Akşam yine toplaştılar. Bergüzar, biraz topallasa da ağrısının olmadığına kızları inandırmayı başardı.
"Güzel bacağım biraz incelmiş kızlar!"
" Tüm derdin bu olsun. Yürümeye başlayınca toparlanır. Nerede kalmıştık Sudecim."
Sude, Sevgiye bakıp cıkcıklayarak başını salladı.
"Nee?"
"Sen de ne dedikoducu çıktın be! Önce sen Galip'i görünce veya o konuşurken neden kızardığını söyle bakalım. A booo yedi çocuğu gözleriyle!"
Sevgi, yanındaki yastığı Sude ye attı.
"Dedikoducu kimmiş bakalım Sude hanım. Ayrıca ben alışık değilim öyle konuşmalara!"
"He he külahıma anlat sen onu. Kızım resmen bu çocuktan hoşlandım de de, bizi de sıkıntıdan kurtar."
"Offf amma geyik yaptınız ya. Anlat kızım Sude. Sana da sonra döneceğim kızım Sevim. Davanı bir hafta erteliyorum."
"Kızlar, düğünümü konuştuk. Sonra balayı. O da basında epey bir süre yer aldı.
Zafer itinin, iki tane kendine ait, beş tanede kiraladığı özel tekne vardı.
Tekne dediysem, Zaferin yatının bir tanesi yetmiş öbürü doksan metreydi.
Kiraladıkları ise, daha çok Arap şeyhleri için devasa yatlardı."
"Bir dakika hayal demiyorum bir hazreti google da bakayım."
"Bergüzar, şuraya bak off anam. Kızım bu adama herkes aşık olur."
"Neyse ne, ben beynimin sadece aşk odacığını kullandığım için, bir çok şeyin farkına hapiste geçirdiğim on sekiz ay içinde vardım."
"Adamı öldürdüm, hadım ettim, gibi cümleler kurma sakın."
Sude, Bergüzarın omuzuna şakadan yumruk vurdu.
"Şimdi bunları yapmadığım için pişmanım."
"Kesme Bergüzar."
Bu kez Bergüzar, Sevginin omuzuna vurdu.
"Hapse girdiğine ve bunu gayet sakin bir şekilde söylediğine inanamıyorum! Bu korkunç!"
Sude, bu kez Sevgiye bakıp gözlerini ellerine indirdi.
"Hadi anlat."
" Göcek den açıldık ve Yunanistan'a gittik. Kızlar hiç bir yerin adını doğru düzgün hatırlamıyorum. Teknede Zafer ve benden başka kimse yoktu ve tüm işi biz yapıyorduk.
Bir de benim tüm iç çamaşırlarımı kaldırmış. Üzerime bir şey giymeme izin vermiyor ve devamlı tavşanlar gibi işte anlarsınız!"
"Yoo, ben anlamadım, tavşanlar ne yapıyormuş?"
"Bergüzar başlatma şimdi! Neyse, Atina limanına yanaştık. Bana tekneyi kullanmakla ilgili basit bilgiler veriyordu.
Benimle ilgilendiği için ve bana doyamadığını sandığım için çok mutluydum.
Diğer sesler, işitme ve anlama yeteneğim sadece Zafer'e odaklıydı. Zafer ne derse doğruydu ve sorgusuz sualsiz yapıyordum.
"Atina da iş yaptığımız seyahat firmasının başındaki adamla seni tanıştıracağım. Yurt dışı bağlantıları bundan sonra sen ayarlayacaksın. Karım olarak aynı zamanda ortağımsın , ayrıca bunu balayından dönünce ayarlayacağım.
Bu adam, ahlaksız şeylerden hoşlanıyor. Onun için içine bir şey giymeyeceksin ve sana verdiğim kıyafeti giyeceksin. Anlaştık mı?"
Başımı salladım. Giyim konusunda bir takıntım yoktu. Cinsellik konusun da da. Son sevgilim benimle tamamen giyinik sevişirdi. Sıkı çocuktu ama Zafer gibi değildi. Zafer tam bir dominant."
"Sude, anlamadığımız şeyler söyleme allasen. Ben bakireyim Sevginin evliliği malum!"
"Kızlar bunları size anlatamam nete bakın ya. Kesmeyin. Zafer, beni biraz iş ile ilgili bilgilendirdi. Adama nasıl davranacağımı adeta ezberletti.
Adamın adı Marco. Kelimenin tam anlamıyla pisliğin tekiydi. Beni gözlerinle yerken istediğimiz sözleşmeyi imzalattık.
Teknede bunu kutlarken, Zafer, " Aferin çok iyi iş çıkarttın. İki yıldır bu sözleşmeyi imzalatmaya çalışıyordum. Bize çok para kazandırdın," dedi.
Adam beni resmen gözleriyle becerdi. Pislikmiş dediğim de, Zafer kahkaha attı. Boş ver gel buraya. Sonrası malum.
Sicilya Palermo da demir attık. Burada bir iş vardı. Yine beni hazırladı. Bu kez bedenimi tamamen saran uzun kırmızı bir kıyafet giymemi istedi.
Kızlar öyle seksiydi ki.. Göğüslerim kıyafeti zorluyor, popomun iki yanı her adımda salınıyordu.
Neyse, beni çok büyük bir mücevherciye götürüp Misket büyüklüğünde göbeğimden aşağıya sarkacak kadar uzun inci kolye aldı. Kolye göğüslerimi ikiye ayırıyordu.
Dudağımda kırmızı rujdan başka makyajım yoktu.
Bütün gün dolaştık. Ben lisedeyken Palermo ya gelmiştim. Zaten tüm Avrupa'yı bir uçtan bir uca gezmiştim. "
"Off ne boş yaşamışım! Ankara'yı bile yeni gördüm."
"Sevgi, ben de senin gibiyim hayatım. Ben boşuna şanslı or.. demedim. Gerçi yaşadıklarına şans denemez ama!"
"Bir şey öğrendim kızlar. Biraz geç, biraz acı da olsa, insan sadece görmek istediğini görür ve duymak istediğini duyarmış.
Tıpkı benim gibi. Biricik aşkım, kocam bizim için çabalıyordu.
Çok çalışıyordu, hep beni daha fazla mutlu etmek için! Pöh düşünceye bak. Bana değerli mücevherler alıyor. Ayrı olduğumuz zamanlarda güller gönderiyor yaşasın beni çok seviyor.
Düşünsene kaz kafalı, sana bir kez bile seni sevdiğini söyledi mi? Çocuk istiyorum dediğinde,
"Daha çok genciz yapacak işlerimiz var biraz erteleyelim," dedi, hala anlamadın mı? "
Sude, kendi kendine konuşuyordu. Gözlerinden hiç dinmeyecekmiş gibi yaşlar akıyordu.
Kızlar göz göze geldi.
"Ben yatmaya gidiyorum yarın devam ederiz."
"Ben de," dedi Sevgi.
Sude'yi kucakladılar. Sude daha çok ağlamaya başladı. Bir süre, Sude sakinleşene kadar konuşmadan Sude'ye sarılmış vaziyette oturdular.
İki gün konuyu açmadılar. Sude çökmüştü.
Onu eğlendirmek, moralini yükseltmek için bir çok şey denediler ve sonunda biraz da olsa başardılar.
"Teşekkür ederim. Hayatın bana bağışladığı en büyük şanssınız. İlk defa bu kadar kötü oldum. Daha doğrusu daha önce hiç kimseye kendimi böylesine açmadım.
Sizi çok seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
General FictionÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"