Eddie koşarak içeri geçtiğinde Steve'ler dışarı çıktı. Bana kısa bir kafa hareketiyle içeri girmemi söylediğinde ona ayak uydurdum ve kulübeye geçtim.
Kapıyı kapatıp arkama döndüğümde Eddie ile burun burunaydık. Korkmuş gözleri benimkilerle buluştuğunda derin bir nefes aldı ve kollarını bana sarıp kafasını boynuma gömdü. Saçları boynumu gıdıklıyordu. Hafifçe güldüm ve bende kollarımı ona sardım. "Ne oldu?" Kulağına fısıldadığımda beni daha sıkı sardı ve çok küçükte olsa hıçkırığını duyduğumu sandım.
Korkuyla onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ama izin vermedi ve beni kendine bastırdı. Korkuyordu. Korktuğunu anladığımda duraksadım ve derin bir nefes aldım. "Sana bir şey olmasına kimse izin vermeyecek. Anladın mı?" Kafasını salladı ama inanmadığı belliydi. Onu ikna etmekle vakit kaybedemeyecektim. Bu yüzden ondan ayrıldım ve yüzüne bakmadan elini tutup arkadaki sandal yerine yürümeye başladım.
Bir sandalı çıkarırken ben sağ taraftaydım, oysa sol. Yüzüme bir an bile bakmamıştı. Ağlamıyordu, üzülmüyordu. Sadece donuk bir ifadeyle bana ayak uyduruyordu. "Ed, buradan karşıya geç. Dikkatli ol, tamam mı?" Hızla kafasını kaldırdı ve endişeyle bana baktı. "Sen?" Sesini duymak çok zordu. Yine de ağzını okuyabiliyordum. Tam ağzımı açmıştım ki aynı kişi tarafından yine kapandı. Siktiğimin Carver'i!
"Sadece konuşacağım!" Yanımıza gelirken hemen arkasında Steve vardı ve bariz şekilde Jason'a sövüyordu. Kollarını kaldırıp bana baktığında sadece omzumu silkmekle yetindim.
"Nasıl öldü?" Sinirden kıpkırmızıydı ve onu anlıyordum. Chrissy onun için çok ayrıydı. Chrissy sayesinde yaşadığını hissediyordu ve şimdi yaşam kaynağını kaybetmişti. Bu Max'in Billy'i kaybetmesiyle eş değerdi. Hatta, biraz daha ötesiydi.
Eddie anlatmaya başlamadan önce onu durdurdum. "Bilmiyor. Senin kadar onunda canı acıyor Jason. Eddie odasına geçtiğinde olanlar olmuş. Onun üstüne gitme." Elimi Eddie'nin bileğine sardım ve onu arkama aldım. Jason kendini zar zor tutuyordu ve bunu görebiliyordum. "Onunlayken öldü! En güvendiği insanın yanındayken öldü! Bu Chrissy için ne kadar ağır bir şey farkında mısınız? O, onun yanına ölmek için gitmemişti!" İşaret parmağını Eddie'ye doğru sallarken tükürürcesine konuşuyordu. Steve tam onu tutacakken Jason kendini geri çekti ve derin bir nefes aldı. "Chrissy çok küçüktü. Yaşayacakları vardı. Onu mahvetti. Geleceğini yok etti! Hatta daha çok kişiyi! Sattığı mallar yüzünden ne kadar ölen var biliyor musunuz?! Kabullen ya da kabullenme Munson. Sen bir katilsin. Belki fiili olarak kimseyi öldürmedin ama çoğu kişinin içten ölümüne yardımcı oldun. Ucube diyordum ya... Sen ucubeden de öte, kalpsiz bir yaratık olmuşsun." Öfkeyle ona baktı ve hırlayarak ormana yöneldi.
Gitmeden önce kafasını yatırarak Eddie'ye baktı. "Başın sağ olsun Munson." Arkadaşlarıyla birlikte uzaklaşırlarken hızla Eddie'ye döndüm ama o kafasını başka yöne çevirip benden uzaklaşmaya başladı. Peşinden gitmek için adım atacaktım ki bir el bileğimden yakaladı. "Zaman mı versek?" Dalga geçiyor olmalıydı! Bunun zamanı mı vardı? Ne zamanından bahsediyordu? Tanrım, ne utanç verici bir düşünce!
Kendimi ondan kurtardım ve peşinden koştum. Ormanın diğer tarafına gitmişti ve onu bulamıyordum. Ormanda iyice kaybolmuştum. "Eddie!" Tüm gücümle bağırdım ama bir karşılık bulamadım. "Ed?" Sessizlik varlığını korurken nefes verdim ve derinliklere gitmeye karar verdim. "Edward!"
