.

"kırgınım sana her an,
kızgınım kimi zaman.
bana senden geri kalan,
hep yalan, hep yalan."

düşüncelerini kelimelere aktarmak uzun sürmüştü. normalde söz yazarlığı zorlandığı birşey değildi, ancak cidden üzgündü ve hiç motivasyonu olmadığı bir gerçekti.

daha sonra devam etmeye karar verdi ve yatağına döndü.
uyumak için mutlu olduğu anılarını düşünürdü, ancak böyle bazen bile olsa uykuya dalabilirdi.

mutlu olduğu tüm anıları ya changbin'le, yada felix'leydi.

aslında istemiyordu ama beyni onu ele geçirdi ve onları düşünmeye başladı.

sonunda ağlayarak uyuyakaldı.

















yalan - dolu kadehi ters tut (chanchang?)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin