10

1.3K 69 24
                                    

Madison'un ağzından:

Ertesi günün Noel olduğunu varsayarsak gece güzel bir uyku geçirmek istiyordum. Önce Slytherin ortak salonuna uğradım. Draco ile biraz sohbet ettik ve yatmak için kendi odama döndüm. Duş aldım ve geceliklerimi kafamdan geçirdim. Yatağa geçtim ve derin bir uyku için beynimde yer açtım.

"Albus öğrenirse seni affetmeyecek." Kadın uzun Hogwarts koridorlarında Dumbledore ile birlikte ilerliyordu. Dumbledore'un yüzündeki telaşa karışık ve çaresizlik diz boyuydu.

"Minerva doğru zaman için henüz erken." Diyebildi sadece.

"Hayır değil! Laura Büyücülük Tarihi'nin en büyük cadısıydı ve hayatta olsa kesinlikle kızının geç olmadan bilmesini isterdi." Dedi kadın azarlarcasına.

"...Üstelik" Diye devam etti.

"Yaklaşıyor. Düşmanını tanı değil mi? Söylemek zorundasın." Dedi kadın yalvararak.

Ben ise onların gerisinde dinliyordum. Benim bedenim de koridordaydı ama muhtemelen bu bir anı olduğundan beni göremiyorlardı. Ya da ben öyle sanmıştım. Dumbledore olduğu yerde durup arkasını dönünce kaskatı kesildim.

Bu bir rüya mıydı? Evet. Bu bir anı mıydı? Belirsiz. Bunlar doğru muydu? Belirsiz.

Siluetim buharlaşınca birden gözlerimi araladım. Neden bilmiyorum ama üzerime bir sabahlık alıp Hogwarts'ın soğuk koridorlarında yürümeye başladım. Gerçekten de az ilerde Profesör Mcgonagall ve Profesör Dumbledore bir şeyler konuşarak ilerliyordu.

Koridoru dönünce ikisi de karşımda bitti.

"Bana anlatmak istediğiniz bir şey var mı Profesör?" Dedim son çare olarak. Dumbledore konuşmak için ağzını aralamıştı ki

"Hay-" diyemeden

"Evet Maddie. Sana anlatmak istediğimiz bazı şeyler var. Odama geçelim mi?" Dedi Profesör Mcgonagall gülümseyerek.

Dumbledore'a şüpheci bir bakış attım ve Mcgonagall'ın arkasından yürümeye başladım. Odaya geçtiğimizde kapıyı kapattı ve oturmam için koltuğu işaret etti.

"Neyim var benim diyeceksin değil mi?" Dedi ağzımı hareket ettirecekken.

"Kendini yorma çünkü hikayenin yarısında kalkıp gideceksin bu yüzden sana düşünsel anlatsın." Dedi. Eliyle işaret ettiği yere baktım. Düşünsel bitene kadar orada kalmalıydım. Pekala yapalım şunu.

Düşünsele yaklaştım. Derin bir nefes aldım ve kafamı suya daldırdım. Bedenim buharlaştı ve bundan on beş yıl önceki çatlak kazana buharlaşarak indi. Çevreme baktığımda bir kadın ve bir erkek hızla yürüyordu. Bir şeyler konuşuyor olduklarını duyacak kadar yakındım ama ne olduğunu duyamayacak kadar da uzaktım. Adımlarımı hızlandırdım ve ikisine de yetiştim.

"Bunu yapmayacağını biliyorum." Dedi adam.

"Evet elbette bunu aldıracağım. Bana bunu yaşatmaya hakkın yok. Bu çocuğu ben istemedim." Dedi kadın daha da hızlanarak.

Duyduklarım ağırdı. Beni istediğini sanmıştım annemin.

Bir başka anıya buharlaşınca irkildim ve bu sefer büyük ama boş bir malikaneye inmiştim.

SILENCE / DRACO MALFOY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin