Bölüm 26: Aşk

249 18 0
                                    


Yamaçtan:

Melina ve alaz gittikten sonra evan da onların peşinden gitti. Ormanın tehlikeli bir yer olduğunu söylüyordu. Bizde evde oturmuş dönmelerini bekliyorduk. Sarmaşık perisiyle baş başa kalmıştık. Eskiden olsa hemen konuşacak bir şeyler bulurduk ama şu an bir şey demeye cesaret edemiyor gibiydim. O da konuşmuyordu. Noldu anlayamamıştım. Derken beklediğim ses yükseldi.

Selina:

-sence ne zaman dönerler?

Yamaç:

-bilmem ki. istersen bizde çıkıp arayabiliriz. Ama buraları pek bilmiyorum. Gerçi sen biliyorsundur.

Selina:

-evet avucumun içi gibi bilirim.

Bunları söyledikten sonra birden aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi. Ve doğruldu. Neden bir anda ayakalandığını merak etmiştim.

Selina:

-bence gelmeleri uzun sürer. Seni bir yere götürmemi ister misin?

yamaç:

-nasıl bir yer sarmaşıklı mı yoksa?

Selina:

-belki, ee bilemem, gidince görürsün. Tabi gelmek istersen. Buraya çok uzak değil.

yamaç:

-peki o zaman hadi gidelim sarmaşık perisi..

Ormanın derinliklerine doğru ilerlesek de yanımda selina varken kaybolmaktan endişe etmiyordum. Zaten evanın evi oldukça ormanın içindeydi. Eminim ki buaralara selinadan başkası girmemiştir. Şu an bulunduğumuz yerde ışık sacan bitkiler. Değişik ağaçlar vardı. Sanırım beni de tamamıyla farklı bir bitkinin yanına götürecekti.

Biraz daha ileriledikten sonra düz bir alana çıkmıştık. Biraz ilerimizde çok büyük bir ağaç vardı. Buraya gelene kadar diğer ağaçlardan herhalde bu ağacı görememiştim. Diğerlerine nazaran çok büyüktü ve parlıyordu. Yanında dere gibi bir şey akıyordu. Suyun içindede ufak parıltılar vardı. Ağaca yaklaştıkça daha detaylı görmeye başlamıştım ki bu büyülenmeme sebep oldu. Ağacın kabuğunda çeşitli desenler vardı. Ama bunlar sonradan kazınmış desenler değildi. Ağacın kendi oluşumundan geliyordu. Yaprakları büyüktü ve yer yer parlaklıklar mevcuttu. Dallarında ışıktan minik toplar vardı. Sanırım bunlar ağacın meyveleriydi. Ağaca büyülenmiş bir şekilde bakarken selinanın sesiyle irkildim.

Selina:

-hey yamaç buraya gel.

Selinaya baktığımda çoktan ağacın yanına varmıştı bile. Tam olarak ağacın dibine geldiğimizde. Selina bana baktı ve gülümsedi. Ardından sakince elimi tuttu. Bu hareket karşısında gerçekten heyecanlanmıştım. Elimi alıp ağacın gövdesine yerleştirdi. Elimi koyduğum yerde aniden bir parlaklık oluştu. Ve içime sanki yaşam enerjisi doldu. Bu o kadar güçlü bir enerjiydi ki ölüleri bile canlandırabilirdi. Gözlerimi kapatmış enerjiyi hissederken selinanın sesiyle irkildim.

Selina:

-hissedebiliyor musun ?

yamaç:

-evet çok yoğun bir enerji sarmaşık perisi? Bu tam olarak nedir?

Selina:

-sorunun cevabı hissettiğin şeyde saklı yamaç..

Bunu dedikten sonra yüzüne baktım. gülümsüyordu. Ardından devam etti.

Selina:

-bu yaşam ağacı. Milyonlarca yıldır hiç zarar görmeden ışık saçmaya devam etmiş. Her krallığın kökleri bu ağaca bağlıdır. Yaşam enerjilerini bu ağaçtan alırlar. Her dal bir krallığı temsil eder. Şu ağacın üstünde gördüğün semboller ise her krallığa ait sembollerin karışık bir şekilde tasviri. Burası eşsizdir. Yandan akan dere ise yaşam ağacını besleyen sudur. O da eşsiz bir kaynak. Yer altının derinliklerinden gelir. Dünyamız gerçekten oldukça büyülü.

Bunları söylerken ağaca bakmasına rağmen son cümlesinden sonra kafasını bana çevirmişti. Gözleri ağaçtan gelen ışıktan dolayı yemyeşil parlıyordu. Beni ona bu kadar çeken neydi bilmiyordum ama bu çekime karşı koymak mantıksızdı. Ellerimiz hala ağacın gövdesinde üst üste duruyordu. Elimi ağacın gövdesinden çekmeye başladığımda selina elini elimden ayırmak istedi ama buna izin vermedim. şaşkın bir şekilde önce ellerimize sonra bana baktı. Ardından o da elimi tuttu ve gülümsedi. Konuşmuyorduk ama gözlerimiz ne anlatmak istediğimizi söylüyor gibiydi. Selina birden diğer elimi de tuttu. Birbirimizin gözlerinden gözlerimizi hiç çekmiyorduk. O kadar yakındık ki bundan rahatsız olmamış olması hoşuma gitmişti. Yapmak istediğim şey için cesaretimi toplamaya çalışıyordum. Gözlerine dikkatle baktım. Bu sefer anlamaya çalışarak baktığımda, heyecanlı gözler görmüştüm. Aklımdan bunları geçirip doğru zamanı beklerken beklemediğim bir anda selinanın beni öpmesiyle afallamıştım. O an zihnimdeki tüm düşünceler uçup gitmişti ve sadece o ana odaklanmıştım. Ne kadar sürdüğünü bilmesem de ömrümdeki en güzel andı diyebilirdim.

İkimizde birbirimizde çok azcık uzaklaştığımızda hafif sesli bir şekilde gülümsemiştik. Selina iyice uzaklaşıp yüzüme baktığında ise biraz utanmış gibi gözlerini kaçırmıştı. Bende bir anda kafamı çevirip göremeyeceği şekilde gülmüştüm. İkimizde konuşmak için birimizin söze girmesini bekliyorduk. Sanırım bunu ben yapmalıydım. En azından bu sefer benden önce davranmadan.

yamaç:

-selina..

Selina:

-efendim..

Bunu dedikten sonra gözlerini yeniden gözlerime dikmişti. Hala heyecanlı ama bu sefer gülen gözleriyle.

Yamaç:

-bu an çok güzeldi.

selina:

-gerçekten öyle mi düşünüyorsun?

Yamaç:

-bana tarifsiz bir mutluluk yaşattın sarmaşık perisi..

Bu kelimeleri benim ağzımdan duymayı beklemiyormuş gibiydi. Belki de ondan hoşlanmadığımı düşünüyordu konuştukça mutluluğunun arttığını görebiliyordum.

selina:

-ben... ben sana aşık oldum yamaç..

Gerçekten inanamıyordum. Bu duyduklarım şu an gerçek miydi? az önce yaşananlar... Selina her zaman açık sözlü biriydi. Ama direkt söylemesini bende beklemiyordum.

Yamaç:

-bende sana aşık oldum sarmaşık perisi.

Gözlerinin içi parlamaya devam ederken aniden boynuma atladı. Bende karşılık verdim. Yaşam ağacının önünde sarılmış bir şekilde duruyorduk. Aniden büyülü anımız bozuldu.

selina:

-yamaç!!

Selina bir yandan bağırmış bir yandan sarılmayı bırakmıştı. Bir şey olduğunu sanıp endişeyle ona bakıyordum ki konuşmaya başladı.

Selina:

-yamaç şuna bak hemen!

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

iyi okumalar..<3

ilk çiftimiz..

-melina..

Ateş Krallığı Ve Son KoruyucularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin