1.8

367 35 46
                                    

"Ama haksızlık! Her defasında Leslie kazanıyor?" Nancy elindeki konsolu bırakıp arkasına yaslandı.

Robin'in evinde oturmuş video oyunları oynuyorduk.
Saat öğle yarısını geçmişti.
Ne kadar iyi oynadığım konusunda övünüp tatmin oldurken Eddie'ye baktım. Artık Hellfire Club tişörtünü giyiyordu, ki bu ne kadar küçük bir şey gibi görünse dâhi benim için önemliydi.

Yaklaşık yarım saat önce sinirle buraya gelmişti. Dustin ve Mike tabii ki de ona nereye gideceğimizi söylemişti ve şimdi bizi bırakmama konusunda kararlı görünüyordu.

"Sen hâlâ sinirli misin yoksa?"
Ona doğru döndüm ve dirseklerimi bacaklarına koydum. Ellerini saçlarıma götürüp oynarken ona bakmam için başımı kaldırdı.
"Sinirli değilim. Oraya ne ben ne de siz gideceksiniz bebeğim, sadece o kadar."
Jonathan inanamıyormuşcasına ellerini yüzüne götürdü.
"Neredeyse akşam oluyor Ed. Artık saçmalamayı kes ve şu işi halledelim." dedi. Kızlar katılırcasına başlarını sallıyordu.

"Ne yaparsanız yapın ama oraya adımımı dâhi atmayacağım."

--------------------------

"Midem bulanıyor." dedi Eddie arabadan inerken.

"Biraz nefes almak ister misin?" diye sordum ona elimi uzatıp kenara çekmek istercesine. Elimi tutup hızla beni kendine çekti.
"Sen böyle olduğun sürece nefes almam oldukça zor olacağa benziyor." dedi. Gülüp dudaklarıma ve gözlerime bakıyordu.
Uzunca oturup onunla konuşmak, moralini yerine getirmişe benziyordu. En azından bana karşı sevgi doluydu.
Başıma bir öpücük kondurup yanımdan uzaklaştı. Tuttuğu elim yere düşerken dudaklarımı birbirine bastırdım ve arkalarından adımladım.

Çalıların arkasından ışıklı mekana bakıyorduk. Tabelada kırmızı ışıkla yanıp sönen "Billy's Secret" yazısıyla gözlerimi kıstım. Etrafta başka hiç bir dükkan ve aydınlatma yoktu.

"Billy's Secret mi? En azından altına "Victoria's Secret'den çaldım" yazabilirdi. Eddie tiksintiyle tabelaya ve içeriye giren insanlara bakıyordu.

"Ne yani daha önce buraya gelmedin mi?" diye sordum ona. Herkes sorumun yanıtı merak edercesine Eddie'ye döndü.
"Böyle bir yerin olduğundan hiçbir fikrim yoktu." dedi. Yalan söylüyora benzemiyordu.
Girişte, kıvırcık kumral saçları omuzlarına değen, uzun ve yapılı bir erkek duruyordu. Etraftakilerle konuşup içeri girmelerini sağlıyordu.

Jonathan yanında getirdiği fotoğraf makinesini çıkarıp mekanı ve girişteki adamı çekmişti.
"Tamamdır." dedi.
Saat dokuza yaklaşmıştı. Daha fazla bekleyemezdik.
Hep birlikte mekana giriş yapmak için yürümeye başladık.
Girişteki adamın yanında durup tereddütle gülümsedim.

"Merhaba... ben... yani biz, Jason ile görüşmek için buradayız. Bize buraya gelmemizi söylemişti." dedim.
Kafasını sallayıp bir şey demeyerek geçmemiz için işaret etti.
Hepsi önümden yürüyüp içeriye girmişti. Ben ise arkalarından içeriye girmek için yeltenmişken kapı aniden kapandı. Korkuyla ağzımdan küçük bir çığlık kaçırıp kafamı yanımda duran adama çevirdim.
"Ne yapıyorsun?" Bağırıp kapıyı açmaya çalıştım. Demir kapı o kadar sağlama benziyordu ki istesemde asla açamayacağımı anladım.

"Lesley... Green... Değil mi?" diye sordu. Adımı söylemesi içimin ürpermesine sebep olmuştu. Jason bile ismimi bilmezken bu adam beni nereden tanıyordu?
"Evet... ve sen de kim oluyorsun?"
dedim karşısında durup. Korkmamaya çalışıyordum.
"Oldukça büyümüşsün..." diye fısıldadı. "Ben Billy Hargrove. Bu mekanın sahibiyim." dedi. Elindeki sigarayı kenara atıp bana baktı.
Ortamdaki gariplik beni rahatsız etmişti. Etrafta artık ne gelen geçen vardı ne de herhangi bir ses.
Beni tanıyor olmasını umursamamaya çalıştım ve sordum. "Artık içeriye girebilir miyim?"
Bana usulca kafasını sallayıp kapıyı açtı. Başını eğip "Çok yanlış bir yerdesin tatlım, dikkatli ol." dedi ve içeri geçmemin ardından kapıyı büyük bir gürültüyle kapattı.

Omzuma değen ellerle arkamı döndüm.
"O pislik sana bir şey mi yaptı?" Eddie bana sarılıyordu. Çocuklar sıra ile yere oturmuş meraklı gözlerle bizi izliyorlardı.
"Hayır ama beni tanıyor, benim onu tanımıyor olmama rağmen." diyip ondan ayrıldım.
Herkes bir ağızdan "Ne?" demişti.
"Evet, nereden tanıyor hiçbir fikrim yok... Beni dikkatli olmam konusunda uyardı. Adı Billy. Kısacası mekanın sahibi." dedim.

Ayağa kalktınlarında müziğin olduğu yere doğru yürüyorduk.
"Bu oldukça garip." dedi Eddie.
"Seni benim yüzümden tanıyor olduklarını düşünebilirdim ama... hayır. Hiçbiri seni tanımıyordu."
Herkes en az benim kadar şaşkındı.

Sonunda adımlarımız yavaşlamıştı. Her yerde ışıklar vardı ve insanlar delicesine dans ediyordu. Etrafa göz gezdirdim. Okuldan tanıdığım birkaç kişi bile buradaydı.
En arkadaki insan topluluğunu gördüğümde onların Jason ve arkadaşları olduğunu anladım. Hepsi durmuştu ve bizi seyrediyorlardı.

"Siktir! Bize bakıyorlar..." Bu gürültülü seste beni
duymalarını umup baktığım yere bakmalarını sağladım.

"Hey Munson!"

Jason elini yumruk yapmış bir şekilde bize doğru yürüyordu. Kendimi Eddie'nin koluna attım. Nancy'de Jonathan'a yapışmış bir şekilde duruyordu. Robin ise bizden uzaklaşmış çoktan bir kızla konuşmaya başlamıştı.

"Sanırım borcunu bu kızla ödemek istiyorsun. Bugün onu gördüğümde anlamış olmam gerekirdi." dedi iğrenç bir tavırla bana bakıp. Gözlerimi devirip yüzümü ekşittim. Eddie tutmakta olduğu elimi sıkıyordu ve muhtemelen sakin kalmaya çalışıyordu.

"Buraya seninle konuşmak için geldim Jason. Başka bir neden arama." Karşımızda durup sırıtıyordu. O bu kadar rahatken Eddie'min endişeli hâli beni üzüyordu.
Ellerini cebine katıp düşünüyormuş gibi yaptı.
"Aslında çok neden var biliyor musun Munson? Bana ödemediklerin, ihanetin...
ha bir de kız arkadaşımla sırf ona "aşık" olduğun için aramızı bozman... Bence neden aramakta oldukça haklıyım. Değil mi güzelim?"
Jason hâlâ sırıtırken elini koluma doğru götürmüştü. Yavaşça elleri tenimde geziyordu. Yine de sesimi çıkarmamıştım.

Az önce Eddie'nin Chrissy'e karşı hisleri olduğunu mu söylemişti, yoksa yanlış mı duymuştum? Hayır... olamazdı. Bu oldukça gülünçtü. Onunla Jason ve Chrissy hakkında dalga geçerken o Chrissy'e aşık olamazdı. Hem de beni delicesine severken.
Doğum günümde bile yakın değillerdi. Hayır.

"Ne saçmalıyorsun sen?" Sinirle açtığım ağzımla bir yandan kolumdaki elini iktirmiştim. Nancy yine küçük çaplı kalp krizlerini geçiriyor gibiydi.

"Eddie'ye neler yaptığını bilmediğimi mi sanıyorsun! Beni kandıramazsın Jason."

Dudağını büzüp başını eğerek bana baktı.
"Ne kadar küçük ve masum..."
Eddie'nin hâlâ konuşmuyor olması daha çok sinirlenmeme sebep olmuştu.
Buradan gitmek istiyordum.

"Her neyse. Gerginliğe gerek yok çocuklar! Neşelenin. Gelin aşağıya inelim, daha sakindir."
Jason önümüzden yürüyüp sağ duvardan belli olmayan bir şeyi kendine doğru çekti ve duvarın açılmasını sağladı.
Hepimiz dikkatle onu izlerken Robin nihayet yanımıza dönmüştü.
"Onunla bazı şeyleri halletmek istiyorsak gitmemiz gerek." Eddie pek emin olmayan bir sesle konuşup içeriye girdi. Hızlı adımlarla peşine düşüp onu takip ettim. Alan oldukça alçalıyordu ve merdivenler bitmek bilmiyordu. Ayrıca karanlıktan bir şey göremiyordum.
Robin, Nancy ve Jonathan arkamdan gelirken karanlık alanda son duyduğum şey kapının kapanma sesi olmuştu.
Burnuma doğru tutulan değişik bir koku ile yere düşmüş, bayılmıştım...

86's Baby. • Eddie Munson •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin