14~

2.5K 131 21
                                    

Medya; Ayperi, Yağmur ve Sıla (Sarı saçı kızıl olarak düşünelim.)

Tam arkamdan gelen ses ile sırtımda güçlü bir göğüs hissetmem de bir olmuştu. Kafamı kaldırarak arkamda ki kişiye baktığımda kumral saçları, yeşil gözleri keskin çene kasıyla benden baya uzun bir kişi olduğunu gördüm. Muhatabı ben değil tam olarak o korkunç sesli adamdı. 

"Benden de kimlik ister misin?" ben kel adamın tepkisini merak ederken adam hiç bir şey dememiş, kafa selamı ile içeriyi göstermişti. Arkamda ki kişi beni omzumdan hafifçe iterek içeriye yönlendirirken ona uyum sağladım. İyice içeri girdiğimizde arkamı döndüm ve kafamı kaldırdım. Ama zaten adam beni görmek ve yüksek sesli müzikten dolayı duymak için kafasını eğmişti.

 Fazla yakın olsakta umursamayarak yüksek sesle konuştum. "Ben... Çok teşekkür ederim. Yardım ettiğiniz için." gülümseyip kulağıma eğildi. "Önemli değil ama... Eğer yaşınız bir mekana uygun değilse oraya girmemelisiniz küçük hanım." kulağıma fısıldayarak konuştuğunda utançla yanaklarım kızarmaya başlamıştı. Adam haklıydı, tabi ki! "Haklısınız, arkadaşlarım yüzünden. Yoksa işim yok böyle yerlerde."

"Ne o? Beğenmediniz mi mekanı?"

"Fazla gürültülü! Yani normalde. Ben sevmem."

"Ah anladım." geri dikleşirken gözümü ayırmadan ona bakıyordum. Farklı bir... Havası vardı. Sevmiştim. Elini uzatınca şaşkınca bir eline bir gözüne bakıyordum. 

"Alp ben. Cenk Alp Yalçın." gülümseyip elini tuttum. "Ayperi Karan." birleşen ellerimize bakıp benim gibi samimi bir sıcaklıkla gülümsedi. "Tanıştığımıza çok sevindim Ayperi. İsmin gerçekten çok... Hoş mu demeliyim?" kıkırdayıp boşta kalan elimle önüme gelen saçı kulağımın arkasına yerleştirdim. "Bende memnun oldum ve teşekkürler." bir süre elimi bırakmadığı için gözlerimiz birbirinden hiç ayrılmadı. 

Sonra arkadan biri bana tiz bir sesle bağırınca irkilerek ellerimizi ayırıp omzumun üstünden geriye baktım. Sesin Sılaya ait olduğunu bilsem bile bir türlü görmemiştim. "Benim... Gitmem lazım." geri ona döndüğümde büyük bir ilgiyle bana bakıyordu. "Görüşürüz küçük hanım." bir şeyler söylemek istesemde gülümseyip bir kaç adım geri geri gittim. Sonra arkama dönüp hızlıca bu kalabalık ortamda ilerlemeye başladım. Az önce ne yaşamıştım ben? O yeşil gözler niye bu kadar... Derin bakıyordu. Bir anda kolumdan çekilince düşüncelerimden sıyrılmıştım. "Seni arıyoruz lan!" Yağmurun sert sesini yüksek sesli müzikten zar zor duyarken üstüne birde loş karanlık ortamı renklendiren lazerler eklenmişti. "Bende sizi. Sıla nerde?" diye sordum bağırarak. Yağmur bunu soracağım biliyormuş gibi koluma girip beni yönlendirmeye başladı."Barın orada, gel. Sen nasıl içeriye girdin?"

"Bir adam yardım etti." dedim nefesimi dışarı vererek. Kalabalığın ve dans edenlerin arasından sıyrılarak ilerlemeye devam ettik. Daha doğrusu Yağmur beni çekiştirmeye. Sıla uzun boylu dövmeli bir barmenle konuşurken bizi görünce elini sallayarak yanına çağırdı. Biz zaten onun yanına gidiyorduk... 

"Bak demek ki senin patronun bir boka yaramıyormuş." dedi adama bizi göstererek. Adam alayla sırıtıp elinde ki bardağın kenarına limon sürmeye başladı. "Cenk bey sizi gördüğü gibi kapı dışarı edecek. Şimdi gelmiş olması lazım." adamın konuşmasıyla zaten gergin olan bedenim daha da gerilmişti. "Ne oluyor ya?" dedim ağzımın içinden. Sıla omuzunu silkerek umursamadığını gösterdi. "Sözde buranın patronu olacak adam bizi görse kovarmış. Bebeklere benziyormuşuz. Ama şansa bak ki hala kovulmadık." adama bildiğin meydan okuyarak söylediği şeye kaşlarımı çattım.

Yıldızların ArkadaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin