1 - Davetsiz Misafir

44 10 11
                                    

Soğuk Şubat gecesinde saatten bihaberdim. Zaten hatırladığım tek şey bar kapısından çıkıp saçma bir ritimle şarkı söylediğimdi. Ne zaman buraya geldim, buraya tıkıldım bi' fikrim yoktu.

Bahsettiğim yer bir bagajdı. Ellerim ve ayaklarımın kalın halatlarla bağlı olduğunu fark ettiğimde ayılalı henüz birkaç dakika olmuştu. Durumun farkına varıp sinirle siktir çekecekken ağzımın da bantlı olduğunu fark ettim. Derin bir -ne kadar derin olabilirse- nefes çektim içime ve bir süre öylece etrafı dinledim. Arabadakiler saçma sapan sohbetin içindelerdi. Her gün yaptıkları işmiş gibi normal sohbet ediyorlardı. Hala anayolda olduğumuzu bagaj camından zar zor gördükten sonra sakince ellerimi hareket ettirdim. Cebimdeki çakıyı zorlukla çıkardığımda alayla gülmeyi çok istedim.

Çakıyı daha bu sabah evden çıkmadan atmıştım cebime. Babamın beni rakip şirketler konusunda uyardığı zaman çok ciddiye almamıştım. Ancak şu an kaçırılma sebebimin altında babama edilecek tehditleri görebiliyordum. Bu da beni ayrı sinir ediyordu. Kendilerini bu iş dünyasında kral olarak gören insanların aslında hiçbir şey olmadıklarını onlara göstermek bana düşmüştü anlaşılan. Buradan kurtulmam gerekiyordu, ellerinde olanın sıfır olduğunu görmeleri lazımdı.

Çakıyı kısa sürede açtıktan sonra avcuma doğru çevirdim ve yavaşça halatı kesmeye başladım, siktir bu çok zor olacaktı. Uzun sürecekti. Soğuk terler döküp bir süre uğraştıktan sonra halat bileklerimi serbest bıraktı. Hızla ağzımdaki bantı çıkarıp içime derin bir nefes çektim. Vakit kaybetmeden az önceye göre daha hızlı hareketlerle ayaklarımdaki halatı da kestikten sonra rahatlıkla geri yaslandım. Nerdeyse 1.90 olan boyumla yarım metrelik bagajda sıkış tıkış duruyordum ama en azından elim ayağım serbestti.

Daha sonra bagajın içerideki mandalını bulmakla geçti bir sürem. Bunun bu kadar zor olmaması gerektiğini düşünürken araba durdu. Saçma bir gerginlik içine girdiğim sırada arabadan biri indi. Dişlerimi sıkarak yarım metrelik alanda şartları zorladım ve en nihayetinde buldum. Arkada oturan adamlar hala boş muhabbete devam ederken yavaşça mandalı hareket ettirdim ve bagaj kapısı açıldı. Ufak bir gıcırtı yankılandığında hareket etmeden durdum ve etrafı dinledim. Kimse fark etmemiş gibiydi.

Derin bir nefes alarak sığacağım büyüklükte bir boşluk yarattım. Araba hareket etmeden buradan çıkmam lazımdı. Kafamı boşluğa uzatıp ortalığı izledim. Benzinlik bizim gibi birkaç müşteri hariç boştu.

Hızlı hareketlerle kapıyı daha fazla araladım ve en sonunda kendimi aşağı attım, daha doğrusu yuvarladım. "Siktir!" Ağrıyan belimi tutarken homurdanıyordum.

Bagajın kapısını kapattıktan sonra ayaklarım üstünde kalktım. Ufak adımlarla sola doğru ilerledim. Araba beni kamuflaj edemeyince durdum ve benzin doldurmakla görevli adama baktım. Karşısında bir adam parayı ödüyordu, bana arkaları dönüktü. Araba gitmeden ne yapabileceğime baktım.

Başımı önüme çevirmemle karşımdaki siyah spor arabayla karşı karşıya kalmıştık. Dudaklarımda bir sırıtış belirirken vakit kaybetmeden büyük birkaç adımla beni saklayacak kolonun arkasına geçtim. Dikdörtgen kolon beni çok fazla saklamazdı, bu yüzden yaslandığım benzin pompalarından sırtımı ayırdım ve kilitli olmayan arabanın arka kapısını açıp kendimi içeri attım.

Solda pompalarla ilgilenen herif arabadan çıkan kapı sesini duymuş olacak ki pompalardan ilgisini çekip arabaya dikti gözlerini. Filmli camlar beni görmesini engellese bile beklemeden sürücü koltuğunun arkasına yerleştim ve koltuktan aşağı kaydım.

"Her şey tamam mı, depo doldu mu?" Görevlinin dikkatini çeken bir adam sayesinde dikkatini arabadan çekmişti. Derin bir nefes aldım. "Dolu, efendim."

ihale | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin