Roxanne gözlerini açtığında dikkatini çeken ilk şey kapalı kapılar ardında dönen boğuk konuşmalardı. Kendi odasında, kendi yatağında olduğunu anlaması uzun sürmedi. Hava kararmıştı. Yataktan kolunu uzatıp komodinin üzerindeki saate baktı, akşam dokuza yaklaşıyordu. Yataktan doğrulurken ne acı ne sızı içerisinde olduğunu fark ederek şaşırdı. Yalnızca hafif bir yorgunluk ve ince bir başı ağrısı... Eliyle yüzünü yokladı, kan damlaları, toz toprak temizlenmişti.
Olanları hatırladı...
Yataktan doğruldu ve üzerindeki yorganı kenara çekerek ayaklarını yataktan sarkıttı. Parmaklarıyla gözlerini ovuşturduktan sonra ayağa kalktı, kapının altından süzülen ışık ve gölgeler evde birden fazla kişinin olduğunun işaretini veriyordu. Kapının kolunu kavrayıp çekip açtı ve aşağı yöneldi.
Ev beklediğinden daha kalabalıktı. Stephen ve Elain oturma odasındaki koltuklara gömülmüş, annesinin getirdiği bitki çayını yudumluyorlardı -annesi kahveden ziyade çay insanıydı. Öteki taraftaysa duvarın kenarına sinmiş biçimde ayakta duran siyahlar içindeki Artemis ve James Crane fısıldaşarak hızlı hızlı bir şeyler konuşuyorlardı.
Merdivenden indiğini gördüklerinde herkes başını kaldırarak ona baktı ve içeriye sessizlik çöktü. Mutfaktan giren annesi Roxy'yi gördüğünde hızlıca aradaki mesafeyi kapattı ve kızına sıkıca sarıldı. Roxy annesine uzun zamandır bu kadar sıkıca sarılmadığını fark etti ve gözlerini kapayıp onun omzuna gömdü yüzünü. Annesi sakince sordu, "İyi misin?"
"İyiyim." Dedi ve sonra annesinin kollarından kurtulmak için hafifçe geri çekildi.
Birkaç dakika sonra solundaki koltukta Elain ve Steph, sağındaki koltukta James ve Artemis ile birlikte oldukça tuhaf bir sessizliğin içinde bitki çaylarını yudumluyorlardı. James'in ağır kokulu bitki çayını çayı her yudumlayışında suratını buruşturduğunu ama zorla yutup yeni bir yudum aldığını görebiliyordu.
"Ben iyiyim, geldiğiniz için teşekkürler. Ama sanırım biraz dinlenmeliyim... Tek başıma."
Elain tedirgin biçimde ona baktı, "İyisin değil mi, Roxy?"
"İyiyim. Sadece biraz uyumak istiyorum... Ve yalnız kalmak."
Söylediği son cümlenin üzerine Elain'in fincanını sehpanın üzerine bırakışı çınladı odada. "Gidelim, Steph." dedi usulca ve veda bile etmeden kapıya doğru yürüyerek gözden kaybolurken Roxy kuzeni Artemis'e döndü, "O yaptığın neydi? Çözül?"
Artemis cevaplamak istemiyor gibi bir süre sessiz kaldı, parmağındaki yüzüklerle oynuyordu ama konuştu, "Hatırlıyorsun demek. Bazıları unutur." dedi takılarıyla uğraşmayı sürdürürken. "Sadece kuş kız değilim. Aynı zamanda bir empath'ım."
Rox tek kaşını kaldırdı, "Empath mı?"
"İnsanların duygularını hissedebilir, çok uçlara çekildiyse direksiyonu devralıp yönünü değiştirebilirim. Duyguların kendisini değiştiremem, sadece gittikleri yola bir çelme takabilirim."
"Beni bayılttın?"
"Duygularını yumuşak bir zemine düşürmek gibiydi. Çözül dediğimde düğümü açmış oldum. Ama bunu her zaman yapamam. Zihnen ve bedenen yorucu. Benim duygularımı da çok etkiliyor." Gerçekten de genç kızın göz altında daha bu saatte torbalar vardı.
Roxy'nin annesi kapı eşiğinde kollarını kavuşturmuştu, "Ruby'ninki gibi, değil mi? O da bir Empath'tı."
Artemis'in koyu kahve gözleri Roxy'nin annesinin üzerinde gezdi. "Öyleydi Valerie teyze. En azından Supernova onu Stahlgard'a göndermeden önce."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahraman Olmak İçin Bir Sebep
Science FictionRoxy'nin derdi büyük. Süper kahraman çocuklarının gittiği okula gidiyor ama süper güçleri yok. Şayet güçleri sene sonuna kadar ortaya çıkmazsa okuldan atılacak. Yine de oturup beklemektense zorbalarla mücadele etmeye ve başını dik tutmaya kararlı. F...