⁰⁵

212 27 82
                                    

"Bana biraz alan verebilir misin?" diye sordu Haruto bankta oturuyor olmalarına rağmen ona yapışmış olan çocuğu itmeye çalışarak. Muhattabı Jeongwoo ise onu duymazdan gelerek etrafına bakınmaya devam etti.

İstisnasız her teneffüste Haruto'nun yanına geliyor, iki kolunu onun tek koluna sıkıca sarıyor ve ders zili çalana kadar peşinde öyle geziyordu.

"Geliyorlar!" Jeongwoo neredeyse çığlık atarcasına konuşup gözlerini sıkıca kapatarak alnını Haruto'nun omzuna bastırdı. "Umrumda olduğundan değil ama ne yaptın da sana bu kadar sinirlendiler?"

"Hiçbir şey!"

"Ah, tabii." Haruto başını ağır ağır aşağı ve yukarı sallarken "Sen her zaman suçsuzsundur." dedi ciddi yüz ifadesinin aksine alaylı bir tonda.

"Öyleyim. Bu arada seninle dolaşmam işe yaradı. Şu an tek yapabildikleri bana kaşlarını çatarak bakmak." Jeongwoo minik bir kahkaha atarken kendisine bakan çocuklardan birine dil çıkardı. "Onları kışkırtmaya devam edersen beni umursamadan seni dövmeye gelirler."

"O zaman benim için onları döversin."

"Hayır, yapmam."

"Seni boşuna mı o kadar övdüm yani?"

Haruto omuz silkti. "Senin için kimseyi dövmem." Jeongwoo oflayarak arkasına yaslandı ama elleri hala Haruto'nun kolunu sıkıca tutuyordu. "Beni ne zaman döveceksin?"

"İnsan da heves bırakmıyorsun ki döveyim."

"Yani artık senden kaçmam gerekmiyor?"

Haruto herhangi bir cevap vermeyince Jeongwoo da ona bakmayı kesip bahçedeki öğrencileri izledi.

Bazı kızların bakışları ikisinin üzerindeydi bu yüzden onlara gülümsedi ama gülümseyen suratı koluna inen darbeyle kısa sürede acıyla buruşmuştu. "Neden yaptın bunu?"

"Bana bakan kişilere yürüyemezsin." Jeongwoo gözlerini devirip bir elini havaya kaldırdı ve etrafı gösterdi. "Hepsiyle aynı anda çıkamazsın ya! Hem içlerinde bana bakanlar da vardı."

"Umrumda değil." Umrunda olan tek şey Jeongwoo'nun o kızlara gülümsemiş olmasıydı ve bu anlamlandıramadığı daha doğrusu nedeninden kaçtığı bir sebepten dolayı onu rahatsız ediyordu.

"Senin yüzünden maç da yapamadım."

"Bir öğle teneffüsünde oturmaktan zarar gelmez. Hem terli ve yorgunken çirkin oluyorsun, kızlar şu an sana bakıyorsa bu benim sayemde. Görünüşünü koruyorum, anladın mı?"

"Kendi çıkarın için yaptığın her şeyi nasıl oluyor da iyilik yapıyoruma çevirebiliyorsun?"

"Cennete girmenin bug'ını buldum." Jeongwoo gülümseyerek oturduğu yerde biraz kaydı ve başını bankın tepesine yasladı. Haruto bir an için ona gülse de bakışlarını kaçırırken ciddi ifadesine geri dönmeye çalıştı.

"Bu kadar birlikte takılmak yetmez mi? Arkadaş olduğumuza ikna olduklarına eminim." Haruto tekrar ona döndüğünde Jeongwoo'nun gözlerini kapatmış olduğunu gördü. "Çok konuşuyorsun hyung. Havanın serinliği mükemmel, bence biraz uyumayı denemelisin." Hâlâ Jeongwoo'nun elinin arasında duran kolu onun tarafından arkaya doğru çekiştirildiğinde direnmeden arkasına yaslandı ve tıpkı Jeongwoo gibi başını arkaya yasladı.

"Çömezin biriyle takıldığım için dalga konusu olacağım."

"Bu şimdi mi aklına geldi?"

"Birkaç saniye öncesine kadar bana hiç hyung demediğin için bu gerçek aklımdan tamamen çıkmıştı." Jeongwoo kapalı gözlerini açmadan dişlerini göstererek güldü. Haruto başını ona doğru çevirmişti ve hâlâ onu izliyordu. "Tamam, öyleyse bu ilk ve son deyişimdi. Haruto demeye devam edeceğim."

Bir süre sessizlik olduktan sonra Jeongwoo düşünceli bir sesle konuşmaya devam etti. "Ya da Ruto. Bu kulağa daha samimi geliyor, sen ne dersin? Belki de Ruru demeliyim ama bu da fazla çocukça. İtibarının zedelenmesini istemeyiz. Yani sana tüm okulun duyabileceği şekilde Ruru dediğimi düşünsene." Kendi kendine güldü. "Haru mu, Ruto mu? Seç bakalım." Gözlerini yavaşça açarak birkaç saniye ışığa alışmasını bekledikten sonra yüzünü sağ tarafına çevirdi.

Bunu beklemiyordu.

Yüzüne fazla yakın olan Haruto'nun, yüzündeki sakin ifadeyle gözünü bile kırpmadan kendisini izliyor olmasını kesinlikle beklemiyordu.

×××

bu ilişki fazla hızlı gidiyor
ama elimde değil

89ıq✘haruwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin