Burçak Vatanoğlu...
'Ben seni çok sevdim.'
'Ben seni çok sevdim.'
Elleri ellerimde, gözleri gözlerimde, dizi dizimde elimde kalbimin sahibinin emaneti, kalbinin temsili olan yüzük. Başım omzunda, onun başı ise gözlerime bakmak için hafif eğik duruyordu. Neler olmuştu bir saat içinde değil mi? Ben Burçak... Burçak Vatanoğlu, Mete Çağın'ın evlilik teklifine evet diyen kız olmuştum. Bir anda resmen yakında Burçak Çağın olmayı kabul etmiştim.
'Burçak Çağın olmak, hayatın bize sunduğu bir hediye değil mi Burçak?'
'Öyle iç ses... öyle. Burçak Çağın olmak sekiz yaşındaki çocukluğumun ayaklarında kelepçe izi olan o çocuğa acılarına rağmen hayatta kalmayı öğretmenin hediyesi.'
"Kalp içim, sen şimdi gerçekten Burçak Çağın olmayı kabul mu ettin şimdi?" tabi benim şapşal sevgilime bu tarz olaylar biraz geç geldiği için şuan hala evlilik teklifine cevap vermemi bekliyordu. Halbuki ben bin kez falan evet demiştim.
Ellerimi ellerinden çekip yanaklarına koyarak göz temasımı da yanına tatlı niyetine ekleyip konuya bodoslama daldım. " Biriciğim, Anka koruyucum, bin birinci kez evet demiş olacağım artık ama hala aynı şeyi soruyorsun. Evet sevgilim. Evet. Seninle sonsuzluğun minik boşluğunda, denizin dibinde, kalbinin içinde ya da her nerede istersen. Ne zaman istersen o zaman seninle bir ömre razıyım. Yeter ki sağ tarafımda senin atan kalbini hissedebileyim. Bu bana yeter."
Mete'min gökyüzünden aydınlık gözleri, açık renk gözlerimin içine içine bakarken sakin kalmak çok zordu ayrıca da. Lütfen aşık insanları koruma derneği ne zaman açılırsa bana da haber verin. Zira Mete'de bu bakışlar varken ben fazla yaşamam. Kalpten giderim falan. Beni koruyacak bir dernek lazımdı.
Elimi ellerinin arasına alıp yüzük takılı parmağımı dudaklarına götürdü ve nazikçe öptü. Dudaklarının sıcacık hissi için ömrümü bile verebileceğim anlardan birindeyken konuşmaya başladı.
" Bu yüzük aslında annemindi. Babam ona aşık olduğunu fark edince günlerce uğraşa uğraşa yapmış. Ama işte annemin öldü dendiği gece morgda bana vermişlerdi." Ellerimi destek bulmaya çalışır gibi hafifçe sıkarak devam etti.
"O gün bir söz verdim ben Burçak. Bu yüzük ve bu yüzükteki tüm yaşanmışlık babamın anneme olan sevgisiydi. Ben o gün bu yüzüğü senin için yeniden yapmaya ve sevgi yerine aşkla yaşanmış olanlarla bezemek istedim. Sana olan aşkımı anlatacak dünya taşı yoktu. Bende zümrüt taşın etrafına toprak ve burçak karışımı bir madde yaptırdım. Zümrüt'ü koruyan karışım aslında aşkımızı koruyan biziz sevgilim. Bu yüzük taşıdığı anlamları dibine kadar bizden alan bir yüzük. Gümüşteki eskitmeli işlemeler mesela. Çocukluğumuz Burçak. Çocukluğumuz sevgilim. Hatırlıyor musun?" hatırladığımı söylersem susardı belki de. bende en güzel yol olarak tepkisiz bir biçimde gözlerine bakmayı seçtim. Az çok söyleyeceği şeyi tahmin ediyordum. Elimi tekrar öpüp devam etti.
"Karşılaştığımız, kaderimizin yazıldığı gün oturduğumuz bankın yanında yeni budanmış süs ağaçları ve her üç ağaçta bir adını bilmediğimiz o beyaz çiçeklerden vardı. İşlemeleri onlar gibi olsun istedim sevgilim. Özür dilerim ben yapamadım o kadar ince detayları ama yapılmasında emeğim geçti sayılabilir. Sayılır değil mi?" sayılırdı. Ona dair her şey ona aşık olma sebebim sayılırdı. Başımı onaylar şekilde sallarken gözlerimin buğulanması yüzünden net göremediğim gözlerini görmek için ellerimi gözlerimi kurulamak için kaldırmışken ellerimi durdurup gözlerimi silmişti elindeki mendille silmişti.
'Bu senin o ağlarken yaşlarını sildiğin mendil değil mi Burçak? Hani o gün...'
'Teşekkürler iç ses ama bende biliyorum ya hani bunu.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprağın Burçağı
रोमांसSevdiğini kaybetmenin acısını yüreğinden atamamış ya da sadece etrafındakileri bu şekilde kandıran bir adam ve sevmenin ne olduğunu sadece şiirlerde hayal meyal hatırladığı kahverengi gözlerden okuyan bir kadın. Yolları kesişirse aşk mı olur hüsran...