Güller Ve Zambaklar

566 78 183
                                    

Uyarı: Bu bölüm de oldukça kan içeriyor. Umarım rahatsız olan olmaz. Yorumlarınızı heyecanla bekliyorum aşklar❣️

Rosalie elindeki beyaz güllerle kendine bir taç yapmaya çalışıyordu. Çimlerin üstüne oturmuş, asla susmayıp sürekli ona kızan dadısından ve korkutucu babasından biraz olsun kaçmanın keyfini çıkartıyordu.

Güllerden birinin dikeni parmağına battı. Parmağından akan kanın beyaz gülün üstüne damlamasıyla gül, düşen kırmızı lekeyle kaplandı ve sonunda kıpkırmızı oldu.

İçindeki kötü hisle gülü izleyen Rosalie duyduğu çığlıkla irkildi.

"Rosa! ROSA!"

Bu Alexis'in sesiydi ve ağlıyordu. Hızlıca elindeki güllerle ayağa kalkarak beyaz elbisesini düzeltti ve kardeşinin sesinin geldiği yere koşmaya başladı.

Yanına vardığında küçük çocuğun dizlerinin ve dirseklerinin hırpalandığını gördü. Alexis ağlamaya devam ederken yanına oturdu ve ona sarıldı.

"Alex düştün mü? Acıyor mu? Ağlama, ağlarsan dadı gelir ve bizi babamıza şikayet eder."

7-8 yaşlarındaki çocuk burnunu çekerek kız kardeşine baktı. Ağlamasını durdurmaya çalışıyordu.
"A-ama çok acıyor Rosa"
"Şş geçti, geçti bak ben geldim."
Alexis'in çenesindeki kanayan yarayı o zaman fark etti. Ne kadar korksa da kardeşine belli etmemeye çalıştı.

"Şey... Dizlerini ve dirseklerini saklayabiliriz ama çenen..."

Alexis yeniden ağlamaya başladı. Yanaklarından yaşlar süzülüyordu.

"En çok orası acıyor Rosa. Yardım et bana. Eğer - eğer babam görürse çok kızar, beni yine zindana kapatır!"

Küçük çocuk şimdi hiç olmadığı kadar çok ağlıyordu ve Rosalie onu nasıl sakinleştireceğini bilmiyordu. Zindandan hep nefret etmişti. Ama Alexis'i oraya haftalarca kapattığı için en çok babasından nefret etmişti.

"Seni bir daha oraya kapatmayacak. Ben buna izin vermem. Ağlama lütfen Alex."

Oğlan yine burnunu çekerek dolu gözleriyle kardeşine baktı.

"İzin vermez misin gerçekten?"
"Tabii ki, kimsenin sana zarar vermesine izin vermem! Ben senin ablanım. Unuttun mu, senden tam 13 dakika daha büyüğüm."

Rosalie gururla bunları söyleyince Alexis biraz toparlanıp yaşlarını sildi.
"O halde bana yardım edecek misin?"
"Her zaman!"

"Babam tek benim yaralandığımı görürse beni zindana attırır. Ama ikimizin de yaralandığını görürse dadıyı attırır. Benim zindana gitmemi istemezsin değil mi Rosa?"

"Asla istemem."

Alexis hafifçe gülümseyerek yerden bir taş aldı. Taş sivriydi ve üstünde kendi kanı vardı.

"Biz ikiziz. Biz aynıyız, biz biriz."

Alexis Rosalie'ye daha çok yaklaşıp sözlerine devam etti.

"Bende ne varsa sende de olmalı. Ne de olsa birbirimizden başka hiç kimsemiz yok öyle değil mi?"

Rosalie biraz koksa da kardeşinin gözlerinin içine baktıktan sonra yutkundu.

"Evet. Birbirimizden başka kimsemiz yok."

"Kıpırdamamaya çalış Rosa."

Alexis çenesindeki yaranın aynısını Rosalie'ye yapmaya başladı. Kızın canı o kadar çok acıdı ki sımsıkı kapattığı gözlerinden yaşlar süzüldü. İçinden ne kadar Alexis'i durdurmak istese, ona ne kadar hayır demek istese de kafasında kardeşinin sözleri sessiz bir fısıltı gibi yankılanıyordu.

Red Tears | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin