Artık Kwang Min'in konuşmayacağına kanaat getirmiş uykuya dalacaktim ki sesini duydum.Ama bu ses daha çok bir inleme gibiydi.Yatakta döndüm ve yüzüne baktım.Gözleri kapalıydı ve bana seslenmiyordu.
"Hee Jung" diye mırıldandı.Resmen beynimden vurulmuşa döndüm.Yatakta oturur vaziyette doğruldum.Bacaklarımı aşağı sarkıttım.Sonra kalkıp yavaş adımlarla yanına yaklaştım.Kaşları çatılmıştı.
"Kwang Min" diye seslendim sesimi yumuşatarak.Sadece uykudaydi.Normalde asla o kızın ismini benim yanımda anmazdı.Bilirdi kırılacağımı çünkü.Kendimi gerçekten kötü hissettim o an.Insan gün içinde düşündüğünü sayiklar derler.Acaba öyle miydi?
Olamazdı değil mi? Yüreğinin bir yerinde hala o kızı saklıyor olamazdı.
Gözlerime hücum eden yaşlara akması için izin verdim.Artık uyuyabilirdim heralde.Hem de en iyi şekilde.Arkamı döndüm.Bu sözleri duymamaliydim.
Sadece sayıklıyordu.Hepsi bu!
Inledi.
"Gitme!" dedi sonra kalbim yerinden sökülüyordu.Ona diyordu,biliyordum.
Arkamı döndüm.Sanki yılan sokmuş gibi bir acı hissediyordum.Yüzümü eksittim.Onu uyandırmalı mıydım? Bilmiyordum.Adeta beyin fonksiyonlarim durmuştu.Evet uyandırmalıydim.Bu hali hem bana hem kendine acı veriyordu.Bunu yüzünden anlayabiliyordum.Elimi omzuna koydum ve uyandırmak için birkaç kez sarstım.Uykusu çok ağırdı.
Sokaktan gelen ışık sayesinde alnının terledigini gördüm.Sonra boynunu.
Boynu da terlemisti.Hatta tişörtü yamyaş olmuştu.
Elimi alnına koydum.Yanıyordu.Onu ilk kez böyle savunmasız görüyordum.Bembeyaz suratı karanlıkta bile ayırt ediliyordu.Hemen bi ıslak bez getirip alnına koymalıydım.Tam arkamı dönüp mutfağa gidecekken kolumu kavrayan eli beni şoke etti.Kıpırdayamadım.Bunu bilerek mi yapmıştı yoksa istemsizce mi? Yüzüne baktım.Hala aynı haldeydi.Değişen hiçbirşey yok.Kolumu yavaşça elinden kurtarmaya çalıştım.Ama o tepki vererek beni kendine çekti.Birden üstüne düştüm.Yaptığından haberi bile yoktu.
Normalde olsa karnına bir tane geçirirdim.Fakat dediğim gibi normalde.Şuanki hali hiç de normal görünmüyordu.
"Beni bırakma...Hee Jung!!" dedi.
Ben oracıkta üzüntüden erirken.Kolumu tutan eline baktım.Daha sıkı tutmuştu şimdi.Ne yapmalıydım?!
Çaresizce yanına uzandım.Zaten şuuru yerinde değildi.Galiba en iyisi yanında olmamdı.Sözleri her ne kadar beni yaralasa da bunların hepsi onun hayal ürünüydü.Yanında olmam ona iyi gelebilirdi.Aramıza bir kırlent sıkıştırdım.En azından bu benim önlemimdi.Hasta bile olsa...Bir elimi karnına koyup başımı da göğsüne yasladım.
"Lütfen tek kelime daha etme! Lütfen!"
Bunu yalvarir gibi söylemiştim.Bu kadarı gerçekten yeterdi.Beni duymadığını biliyordum.
Kalp atışları kulağımda yankılaniyordu.Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.
Uyuyamiyacagimi bilsem de...
Gözümü alan ışıkla gözlerimi açtım.Daha doğrusu açmak zorunda kaldım.Güneş odadan yeni girmişti.
Gözlerimi tekrar kapattım.Bir kaç dakika sonra bir eksiklik hissederek elimi yatakta gezdirdim.
O yoktu.
Iyi de bu erken saatte nereye gidebilirdi.
Yataktan fırladım.Hava soğumuştu.Üstüme kapşonlumu geçirip aşağı indim.Nereye baktiysam yoktu.Sanki yer yarılmış da içine girmişti.Iyi de yabancı olduğu bir evde nereye gidebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ Bazen Sadece Kader ~
Lãng mạnBazen aklımızın dahi eremeyecegi şeyler gelir başımıza.... Bazen sadece Hayalden ibarettir Dünya ... Ama sonuç değildir önemli olan O an Hayallerdir bizi mutlu eden Ve Hayallerimize can veren umutlar ... Bir karışıklık sonucu üniversite sınavına...