𓁹
___" Yongbok, yalvarırım şu siktiğimin bar'ına gitmeyi bırak. "
" Jis, sinirimi bozuyorsun. Velet misin? Alt tarafı arkadaşlarla içeceğiz. Ne var bunda cidden? Anlamıyorum seni. "
Jisung, aynanın karşısında parmaklarını sarı saçlarının içinden geçiren bedeni izliyordu. Felix bu aralar fazlaca okulu boşlamış, onun yerine bar'a gitmeye ve eve geç saatlerde gelmeye başlamıştı. Jisung ondan hoşlandığı için, onu içten içe merak ediyordu ve bu duyguya katlanmak çok zordu. O dışardayken evde yaşadığı telaş, korku, endişe duyguları onun tir tir titremesine yetiyordu bile. Üstelik dediği şeylerle kalbinide kırıyordu bu sarışın. Eskiden birbirlerinin hayatını neredeyse ezbere bilen iki genç, birbirlerinden uzaklaşmış; aralarında "ev arkadaşı" ilişkisinden başka bir şey bırakmamışlardı.
Felix aynanın karşısından çekilerek kapının arkasından ceketini almaya yöneldi. Elini ceketi almak için uzatmışken, Jisung'un bileğini tutması ile beraber gence döndü. Tek kaşını kaldırıp "Ne var?" dercesine bir bakış atarken Jisung derin bir nefes almıştı. Belki de hem hoşlandığı çocuğa yakınlaşmak için, hem de onun güvende olup olmadığını öğrenmek için onunla vakit geçirmesi iyi olurdu..
" Bende seninle geleceğim. "
Felix dudaklarının arasından hisretik bir kahkaha atarken, vücudunu da gence döndürecek şekilde ona bakmış ve boylarını eşitlemek için sırtını hafifçe eğmişti.
" Sen mi? Ah.. Jis, başıma dert olma lütfen. "
" Ben ciddiyim Yongbok, geleceğim dedim işte. Ben kendimden sorumluyum zaten, başına dert falan olmam. "
Felix, gözlerini devirirken, tekrardan sırtını dikleştirmiş ve omuz silkmişti. Tekrar ceketini almak için kapıya dönerken, çok belli olmayan ama anlaşılır şekilde bir şeyler fısıldamıştı.
" İyi, ne yapıyorsan yap. "
Felix'in dediği şey ile genç suratına büyük bir gülümseme yerleştirdi.
" Tamam! beni bekle, hemen hazırlanacağım. "
Felix ceketini alıp, giyindikten sonra gence kafa sallamış ve odadan çıkarak dış kapıya yönelmişti. Kapıya yaslanarak genci beklerken, arkadaşlarını aramış, Jisung'un onunla geleceğini haber vermişti. Sonra ise İnstagram'a girerek kaçıncı olduğunu bilmediği flörtüne yazmaya başlamıştı. Aradan on-onbeş dakika geçtikten sonra yanına gelen Jisung ile dikkatini ona verdi. Ne, bu çocuk ciddi miydi? Felix yüzünde ki şaşkınlığın belli olmamasını umuyordu. Yavaşça karşısında duran bedeni süzerken telefonunu kapamış, cebine koymuş ve sırtını kapıdan ayırarak boğazını temizlemişti.
" Daha basit bir şey giyinemez miydin? "
Jisung, kafasını eğerek kendi üstüne bakmıştı. Ne vardı ki üstünde? Sadece normal siyah ve üstünde beyaz bir kalp olan kısa kollu tişört, fileli siyah çorap ve.. yeni aldığı siyah, üstünde zincirleri olan, kareli bir etek.. Fazla mı olmuştu? Oysa altına yeni aldığı siyah botlarıda giyinmek için can atıyordu.
" Ne olacak ki? Sadece yeni aldığım eteği giyinmek istemiştim.. "
Felix gözlerini süzdüğü bedenin yüzüne çıkarırken iç çekmiş ve kapıya dönerek sağ eli ile kulbu tutmuş, kendine çekmiş, kapıyı aralamıştı. Hep giyindiği için kapının önünde duran ve şuan ki kombinine -siyah gömlek, siyah kot ve zincirden oluşan basit bir kombin- uyacağını düşündüğü siyah-beyaz ayakkabılarını hızlıca ayağına geçirmeye başlamıştı. Jisung arkasından hızlıca ayakkabılıkta duran ayakkabı kutusuna ilerlemiş ve kapağını açmıştı. İşte! Yeni aldığı harika botlarını şimdi giyecekti. Hemen botları ayakkabı kutusundan çıkarmış ve Felix'in arkasından botlarını ayağına geçirmişti. İki gençte üstlerini kontrol ederek bütün eşyalarını aldıklarından emin olmuştu. Felix arkalarından kapıyı çekip, elinde ki anahtar ile kilitlerken evden çıkmadan gözüne çarpmış Jisung'un siyah çantasını alıp, ona uzattı. Kapının kilitlendiğine emin olduktan sonra ise gence döndü, yaklaştı, elini çenesine götürdü ve başını kaldırdı. Yüzleri yakınken Felix'in tek dediği şey " Beni sakın rezil etme, Jis. "
___
-00.27-
Yaklaşık dört saattir bar'dalardı. Jisung sadece Felix'in yanında durmuş, meyve kokteylini içmişti. Felix ise Jisung'un adını bilmediği bir içkiden bilmem kaçıncı bardağı kafasına dikiyordu. Jisung içinden "Ben bu kadar içsem hastanelik olurdum sanırım.." diye geçirmeden edememişti. Jisung bar'a geldiğine az çok pişman olmuştu. Giyindiği etek yüzünden mi bilmiyordu ama çoğu kişi ona rahatsız edici bakışlar atıyordu. Jisung daha fazla dayanamayacağını anladığında, elini arkadaşının siyah gömleğinin koluna götürdü ve çekiştirdi. Müzik sesini bastırsa da bağırmaya çekindiği için kısık bir sesle konuşmaya çalıştı.
" Yongbok.. gidebilir miyiz artık? "
Felix arkadaşının sesi ile yüzünü ona döndü. Sonrasında dediği şey ile cebinden telefonu çıkartıp saate baktı. Saat daha çok erkendi. Kendisi eve geç gitmeye o kadar alışmıştı ki, bu saat ona göre bebeklerin uyuma saati gibi bir şeydi.
" Otur oturduğun yerde, Jis. Başıma bela olmayacaksın dedim sana. Eğer çok istiyorsan evin dönüş yolunu biliyorsun. Hadi hay hay. "
Jisung gözlerinde ki sızlama ile yüzünü buruşturdu. Bu kadar mı önemsizdi yani? Hırsla yerinden kalktığı gibi bar'ın çıkışına gitti. Bar'ın önünde ki merdivenlere oturdu bir süre. Felix'in içkisinden aldığı bir kaç yudum bile onu rahatsız etmeye yetmişti. Gözlerini kapayıp kendine gelmeye çalışırken omzunda bir el hissetmesi ile, gözlerini açıp arkasına baktı. Felix yanına oturmuş, omzunda ki elini saçlarına çıkarmış, okşuyordu. Jisung anlamsız bakışlarla ona bakarken, Felix boşluktan yararlanıp diğer elinde ki jileti Jisung'un boynuna dayadı.
" Biraz eğlenmek istemez misin, Jis? "
Jisung dudaklarını aralayıp bir şey demeye çalışacaktı ki, boynunda ki jilet buna engel olmuştu. Felix jileti ve saçlarında ki elini hızla çekmiş, ayağa kalkmıştı. Jisung'un kolunu tutarak onuda ayağa kaldırdığında, Bar'ın yakınlarında ki terk edilmiş beş katlı bir binaya gelene kadar onu sürükledi. Jisung, Felix'in elinde ki dolu poşeti o sıra fark etmişti. Binaya geldiklerinde hızla çatı katına çıkmışlardı. Jisung şoktaymışçasına ne konuşuyor, ne bilinçlice haraket ediyordu. Felix ne yapmaya çalışıyordu bilmiyordu.. Felix onları çatının kolonlarından birinin yanına çekmiş ve ikisininde oturmasını sağlamıştı. Büyük ihtimal sarhoştu çünkü bu Jisung'un tanıdığı Felix değildi. Felix poşetten içki, sigara ve Jisung'un tahmin ettiği kadarıyla ot çıkarmıştı. Jisung titremesini gidermeye çalışırken zar zor konuşmayı başardı.
" Y-yongbok, ne yapıyorsun?.. "
Felix her şeyi kenara dizdikten sonra eline tekrardan aldığı jiletle Jisung'a döndü. Diğer eli ile fileli çorabı sıkıca tutmuş ve yırtmıştı. İlk bir süre açık bacaklarda elini gezdirmiş, sonra jileti deriye dayarak bastırmış ve bir kaç kan damlasının akmasını sağlamıştı. Jisung bağırdığı zaman eliyle gencin ağzını kapamış, kaşlarını çatmıştı.
" Eğlenmek istemiyor musun, Jis?.. Benimle vakit geçirmeyi sevdiğini sanıyordum. "
Felix, gencin gözyaşları ile kaplanmış elini, bacağa bir kaç çizik attıktan sonra çekti. Jileti kenara koydu, bir sigara alıp yaktı ve bir kaç nefes çekti. O sırada Jisung kanayan bacağını tutuyor, sessizce ağlarken ayakta durmaya çalışıyordu. Buraya gelmesi baştan yanlıştı, ama Felix'in burada ki arkadaşları ile yakın olduğunu biliyordu. O da yakın olmak istiyordu, yakın arkadaştan fazlası olmak istiyordu sarışın ile.. Felix sigarası hâlâ yanarken aklına gelen fikirle sırıttı. Sigarayı dudakların arasından çekmiş, sigarayı tutan elini bacağa yaklaştırmıştı. Gözlerini Jisung'un yüzünden, bacağına indirmeden önce konuşmuştu.
" Şimdi daha eğlenceli bir şey görmek ister misin? "
___
𓁹- Evet, işte bir fic daha.. Umarım beğenebileceğiniz bir fic olur. Fikir benim, Mad Hatter şarkısından esinlendim. Bölümler en az 1000 kelime olacak. Angst bitecek ama belki 2. bir kitap yazar ve bağlantılı başka bir konu bulurum. Hepinize iyi akşamlar, Jilix'le kalım meleklerim~♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad hatter, jilix.
Fanfiction" en iyi insanların hepsi delidir. " " en iyi insanların hepsi.. " 'angst!! - femsung!!