çöpçatan

394 47 18
                                    

"çöpçatan derken?"

"bizi aynı odaya koymuş. zaten genelde odalar iki kişilik oluyor hiç mi fark etmedin?"

"oda düzenliydi? ben de yeni oda verdi sanmıştım."

"ben düzenliyim aslında"

"işimiz var desene. beni eğer etrafı toplamak için uyandırırsan gerçekten bozuşuruz"

"nedenmiş o"

"benim uykum her şeyden önemli bir kere"

"neyse hadi seohoon hocayı daha fazla bekletmeyelim" kafamı sallamıştım.

••••

"çöpçatan hocam nasılsınız?" odaya gülerek giren heeseung ile sırıtarak ben de arkasından gelmiştim. burası gittikçe eğlenceli olmaya başlamıştı.

"ne diyorsun heeseung? her neyse sana sunghoon'dan bahsedecektim ama gerek kalmamış gibi görünüyor"

"çöpçatan hocam daha tanıştırmadan aynı odaya koymuşsunuz bizi."

"ne yapmamı bekliyorsun heeseung? bir yıldır yalnız yaşıyorsun zaten. başkasıyla kalmasındansa eşiyle kalması daha mantıklı değil mi?" söylediği aslında mantıklı geldiğinde kafamı sallamıştım.

"ve bana çöpçatan demeyi kes" dediği an kahkaha atmıştım.

bir süre daha konuştuğumuzda zil çalmıştı. teneffüsün bu kadar uzun sürmesinden dolayı öğle arası olduğunu düşünmüştüm.

"hocam ben derse dönmeliyim de..."

"sunghoon da seninle gelsin. bugün duydum hava elementi hocanızdan yaşadıklarını. hem de sunghoon bir kereliğine derslere girmiş olur." onun dediği ile ikimizde eğilip odadan çıkmıştık.

"dersimiz ne?" "su dersimiz var şu an... sen neden böylesin heyecanlandın mı?" "evet heyecanlanamaz mıyım? ben ilk defa element dersi alacağım sana ne?" ona çıkıştığımda "bir şey demedim sunghoon. sadece 1 yıldır buradayım bir derse bile senin kadar mutlu girmedim. alışık olmadığım duygular bunlar"

"neden burayı hiç sevmiyorsun gibi davranıyorsun?"

"öyle zaten... arada hafızamı sildirip geri gitmek istiyorum ama sonra aklıma sen geliyordun. yani birbirimiz olunca güçlendiğimiz söylendiğinden sen geldiğin zaman yarı yolda kalmaman için gitmedim. sen olmasan burada iki dakika durmam. herkes bizi onlardan farklıymışız gibi görüyor."

"belki de artık sevilme vaktimiz gelmiştir hm?" gülümseyip ellerimizi kenetlemişti.

"bana burayı sevdirir misin o zaman park sunghoon?" sırıtıp kenetli elini sıkmıştım.

"seve seve. artık görevimiz burada daha çok eğlenmek olacak!" gülerken durmuş birden aklıma gelenle kendi kendime konuşmuştum.

"tabii önce şu okuldaki insanları halletmemiz gerekecek... evet evet" ona döndüğümde bana gülerken gözlerinin kırışmış olduğunu fark etmiştim. bu onu normalden farklı olarak sevimli yapıyordu.

ᴀᴄᴀᴅᴇᴍʏ ᴏꜰ ᴇʟᴇᴍᴇɴᴛꜱ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin