1

7K 197 38
                                    

"olmaz!" dedi zeyno sesinin tınısını yükselterek. "asla olmaz." göz devirdi duru, arkadaşının bu tepkisine karşı. tabii ki de kabul edeceğini düşünmüyordu ama ısrar etmekten de zarar gelmezdi.

"ya zeyno!" dedi sinirle. "herkes orada olacak, biliyorsun değil mi?" göz devirdi kısa saçlı kız. gecenin bir yarısı birisinin evine zaten gitmek istemezken bir de bu kişi çağrı'ysa tamamiyle reddederdi. çünkü çağrı'yı sevmiyordu. aslında sebebi yoktu, sadece çağrı'nın daha önceki sevgililerini aldattığını biliyordu. bu, ondan nefret etmesi için makul bir sebepti. ayrıca yalanlarını da yakalamıştı birkaç defa. herkese üstten bakan, zorba bir tipti. tüm bunlar zeyno'nun hassas noktasıydı o yüzden çağrı'yı sevmek için herhangi bir sebep bulamıyordu.

"herkesin orada olması umrumda bile değil duru, inan bana." zeyno, okuduğu kitabına geri döndüğünde ofladı duru. çağrı, tüm sınıfın davetli olduğu bir parti düzenliyordu. duru da oraya gitmek istiyordu çünkü sinan da orada olacaktı fakat yalnız başına gidemezdi. o yüzden zeyno'nun da gelmesi gerekiyordu.

yanında kitap okuyan arkadaşına baktı ters ters. zorla götürecek değildi elbette ama arkadaşı için de fedakarlık yapmaz mıydı bir kere olsun?

"söz, sadece bir saat." dedi duru, şirin bir şekilde. zeyno ise dilini dudaklarında gezdirip okuduğu kitabın kapağını kapattı sertçe.

"sadece." diye mırıldandı. "bir saat."

duru, arkadaşının kabul etmesi ile sıkıca sarıldı boynuna. "bebeğim benim ya canım arkadaşım!" duru zeyno'nun yanağına onlarca öpücük bırakırken zeyno ittirdi arkadaşını.

"ya dur, tamam!" duru geri çekildi gülerek.

"sadece sizin bu dramaya bağladığınız aşkınız için kabul ediyorum duru, tamam mı?" duru kıkırdayarak zeyno'yu onayladıktan sonra, kantine gitmek için kalktı yanından.

ofladı zeyno, kafasını masaya gömünce. çağrı ile aralarında gerilim olduğundan oraya gidip kendisini küçük duruma düşürmek istemiyordu çünkü çocuk onunla dalga geçecekti. her zaman yaptığı gibi. birnevi zevk alıyordu zeyno'yu eziklemekten, sürekli onu kendince alay konusu ediyor ve iğnelerini sokuyordu teker teker. o gece kabusa dönüşecekti, bundan emindi genç kız. bunu bile bile oraya gitmek, ateşe atlamak kadar tehlikeliydi; biliyordu.

"sakin olmalısın." dedi duru, saçındaki tokayı düzeltirken. "sakinim ben." diye yanıtladı onu kısa saçlı kız, beyaz çantasının kulbunu sıktığında. gergindi, ama bunu belli etmemesi gerekiyordu. mümkünse bu gece gözlerden uzak bir yer bulmalıydı ve bir saat boyunca oradan çıkmamalıydı. ancak bu şekilde atlatabilirdi bu geceyi. saçlarını kulak arkasına sıkıştırdığında çoktan gelmişlerdi çağrı'nın evine. duru'nun arkasında, küçük bir çocukmuşçasına bekliyor ve o ne yaparsa onu yapıyordu. asla parti kızı olmamıştı hayatı boyunca, kalabalık ortamları da sevmezdi. herkes içer, gece sonunda tanımadığı insanlarla dudak dudağa öpüşür ve gece biterdi; ev partisinin tanımı buydu, zeyno için.

kapı açıldığında çağrı'nun sırıtan yüzünü gördü, duru'nun arkasından. daha da sıkı tuttu çantasını. rüzgar esmeye başlamıştı, bu da siyah, çiçekli elbisesinin altındaki bedeninin titremesine sebep oldu. "hoş geldiniz, gelsenize içeri!"

duru gülerek girdiğinde zeyno da mecburen girdi peşinden. "seninki şurada." dedi çağrı, parmağı ile sinan'ı gösterirken. duru kafasını salladığında göz hapsine almıştı çoktan sinan'ı.

çağrı, yandan geçen garsonun elleri arasındaki tepsiden iki karton bardağı alıp karşısındaki sınıf arkadaşlarına uzattığında duru hemen alsa da zeyno reddetti, eliyle. "aa ama, hadi zey!" çağrı bir kez daha uzattığında dişlerini sıktı zeyno. istemiyordu işte, neyini zorluyordu böyle?

"istemiyorum!" dedi sertçe, birkaç adım gerilerken. duru çoktan sinan'ın yanına uçmuştu bile. çağrı, güldü zeyno'ya. "bir partide olduğunu biliyorsun, değil mi?"

omuz silkti zeyno, karşısındaki çocukla göz temasından kaçınarak. "evinin kapısına assaydın o zaman parti kuralları diye bir pankart." dedi sesinin sertliğinden ödün vermeden.

"kural bir." diye devam ettirdi çağrı, zeyno'yu. "bir partideki tüm katılımcıların alkol alması zorunludur." yavşçakça sırıtan yüzüne bir yumruk geçirmek istedi zeyno. buraya hiç gelmemeliydi. çağrı'nın ısrarla uzattığı karton bardağı parmakları arasına alsa da içmeyecekti. "aldım işte, git artık." dedi rahatsızca. onun göz hapsinde olmak istemiyordu çünkü er ya da geç bir kulp bulup dalga geçecekti kızla.

birden kaşları çatıldı çağrı'nın. az önceki gülümsemesinden eser kalmamıştı. biraz yaklaştı karşısındaki kıza. "bu elbiseyi..." dedi sorarcasına. "annenin dolabından falan mı aldın?" patlattığı kahkaha, evin içini dolduran müziğin sesinden bile fazla çıkmıştı. yüzünü buruşturup arkasını döndü zeyno. başlamıştı bile, gece boyu da rahat durmayacağından emindi.

büyük evin koridorlarından birisine daldığında elindeki içki dolu bardağı şifonyerin üstüne bırakıp biraz daha ilerledi. boş bir oda bulup tüm geceyi orada geçirmek istiyordu. belki, yanında getirdiği kulaklığı takar ve salondan yankılanan iğrenç müziği bastırabilirdi zihninde.

köşeyi döndüğü gibi gördüğü ilk odaya daldığında, karanlık olması ile hiçbir şey göremedi kız. içeri girip ardından kapıyı kapatmasıyla gözleri biraz olsun alışmıştı karanlığa. nerede olduğunu bilmiyordu, açıkçası bilmek isteyip istemediğini de bilmiyordu. ışığı açmadan, yavaşça karşısındaki yatağa oturdu. rahattı yatak. kulaklıklarını takıp playlistini karışık çaldığında, gerçekten içeriden gelen müzik sesi kesilmiş; zeyno'nun kulağına sadece tapılası sesi olan the weeknd'in sesi doluyordu.

and now i know realitionship's my enemy
so stay away from me
i'm warning you

bir saatini pekala geçirebilirdi bu şekilde, bu odaya kimsenin girmemesini diledi; gözlerini kapatırken.

nefret | zeyçağ. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin