2 bolume ayirmayi dusundum niye bilmiyorum.
bu bolum 2.bolum
.
.
.
.
.
.Kapımın art arda çalan zil sesiyle gözlerimi araladığımda zaman ve mekan kavramını yitirmiş gibiydim.
Dün gece deli gibi içmiştim ve odama bile gitmemiş, salonda sızmıştım. Etrafa Beomgyu ile olan fotoğraflarımız ve Beomgyu'nun bana verdiği hediyeler duruyordu. Öyle bir haldeydim ki seneler boyunca bana verdiği büyük küçük bütün hediyeleri saklamıştım.
Kapıdaki her kimse ısrarla zile basmaya devam ediyordu hatta kapıma bile vurmaya başlamıştı. Küfür ederek doğrulduğumda baş ağrım yüzünden gözlerim karardı ve dengemi kaybettim. Elimle koltuğun kenarına tutunup bir süre boyunca dengemi sağlamaya çalıştım.
Ellerimle kafama baskı uygularken çalan zil sesleri kafamın içinde yankılanmaya devam ediyordu ve benim sinirlerim iyice gerilmeye başlamıştı.
Kendime biraz zaman tanıdıktan sonra sonunda ayağa kalktığımda zil sesi kesilmişti. Yine de kapıya doğru birkaç sarsak adım attım. Kapıya sonunda ulaştığımda kelimenin tam anlamıyla kapı koluna asılarak kapıyı açtım.
Kapıyı açtığımda karşımda kimseyi göremeyince kapıyı kapatacaktım ki merdivenin başında oturan kırmızı bir kafa gördüm.
Nefesim kesildi.
Kapıyı açma sesim ona ulaşmıştı fakat kafasını çevirip bana bir kez bile bakmamıştı.
"Beomgyu?"
2 yıldır canlı ve kanlı görmediğim beden evimin önündeki merdivenlerde oturuyordu. Kokusu bütün binayı sarmıştı sanki. Nefret ettiğim bina birden hoşuma gitmeye başlamıştı.
Kafasını bana çevirmeden cevap verdi.
"Kasabaya uğradım. Odamdaki üçümüzün bildiği gizli bölmede birkaç zarf buldum. Hepsinin üzerinde K.T yazıyordu." dedi.
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim o an. Üniversiteye geçtiğimizden beri hiçbirimiz o kasabaya geri dönmemiştik. Ailemiz bile o kasabada yaşamıyorken oraya gitmek zaman kaybı gibi gelirdi çünkü bize.
Ben gitmiştim.
Beomgyu'ya mektuplar bırakmıştım. Bütün hislerimi tek tek yazdığım mektuplar bırakmıştım. Sonra da almayı unutmuştum.
"Bir şey demeyecek misin?" dedi.
Sesi iyice derinleşmişti. Zaten Beomgyu'nun hep derin bir sesi vardı. Görüşemediğimiz bu iki yılda da sesi iyice derinleşmişti.
Sesinde kaybolabilirdim.
"İçeri geçmek ister misin?" dedim asıl konuyu es geçerek. Soğuk betonda oturuyordu ve üstü kalın değildi. Hasta olacaktı.
Beomgyu yerinden kımıldamadan hala önündeki boş duvarı izliyordu.
"İçeri gel hasta olacaksın." dedim.
Beomgyu sonunda kafasını çevirip bana baktığında ağlayacak gibi hissettim. Bana bir yabancıya bakar gibi bakıyordu. O mektupları bulmamalıydı. Hislerimi öğrenmemeliydi.
"O yazdıklarından sonra nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorsun? Nasıl Yeonjun'un yüzüne bakabildin onca yıl? Neden gelip bana hiçbir şey söylemedin? Her mektupta nasıl beni suçlayabilirsin benim hiçbir suçum yokken? Onları okuduğumda nasıl hissettim biliyor musun? Sana sürekli umut verip duygularınla oynayan bir piç gibi hissettim. Halbuki sana hep arkadaşça yaklaşmıştım. Hareketlerimi bu şekilde yorumlayabileceğini hiç düşünmemiştim." dedi.