Eddie Pov;
Jason'un dediklerinden sonra hissettiğim ağır suçluluk duygusu beni zorluyordu. Anya önümde durmuş, beni koruyordu ama anlamsızdı. Hiçbir şey beni kurtaramıyordu. Ondan uzaklaştım ve ormana yöneldim. Jason'un zıt yönüne. Peşimden gelecekken Harrington'un onu tuttuğunu gördüm. Bu benim işime gelirdi çünkü cidden şu an Anya'nın anlayışını istemiyordum. Anlaşılmak istemiyordum. Kendi kabuğumda, herkesten uzakken oldukça mutluydum.
Ormanda koşmaya başladım. Yolumu kaybedeli çok olmuştu. Yaklaşık iki aydır kayıptım. Kimse beni bulamıyordu. Bulamayacaktı. Onlara neyi gösterirsem beni o sanacaklardı. Bana Eddie demeleri beni Eddie yapacaktı. Eddie olarak bildikleri torbacı olmayı hiç istemedim. Bir Munson olmayı hiç istemedim. Birinin umutlarını öldürmeyi hiç istemedim. Bu hayatı istemedim. Anne ve babasız bir ucube olmayı istemedim. Ama zorunda bırakıldım. Ya ucube olacaktım ya da katil. Ucubeyi seçmeme rağmen bir katildim. Elim çok kez kan olmuştu. Sadece görünmüyordu. Görmüyorlardı. Görmek istemiyorlardı.
Adımı seslenen Anya'yı umursamadan ilerlemeye devam ettim. Yalnızlık istemiyordum. Yalnızlık beni çok yormuştu. Ama biriyle olmakta istemiyordum.
Seslenişleri silinikleşirken önümü görememeye başlamıştım. Yaşlar görüşümü engelliyordu. Bu ayağımın takılmasına ve başımın dönmesine sebep olsa da duramadım. Neye ağladığımı bilmiyordum. Chrissy'nin ölmesine mi, yoksa Jason'un zırvaladığı şeylere mi?
Sessizce yaklaşan Anya bir şey demeden arkadan gelip kollarını boynuma doladı ve kafasını boyun boşluğuma koyup orayı öptü. Ağlamam şiddetlenirken o bana sarılmaya devam etti. Konuşmadı, hareket etmedi. Sadece ruhumu dinlendirdi. Yalnız değildim. Ama biriyle olduğumda söylenemezdi. Tamda istediğim gibi, rahattım. Biriyle asla rahat olamazdım. Beni hep gererdi ama garip bir şekilde son zamanlarda Anya'nın varlığı beni rahatsız etmiyordu. Aslında, dikkat edince hiçbir zaman etmemişti.
O şekilde belki de bir saat boyunca oturduk ve en sonunda bizi bozan ben oldum. "Hasta olacaksın. Arkamda geldiğinden beri burnunu çekiyorsun. Gel hadi gidelim." Elimi kaldırıp onun koluna koydum ve biraz kendimden uzaklaştırıp önüme çektim. Yüzünü avuçlayıp göğsüme çektim. "Ağla hadi," Ben ağlarken rahatsız olmamam için hiç ses çıkarmadan beklemişti ve dolduğu çok belliydi.
Kollarını bana sardı ve göğsümde yorgunluktan bayılana dek ağladı. Sesi kesilip yerini küçük hıçkırıklara bırakınca saçını okşamayı durdurdum ve yüzüne düşen perçemleri çektim. Uyuduğundan emin olunca saçına küçük bir öpücük kondurup onu kucağıma aldım. Ormandan çıkıp kulübeye dönünce herkesin gittiğini fark ettim. Onu kenarda ki yatağa bırakıp saçını biraz okşadım ve alnını öpüp kalktım. Üzerini örtüp dışarı çıktım ve kafamı duvara yaslayıp bir sigara yaktım. Yavaşça süzüldüm ve yıldızları izlerken sigarayı içime çekmeye devam ettim. Her dumanı süzülüp görüşümü buğlaştırdığında içim biraz daha karardı. Onsuz bir şekilde devam etmek zorunda kalmak... Derin bir iç çektim ve sigarayı kenara attım. Bakışlarım tekrar göğe dönerken gözlerin kapanmaya başlamıştı. Gözümden bir yaş düşerken kendimi uykuya bıraktım.
Bir kurgum var Eddie ile ilgili off yani çok iyi ve daha kimse böyle bir şey yapmadı. Kapağı bile hazır. İsterseniz sonraki bölüme koyarım ;D
Aklımda güzel fikirler var çok zort olacaksınız tşk
Bir de bu kitapla diğer kitabı bağlantılı yapacağım galiba.
Neyse çok konuştuk hadi öptüm bye